ABD’li biyoteknoloji şirketi Colossal Biosciences, 12 bin 500 yıl önce soyu tükenen ulukurtları yeniden hayata döndürmeyi başardı. Bu başarı, bilim dünyasında büyük bir heyecan yaratırken, şirketin uyguladığı gen düzenleme teknolojileri ve klonlama çalışmaları, hem hayvan hakları hem de çevresel etkiler açısından çeşitli eleştirileri de beraberinde getirdi.
Nesli Tükenen Ulukurtlar, Genetik Teknolojilerle Yeniden Hayata Döndü
Colossal Biosciences, antik DNA ve gen düzenleme teknolojilerini kullanarak, ulukurtların günümüzdeki en yakın akrabaları olan gri kurtların genetik yapısına ulukurtlara ait özellikleri ekledi. Şirket, bu yenilikçi yaklaşım sayesinde üç başarılı ulukurt yavrusu elde etti. Ancak, bu kurtlar tam anlamıyla eski türün birebir kopyası değil, yakın versiyonları olarak tanımlanıyor.
Ulukurtlar, Kuzey Amerika'nın eski yırtıcı türlerinden biriydi ve gri kurtlardan çok daha büyük yapılarıyla tanınıyordu. Geniş kafaları, kalın açık renkli kürkleri ve güçlü çeneleriyle dikkat çeken bu canlılar, HBO'nun ünlü dizisi Game of Thrones’a da ilham vermişti. Colossal Biosciences, bu tarihi türü tekrar canlandırarak önemli bir biyoteknolojik adım atmış oldu.
Ben Lamm ve Harvard Üniversitesi genetikçisi George Church tarafından 2021’de kurulan Colossal Biosciences, ilk olarak mamutları yeniden hayata döndürmeyi amaçlamıştı. Ancak şirket, ulukurtları canlandırarak bu alandaki çalışmalarında önemli bir kilometre taşını geçti. 2028’de ise mamutların doğması bekleniyor. Colossal, şimdiye kadar 435 milyon dolardan fazla yatırım almış durumda.

Genetik Teknolojinin Sınırları: Ulukurtların Doğal Hallerine Ne Kadar Benziyor?
Stockholm Üniversitesi'nden Paleogenetik uzmanı Love Dalen, yapılan genetik değişikliklerin ulukurtların genetik mirasını ne kadar doğru şekilde yansıttığına dair şüphelerini dile getirdi. Dalen, "Bu canlıların genomunun %99,9’u gri kurda ait. Bir türün ulukurt sayılabilmesi için ne kadar genetik değişiklik yapılması gerektiği konusu hala tartışmalı" dedi. Ancak yine de bu biyoteknolojik adımın son derece etkileyici olduğu ve türün soyu tükenmiş bir canlıya benzetilmesinin büyük bir başarı olduğu vurgulandı.
Ulukurtların yeniden doğuşu, sadece bilimsel merak değil, aynı zamanda büyük etik soruları da gündeme getirdi. Bazı çevre bilimciler, nesli tükenmiş türleri canlandırma çalışmalarına harcanan büyük meblağların, çevresel koruma ve hayvan refahı gibi daha önemli alanlarda kullanılabileceğini savunuyor. Ayrıca, melez canlıların ekosistemde ne gibi etkiler yaratacağı da belirsizliğini koruyor.
Christopher Preston, Montana Üniversitesi'nde çevre felsefesi profesörü olarak, Colossal Biosciences'ın hayvan refahı konusunda özenli olduğunu belirtti. Ancak, ulukurtların ekosistemde doğal bir rol üstlenip üstlenemeyeceği hala büyük bir soru işareti.
Colossal Biosciences, ulukurtları yeniden hayata döndürme konusunda önemli bir adım atarken, şirketin nihai hedefi, soyu tükenmiş birçok türü yeniden canlandırmak. Şirketin kurucusu Ben Lamm, bu projelerin gelecekte biyoteknolojinin sınırlarını zorlayarak nesli tükenmiş türlerin yeniden doğmasına olanak tanıyabileceğini belirtiyor.