Edirne, tarihi boyunca birçok medeniyetin izlerini taşıyan ve Osmanlı İmparatorluğu'nun önemli bir merkezi olmuş bir şehirdir. Selimiye Camii gibi Mimar Sinan'ın ustalığını yansıtan yapılarıyla ünlü olan Edirne, kültürel zenginliği ve mimari güzellikleriyle dikkat çeker. Aynı zamanda Meriç Nehri'nin etrafındaki mesire alanları ve tarihi yapılarıyla da doğal ve kültürel bir bütünlük sunar. İşte Edirne'nin tarihi dokusunu ve doğasını keşfetmek isteyenlerin mutlaka ziyaret etmesi gereken yerler...
EDİRNE SELİMİYE CAMİİ
İstanbul’dan önce Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapan Edirne'nin simgesi haline gelen Selimiye Camii, dünya tarihinin en büyük ve dahi mimarlarından Mimar Sinan’ın eseridir. Osmanlı İmparatorluğu'nun gücünün zirvede olduğu dönemde yaşayan Mimar Sinan, bu gücü mimariyle somutlaştıran bir deha olarak Selimiye Camii ile imparatorluğun kudretini yansıtıp, Osmanlı mimarisinin zirvesini oluşturmuştur. Selimiye Camii'ni yalnızca Osmanlı’nın değil, dünya mimarlık tarihinin en seçkin eserlerinden biri olarak tanımlamak hiç de abartı değildir. Selimiye Camii ve Külliyesi'nin UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer alması da bu gerçeğin tüm dünya tarafından kabul edildiğinin bir kanıtıdır.
EDİRNE BÜYÜK SİNAGOGU
Edirne’de 1905 yılının Ağustos Ayı'nda çıkan büyük yangında tamamen yok olan 14 sinagogun yerine Mayor Sinagogu ve Apulya Sinagogu'nun bulunduğu mahallede 6 Ocak 1906 fermanı ile inşaatına izin verilen Büyük Sinagog, Fransız mimar France Depre tarafından inşa edilmiş ve Kal Kados ha Godal adıyla 1907 yılında ibadete açılmıştır. Sinagogun maliyeti şehirdeki cemaatin yanı sıra Rusya ve başta Almanya ile Macaristan olmak üzere Avrupa’nın çeşitli yerlerinden toplanan paralarla karşılanmıştır. Ersin Alok ve Emili Mitrani tarafından Balkanlar’daki en büyük, Avrupa’daki üçüncü büyük sinagog olarak belirtilen yapı, cemaatin yoğun olarak bulunduğu 1960’lı yıllara kadar aktif olarak kullanılmıştır.
MERİÇ VE TUNCA NEHİRLERİ
Meriç ve Tunca Nehirleri, “Sular Kenti” olarak bilinen Edirne’nin en önemli su kaynaklarıdır. Bu nehirlerin çevresinde pek çok mesire alanı ve dinlenme tesisi bulunmaktadır. Bulgaristan'dan doğan Meriç Nehri, Edirne sınırlarından Türkiye'ye giriş yaparak, Yunanistan ile olan sınırın bir bölümünü oluşturur. Meriç Köprüsü'nü geçerek ulaşılabilen Karaağaç'taki mesire alanları, nehirle bütünleşmiş doğal güzellikler sunar.
ENEZ KALESİ
Antik Çağ'da Akropol olarak bilinen yüksek bir tepede bulunan Enez Kalesi, Balkanlardan gelen barbar akınlarını önlemek amacıyla inşa edilmiştir. Kalenin yapım tarihi kesin olmamakla birlikte, duvarlarındaki devşirme malzemeler Bizans öncesi döneme işaret etmektedir. MS VI. yüzyılda Doğu Roma İmparatoru Lustinianus kaleyi onarmıştır.
Kuzeybatı-güneydoğu yönünde uzanan kalenin ana girişi kuzeydoğudadır. Deniz tarafındaki limanı koruyan iki sur duvarı ve batıda Meriç Nehri’ni gören bir burç bulunmaktadır. Kalenin XII. yüzyılda onarılan yapısı kesme taş, tuğla ve antik mimari parçalardan oluşmaktadır. İçerisinde Enez Ayasofyası, mozaik döşemeli küçük bir kilise ve bir şapel olarak kullanılan mağara yer alır. Mağara duvarlarındaki Yunan Mitolojisi tasvirleri Edirne Müzesi’ne götürülmüştür.
Kalenin anıtsal giriş kapısı yanındaki duvarda beyaz mermerden bir Trak süvarisi tasviri ve içeride bir Osmanlı kemeri bulunur, bu da yapının Türkler tarafından kullanıldığını gösterir.
LALAPAŞA DOLMENLERİ
Dolmenler, tarih öncesi dönemlerden kalma ve birkaç büyük yassı taşın yan yana aralıklı olarak dizilmesiyle, üzerlerine yine büyük yassı taşların yatay olarak yerleştirilmesiyle oluşturulan yapılardır. Bu yapıların mezar olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Edirne'nin Lalapaşa ilçesi merkezinin hemen yanında, çoğu köy yollarının kenarında yer alan yaklaşık 25 dolmen bulunmaktadır.
EDİRNE SARAYI
Edirne'deki Tunca Nehri kenarında, 300-355.000 metrekarelik bir alana kurulmuş olan Edirne Sarayı'nın yapımına 1450 yılında II. Murat zamanında başlanmış ve Fatih Sultan Mehmet tarafından 1475'te tamamlanmıştır. Saray, Kanuni Sultan Süleyman, I. Ahmet, IV. Mehmet, II. Ahmet ve III. Ahmet dönemlerinde sürekli tamir görmüş ve yeni yapılar eklenmiştir. Ancak 1876-77 Rus Savaşı'nda cephane patlamalarıyla birçok yapısı yıkılmıştır. Sarayın ana yapısını oluşturan Cihannüma Kasrı, Taht-ı Hümayun, Has Oda, Sancak-ı Şerif Dairesi ve saray kütüphanesi gibi bölümlerden meydana gelmiştir. Kanuni Sultan Süleyman ve Mimar Sinan döneminde yeniden planlanmış ve su sorunları çözülmüştür. Sarayın bazı önemli yapıları arasında Alay Köşkü, İftar Köşkü ve Av Köşkü bulunmaktadır.
LOZAN ANITI VE MÜZESİ
Bu müze ve anıt, Trakya Üniversitesi'nin öncülüğünde rektörlük kampüsünün bulunduğu Karaağaç Semti'nde kurulmuştur. Lozan Zaferi ve dünya barışını simgeleyen anıt, yanında "Lozan ve İsmet İnönü" belgelerini sergileyen müze ile birlikte önemli bir ziyaret noktasıdır.
MERİÇ (MECİDİYE) KÖPRÜSÜ
Mecidiye Köprüsü ya da diğer adıyla Meriç Köprüsü, Edirne-Karaağaç yolunda, Meriç Nehri üzerine inşa edilmiştir. Sultan Abdülmecit döneminde 1842'de yapımına başlanmış ve 1847'de tamamlanmıştır. 263 metre uzunluğunda ve 7 metre genişliğinde olan köprü, 13 ayak üzerinde durmakta olup 12 sivri kemerli bir taş köprüdür. Yanlara doğru eğimli olan köprünün ayakları arasında ayrıca boşaltma gözleri bulunmaktadır. Ortasındaki yazıtlı köşk mermerden yapılmıştır.
ÜÇ ŞEREFELİ CAMİİ
1433-1447 yılları arasında II. Murat tarafından yaptırılan cami, Osmanlı sanatının erken ve klasik dönem üslubu arasında yer alır. Bu yapıda ilk kez uygulanan yenilikçi bir planla karşılaşılmaktadır. 24 metre çapındaki büyük merkezi kubbe, ikisi paye, dördü duvar paye olmak üzere altı dayanağa oturur. Yanında daha küçük ikişer kubbe ile örtülü kare bölümler bulunmaktadır. Yapı, enine dikdörtgen bir formda inşa edilerek enine gelişen bir mekana ulaşılması hedeflenmiştir. Bu plan, Mimar Sinan tarafından İstanbul camilerinde daha gelişmiş bir biçimde uygulanmıştır. Ayrıca, Osmanlı mimarisinde revaklı avlu ilk kez bu camide kullanılmıştır. Avlunun dört köşesine yerleştirilen minareler, yapıya anıtsal bir nitelik kazandırır. Üç Şerefeli Cami, bu özellikleriyle sonraki camilere öncülük eden bir yapıdır. Revak kubbelerindeki özgün kalem işleri, Osmanlı camilerindeki en eski örneklerdendir. Caminin adını veren üç şerefeli minaresi, 67,62 metre yüksekliğindedir ve her şerefeye ayrı yollardan çıkılması ilginç bir özelliktir. Minare, kırmızı taştan zikzaklar ve beyaz karelerle süslenmiştir.
EDİRNE KALESİ MAKEDONYA SAAT KULESİ
Edirne Kalesi içinde yer alan Makedonya Kulesi, Roma İmparatoru Hadrianus'un inşa ettirdiği Hadrianopolis'in surlarını çevreleyen dört köşe kuleden biridir. Hacı İzzet Paşa tarafından 1866-1867 yıllarında kuleye eklenen ahşap katlar ve saatlerle birlikte burası Saat Kulesi olarak anılmaya başlanmıştır. Uzun süre Millet Saati olarak da bilinen bu saat kulesi, Edirne'yi çevreleyen surların kulelerinden günümüze ulaşan tek yapıdır. Makedonya Kulesi ve çevresi, yapılan kazı çalışmalarının ardından "Kentsel Arkeoloji Parkı" olarak ziyarete açılmıştır.