Taşeron Belediye İşçileri Birliği (TABİB), sayıları 600 bini bulan, belediyelerde tüm kamusal hizmetleri üreten, güvencesiz, düşük ücretlerle çalışan emekçilerin özlük haklarını, güvenceli ve kadrolu çalışma hakkını dile getirmek için bugün Kartal Meydanı'nda basın açıklaması düzenledi.
''Ücretlerde İyileştirme, Çalışma Hayatında Güvence, Norm Kadro İstiyoruz''
''Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyen, ensesi kalanı, bir eli yağda bir eli balda sendikacılar bize, kadrolusunuz diyor. Devletin tüm imkanlarını ellerinin altında toplayan, işçilerin yaşamsal hakkına karar veren bakanlar kadrolusunuz diyor. Meclis Lokantasında pirinç pilavı, mevsim salata, karışık meyve tabağını 5 liraya yiyen milletvekilleri kadrolusunuz diyor. Işıltılı odalarında 5 katımızdan daha fazla kazanan haber müdürleri bizi anlatırken kadrolu diyor. Türkiye Cumhuriyeti bütçesini yapan Hükümet Partileri kadrolu olduğumuzu söylüyor. Geçen yasama döneminde muhalefet partilerine güç bela verdirdiğimiz kanun tekliflerine siyasi iktidar sözcüleri parlamentoda “ biz onlara kadro verdik” dediler. Joe Biden, Putin, Elon Musk bile kadrolu olduğumuza ikna olmuş. 600 Bin Belediye Şirket işçisi dışında neredeyse herkes kadrolu olduğumuzu ilan etmiş durumda. Peki gerçekten öyle mi? Kadrolu isek neden bu saatte burada basın açıklaması yapıyoruz? Deli miyiz biz?
Evet bize 5 yıl önce söz verildi. “Sizi kadroya alacağız” dendi. Bizden habersiz, uzlaşmacı sendikalar eşliğinde yapılan bir çalışma ile, belediye şirketlerinde istihdam edildik. Bizler, belediyelerde kadrolu çalışan işçiler gibi kamu işçisi statüsü beklerken, taşeron şirketlerden belediye şirketlerine aktarıldık. 2 yıl 4+4’e gibi komik artışlarla çalıştırıldık.
5 yıl sonra ücretlerimiz yüzde 50 oranında düştü. Kamu ikramiyesi almıyoruz, işten rahatlıkla çıkarılıyoruz. Zorunlu emeklilik yasası değişmesine rağmen arkadaşlarımız zorla emekli yapılmaya çalışılıyor. Hiçbir iş güvencemiz yok. Yüz binlerce işçi 2024 Mart seçimlerini tedirgin şeklide bekliyor. Belediye el değiştirirse işten atılır mıyım diye korkularla yaşıyor.
Belediye şirket işçilerinin ücretleri bugün kamuda en düşük ücrete tekabül ediyor. Sendikalı olmamıza rağmen açlık sınırında ücretlerle çalışıyoruz. Diğer yanlarla rakamları şişiren aidat yağmacısı sendikacıların yalanlarına itibar ederseniz, durumumuz mükemmel. Ama öyle değil. Büyük şehirlerde kira karşılığı çalışıyoruz. Pek çoğumuz medyadan sosyal etkinliklerin fragmanlarını izleyebiliyoruz sadece. Sinemaya, tiyatroya gitmek rüya artık.
İkinci iş yapmak zorunda kalıyoruz, gündüz sokakları süpürüyoruz, iş çıkışı AVM’leri temizliyoruz. Gündüz belediyecilik hizmeti veriyoruz, gece özel işlere koşuşturuyoruz. Bankaya borcu olamayan işçi azdır, maaşımız hacizlidir. İşyerinde yapılan mesailerin karşılığını alamıyoruz, emeklilik kazandık ikramiyemizi alamıyoruz. Liyakat süreçleri işlemiyor, belediyelerde ayrımcılık diz boyu.
Hayır, biz kamu hizmeti yapıyoruz, ücretimizi kamudan alıyoruz. Hepimiz vergi veriyoruz. Biz kimsenin boynuna yük değiliz, emek veriyoruz, canımızı veriyoruz, hayatımızı veriyoruz, karşılığında ücret alıyoruz.
Ne mi yapıyoruz? Şehrin alt yapısı, üst yapısı bizden sorulur. Lağım, kanalizasyon, su, elektirik, doğalgaz alt yapılarında tüm işler elimizden çıkar.Mühendis,Mimarlarımız bütün sorumluluğu üstlerine alıyor.Zabıta arkadaşlarımız da keza öyle.Memur olarak çalışanlardan hiçbir farkımız yok ama haklarımız konusunda uçurumlar var. Yol, asfalt, köprü bizim işimiz, çöp, park, bahçe bizim işimiz. Hayvan dostlarımızın bakımı, insan sağlığı, kültür sanat işleri bizim işimiz. Öyle ki evlere kitap bile götürüyoruz. Sadece bunlar değil, depremde en önde biz koşarız, yangın ve doğal afetlerde siperlerdeyiz. 1400 belediyede vatandaşın ertesi güne sağlıklı bir şekilde hazırlanması için elimizden ne gelirse yapıyoruz.
Karşılığında insanca yaşanabilecek koşullar istiyoruz. İnsan onuruna yakışır davranışlar bekliyoruz. Sadece işgücü değiliz. Bu ülkenin onurlu yurttaşlarıyız.
5 yıl önce yediğimiz kazığı bu yerel seçimler öncesinde yemeyelim. Türkiye’nin en önemli işkollarında birindeyiz ve gücümüzün farkındayız. Ve milyonlarız. Buradan hükümete sesleniyoruz. 2017 yılında verdiğiniz sözü tutun. Bir oldu bittiye getirdiğiniz şeyden vazgeçin. Şirket işçiliğini sonlandırın.
5 yıl önce yaptığınız plan hepimizin ücretini asgari ücret düzeyine çekmekmiş. O uğursuz 696 sayılı KHK ile bize kadro vermek değil, zaman içinde ücretlerimizi yarı yarıya düşürmekmiş.
Bugünlerde elimizde avucumuzda en önemli kazanımımız olan ve orta vadeli programla fona devredileceğini duyurduğunuz kıdem tazminatı kalmış durumda. Kıdem tazminatımıza dokundurmayacağız, kimse kazanılmış haklarımız ve emeğimiz üzerinden hesap kitap yapmasın. Kıdem tazminatı kırmızı çizgimizdir.
Talebimiz çok nettir. Şirket işçiliğinden Norm Kadroya geçmek istiyoruz. Norm kadro yasasının genişletilmesini istiyoruz. Ek Protokol için mücadele ettik, kimi belediyelerde iyileştirme aldık. Fakat bunlar yeterli değil. Sorunun kökten çözümü güvenceli çalışma hayatının tesis edilmesine bağlıdır. 5393 sayılı Belediyeler Kanununun “Norm Kadro ve Personel İstihdamı” başlığı altında yer alan 49. Maddesine göre istihdam edilmek istiyoruz. Bu madde genişletilmeli, işçileri kollayan bir şekilde değiştirilmelidir.
Bugünün ihtiyaçları çerçevesinde Norm Kadro’yu şöyle tanımlıyor ve taleplerimizi sıralıyoruz.
- Güvenceli ve kadrolu iş istiyoruz.
- Taban ücret net olarak yoksulluk sınırı olmalıdır ve sosyal haklar eklenmelidir.
- 52 günlük ilave tediye verilmelidir.
- Haftalık 40 saat çalışma olmalıdır.
- Vergi dilimlerinde kesinlikle İndirim yapılmalıdır.
- 3 ayda bir güncellenecek gerçek enflasyon oranında zam ve refah payı istiyoruz.
- Eşit işe eşit ücret en temel hakkımızdır.
- Cinsiyetçi işbölümünü ve ücretlendirmeyi reddediyoruz.
- İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri yeterince alınmalıdır.
- Tayin hakkı istiyoruz.
- Sendikalar ve toplu iş sözleşmesi yasasının değişmesini, işçilerden yana bir yasa istiyoruz,
- Sendika tüzüklerinin değişmesini istiyoruz.
Bir kere daha yüksek sesle haykırıyoruz, güvenceli ve kadrolu çalışmak istiyoruz. Çünkü belediye şirket işçiliği kadro değildir, taşeronluktur, köleliktir. Köle olmayı kabullenmeyeceğiz.
Kadrolu, güvenceli, insan onuruna yakışır bir iş yaşamı kurulana kadar mücadelemiz devam edecek. Bütün işçi arkadaşlarımızı bu mücadeleye davet ediyoruz. Türkiye’nin bütün yükünü biz çekiyoruz, zayıf değiliz, güçsüz değiliz, çaresiz değiliz, milyonlarız ve üretimden gelen gücümüz var.
Yerel seçimlere doğru temposunu arttırarak, her yerde norm kadro hakkımızı dile getireceğiz. Asla vazgeçmeyeceğiz, kamunun kölesi olmayı kabullenmeyeceğiz. Ayrı gayrı durmayacağız, birleşeceğiz ve haklarımızı alacağız. Biliyoruz ki işçiler birlikte güçlü Biliyoruz ki birleşen işçiler yenilmezler.''