Tunus’ta Darbeye Karşı Vatandaşlar Girişimi Sözcüsü İzzeddin elHazki, Cumhurbaşkanı Kays Said tarafından 17 Aralık olarak değiştirilen Tunus Devrim Günü'nü, 14 Ocak’ta kutlamaya devam edeceklerini söyledi.
Tunus’ta, 25 Temmuz 2021'de ilan ettiği olağanüstü kararlarla parlamentonun çalışmalarını donduran ve milletvekili dokunulmazlıklarını kaldıran Said, 22 Eylül’de yeni kararnamelerle yetkilerini genişleterek yürütme organını kendine bağladı.
Cumhurbaşkanı Said, geçen yıl aralık ayında ise her yıl 14 Ocak’ta kutlanan Tunus Devrim Günü'nü, yayımladığı kararname ile devrim sürecinin başladığı 17 Aralık olarak değiştirdi.
Siyasiler ve sivil toplum aktivistlerinin katılımıyla oluşturulan Darbeye Karşı Vatandaşlar Girişimi, Said’in 25 Temmuz kararlarının ardından ülkede oluşan “istisnai durumu” sona erdirmek için çeşitli eylemler düzenliyor.
Girişim mensupları, 23 Aralık 2021'de, "Cumhurbaşkanı Said’in 25 Temmuz olağanüstü kararlarını, muhalif sesleri bastırmasını ve tek adam yönetimini" gerekçe göstererek açlık grevine başladı.
Açlık grevine katılan 77 yaşındaki Girişim Sözcüsü Hazki, "darbeye" karşı yürüttükleri eylemleri ve ülkedeki son siyasi durumu anlattı.
"14 Ocak’ta Tunus Devrimi’ni kutlamaya devam edeceğiz"
Cumhurbaşkanı Said’in 14 Ocak olan 2011 Tunus Devrim Günü’nü 17 Aralık olarak değiştirmesine tepki gösteren Hazki, “25 Temmuz’da Anayasa'ya yapılan darbeye karşı durmak için devrim gününü 14 Ocak’ta kutlamaya devam edeceklerini" belirtti.
Bu yıl 14 Ocak’ta düzenleyecekleri gösteriyle 25 Temmuz kararlarını protesto edeceklerini belirten Hazki, şu ifadeleri kullandı:
"Ülke tarihinin hiçbir aşamasında, milli bir harekete katılmamış birisi, devrim tarihini hangi günde kutlayacağımıza karar veremez. Girişim olarak darbeye karşı durmak adına 14 Ocak’ta devrimi kutlamaya devam edeceğiz."
Tunus devriminin başlangıç tarihinin 17 Aralık 2010 olduğunu belirten Hazki, "14 Ocak 2011 Zeynel Abidin Bin Ali’nin ülkeden kaçtığı ve devrim sürecinin tamamlandığı tarih. Bu yüzden 14 Ocak Tunus Devrim Günü olarak ilan edildi. Son on yıldır bu tarihte yaptığımız etkinlikler ile devrimi kutluyoruz." dedi.
25 Temmuz kararlarına karşı açlık grevi
23 Aralık'tan bu yana girişim olarak açlık grevini sürdürdüklerini hatırlatan Hazki, "Tek adam yönetimi ve muhalefetin susturulmasını protesto etmek için 17 ve 18 Aralık tarihlerinde oturma eylemi düzenledik. Fakat oturma eylemimiz güvenlik güçlerinin müdahalesiyle sona erdirildi. Bunun üzerine açlık grevine başladık." diye konuştu.
Hazki, güvenlik güçlerinin eylemlerini durdurmak için şiddet uyguladığını aktararak, şöyle devam etti:
“Hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına karşı çıkmak için düzenlediğimiz tüm eylemlerde güvenlik güçlerinin sert müdahalesine maruz kaldık. Cumhurbaşkanı Said, defalarca hak ve özgürlüklerin kısıtlanmayacağı sözünü vermesine rağmen anayasal hakkımız olan gösteriler güvenlik güçlerince dağıtıldı. 25 Temmuz sürecinde güvenlik güçlerinin halkı koruması gerekiyordu çünkü onların da darbeyi yapanın da maaşları halktan alınan vergilerle ödeniyor."
Açlık grevine farklı kesimlerden katılım sağlandığını vurgulayan Hazki, "Umudumuzu kaybetmedik. Açlık grevimiz Said'in ihlallerini ifşa etmenin bir parçası, bu yüzden tüm demokrasi taraftarlarını bizi desteklemeye davet ediyoruz. Farklı ideolojilerden birçok kişinin aramızda olması bize güç katacaktır." dedi.
"Darbe süreci gerçek demokratlar için bir sınav”
Açlık grevine başlamalarının bir diğer nedeninin sivillerin askeri mahkemede yargılanması olduğunu söyleyen Hazki, "darbe sürecinin gerçek demokratlar için bir sınav" olduğunu savundu.
Hazki, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ülkenizin parlamentosunun önünde tank gördüğünüzde hüsrana uğrarsınız. Hüseyni Devletinden (12291574) bu yana devletin simgesi olan Kasba Meydanı ilk defa bu darbeciler tarafından kapatıldı. Diğer yandan milletin seçtiği parlamenterler askeri mahkemelerde yargılanıyor.
Darbe süreci demokrasiye inananlar için gerçek bir sınav oldu. 25 Temmuz’dan bu yana ayrıştırma süreci yaşanıyor. Grevimiz, demokrasiye inandığını iddia edenlerin demokrat olmadığını ortaya çıkardı, tıpkı insan haklarını savunduklarını iddia edenlerin bizi görmezden gelmesi gibi."
1960 yılında Tunus’un ilk Cumhurbaşkanı Habib Burgiba’ya karşı çıkan sol eğilimli Perspektif Hareketi'nde yer aldığını hatırlatan Hazki, Said’i destekleyen sol kesimi şu ifadeler ile eleştirdi:
"Said’i destekleyen solcular gerçek solcular değil. Kendi menfaatleri için rakiplerini tasfiye etmek adına Said’in yanında yer aldılar. Nahda düşmanlığı onlara tüm ilkelerini unutturdu. Bugün darbeye karşı Nahda ile hareket etmemek için tiranlığı desteklemeyi tercih ettiler."
"Vatanseverler olarak ülkemizi savunmaya devam edeceğiz"
Cumhurbaşkanı Said’in kendisine muhalif olanları ihanetle suçladığını söyleyen Hazki, "Kendisine muhalefet eden herkesi yabancı güçlerden destek aldığını iddia ederek ihanetle suçluyor. 1974’te Bin Ali’ye karşı mücadele ettiğimde ben de aynı suçlamayla yargılandım. Bin Ali ile Said aynı şeyleri söylüyor." değerlendirmesinde bulundu.
Said’in 25 Temmuz’un ardından Tunus halkından ziyade dış güçlere mesaj verdiğini savunan Hazki, açıklamalarını, "Tunus basınını görmezden gelen Said, kendinden önce ülkeyi yöneten Burgiba ve Bin Ali gibi hep yurt dışına hitap ediyor. Biz vatanseverler olarak ülkemizi savunmaya devam edeceğiz." diyerek tamamladı.