10 yıl sonra açılan dava kapsamında sanıkların mahkemeye katılmadığı gözlemlenirken, sanık avukatları, müvekkillerinin kamu görevlisi olduğunu belirterek, görev ve yetkilerinin belirli olduğunu ve bu nedenle yeni bir bilirkişi raporu talep ettiler. Müşteki aileleri ve avukatları ise davanın ‘Görevi kötüye kullanma’ iddianamesi ile açılmasını eleştirerek, olayın ağır ceza mahkemesine sevk edilmesini istediler. Müşteki avukatları, davanın cezasızlık anlamına geldiğini savundu.
Faciada hayatını kaybeden Uğur Çolak’ın annesi Gülsüm Çolak ve babası İsmail Çolak, sanıklardan şikayetçi olduklarını ve davaya müdahil olma taleplerini yinelediler. Mahkeme heyeti, sanık avukatlarının yeni bilirkişi raporu talebini reddederken, müşteki ve müşteki avukatlarının davaya müdahil olma taleplerini kabul etti. Müşteki avukatlarının ‘Görevsizlik’ talebi ise reddedildi. Mahkeme, sanıkların ifadelerinin yeniden alınması talebini de kabul etmedi ve duruşmayı 25 Aralık 2024 tarihine erteledi.
AİLELER VE AVUKATLARDAN TEPKİLER
Mahkeme çıkışı müşteki avukatları ve madencilerin aileleri mahkeme heyetinin kararına tepki gösterdi. Manisa Barosu Başkan Yardımcısı Av. Ayşe Hasar sürecin en başından beri müdahili olduklarını ve adalet yerini buluncaya kadar da takipçisi olmaya devam edeceklerini söyledi.
İzmir Barosu Başkanı Av. Sefa Yılmaz, “Hak ihlalinin olduğu yerde yaşam hakkının sonlandığı yerde bu davların görüleceği yerler ağır ceza mahkemeleridir. Olası kasıttır. Yapılması gereken tek şey diğer usul işlemlerini sonlandırıp davada görevsizlik kararı vermek ve davayı ağır ceza mahkemesine göndermekti. Ne yazık ki bundan önceki davalarda da bu hukuk garabetlerini gördük.” dedi.
Ankara Barosu avukatlarından Murat Kemal Gündüz, “TCK 250. Maddesi diyor ki görevi kötüye kullanma suçu sırasında başka bir suç meydana gelmişse, insan ölmüşse, artık görevi kötüye kullanma suçu olmaz diyor. İnsan öldürme suçu olur diyor. Maddenin gerekçesi dahi bu. Tüm bu argümanları yasal dayanaklarıyla birlikte mahkemeye sunmamıza rağmen mahkeme iki celsedir bu işi sürüncemede bıraktı şu an yeni bir duruşma günü erdi. Bu karara itirazımız şudur: İddianamenin suç vasfı değişti. Bu durumda Asliye Hukuk Mahkemesinin bu suçu değerlendirme, görme yetkisi yok, yargılama yetkisi yok. Dosyayı bir an önce Soma Ağır Ceza Mahkemesine yollaması gerekmektedir.” diye konuştu.
Müşteki Avukatlarından Mürsel Ünder ise şunları söyledi: “Görevsizlik meselesi temel bir mesele. Burada yargılamanın gideceği yer belli. Ya zaman aşımına uğrayacak ya da ceza verilmeyecek. Biz bunun olmaması için elimizden gelen çabayı harcayacağız. Bir an önce bu yargılamanın olması gereken yerde, Ağır Ceza Mahkemesinde birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet verme suçlamasıyla devam etmesi bu dosyadaki en kritik noktadır.”
Maden kazasında hayatını kaybeden Uğur Çolak’ın annesi Gülsüm Çolak, “Bugün adaletin yine yerle bir olduğunu çocuklarımızın yeniden yeraltında kaldığını gördük. Enerji diyen Dilan Polat kadar bizim çocuklarımızın değeri yokmuş adalette. Parasına göre mi işliyor bu adalet. Ne zaman işçilere, ezilenlere bu adalet işleyecek. Anlamıyorum.” diyerek gözyaşlarına boğuldu.
Maden faciasında eşi Mustafa Kaya’yı kaybeden Naciye Kaya, “Biz 10 yıldır adalet arıyoruz. Ben emindim bulamayacağımıza. Parayı veren düdüğü çalıyor ve adaleti buluyor. Parası olmayan gariban da yerin altında ölüp gidiyor. Biz de onlarla birlikte yerin üstünde ölüyoruz. Adalet yerin dibine batsın.” dedi.
Maden faciasında eşi Erdoğan Köse’yi kaybeden Gülfidan Köse ise şunları söyledi: “10 yıldır hukuk mücadelesi verdik. Bir gün olsun hiç pes etmedik avukatlarımızla birlikte. 10 yıldan beri adaleti bulamadık. Hukuk süreci adaletli olsaydı biz şu an burada olmazdık, katiller içeride olacaktı. 10 yıldan beri hukuk mücadelemizi veriyoruz bir türlü adaleti bulamıyoruz. Onlar elini kolunu sallayarak geziyor, bizim içimizdeki yara 10 yıldır tekrar tekrar yaşıyoruz. Madem adalet, hukuk yoksa hiç yapmasınlar bu mahkemeyi. Neden kuruyorlar ki bizim tekrar tekrar canımızı yakıyorlar. Yine de vicdan olarak eşim rahat uyusun diye biran olsun mücadeleden vazgeçmiyorum. Eşime gider mezarında senin adaletini buldum diyebilir miyim diye. İnsanın içini o kadar acıtıyor ki. İnsan her gelişinde ufacık da olsa bir şey bulamaz mı.”