Filistinliler, 15 Temmuz 2016’da FETÖ'nün darbe girişimine karşı verilen mücadelede Türk milletiyle en fazla duygudaşlık kuran halkların başında geliyor.
Bunun en yakın tanıklarından biri, Türkiye’nin Kudüs Başkonsolosu Büyükelçi Ahmet Rıza Demirer.
Demirer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Filistin halkının Türkiye’ye ilgisinin ve sevgisinin çok büyük olduğunu belirtti. Demirer, "Bunu her zaman her yerde dile getiriyorlar. Ama bu sevginin ne kadar içten, ne kadar kalpten ve ne kadar samimi olduğunu 15 Temmuz günü daha iyi gördük. Herhalde dünyada başka hiçbir ülkede, başka hiçbir millet, bu darbe girişimi bir an evvel en az zayiatla sona ersin diye Türk halkıyla, Türk devletiyle bu kadar tek vücut olup Türk halkı kadar endişelenmemiştir." dedi.
Filistinliler o gece uyumadı
Filistin’deki görevi boyunca, farklı sosyal katmanlardan konuştuğu her Filistinliden, 15 Temmuz söz konusu olduğunda aldığı mesajın aynı olduğunu vurgulayan Demirer, hep şunları duyduğunu söyledi:
"O gece uyumadık, ışıkları söndürmedik, darbe girişimi sonuçlanıncaya kadar bekledik ve dua ettik."
Büyükelçi Demirer, şöyle devam etti:
"Gerçekten de o akşam uyumamışlar, ertesi gün öğlene kadar bütün Filistin Türkiye’yi yaşamış, Türk halkıyla birlikte olmuş, Türk televizyonlarını takip etmişler, Türkiye’deki dostlarını aramışlar. Bu tabii Türkiye ile Filistin arasındaki dostluğun ve kardeşliğin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor."
"Türkler yollara dökülecektir"
Üniversite eğitimini yıllar önce Türkiye’de tamamlayan ve akıcı Türkçe konuşan Kudüslü Musa Hicazi de 6 yıl önce darbe girişiminde yaşananların Filistin’deki yansımalarını ve Filistin halkının o gün Türkiye ile gösterdiği dayanışma ruhunu AA muhabirine anlattı.
İstanbul Teknik Üniversitesinden 1984’te inşaat mühendisi olarak mezun olan Hicazi, o zamandan beri Türkiye ile bağlantısını sürdürüyor ve ailesiyle sık sık Türkiye’yi ziyaret ediyor.
Darbeci askerlerin 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne çıktığı sıralarda eşiyle Ramallah’tan Kudüs’e dönmekte olduğunu aktaran 60 yaşındaki Filistinli, haberi aldığı anı şöyle anlattı:
"Oradan dönerken (İsrail’in) kontrol noktasına yaklaşınca biz genellikle telefonu kullanmıyoruz. Çünkü (İsrailli) askerler kızıyor. Baktım ki hem evden beni arıyorlar, hem kardeşlerim, hem ailem ve arkadaşlar hep beni arıyorlar. Telefon sürekli çaldı ama açamadım. Kontrol noktasını geçer geçmez en iyi arkadaşımı aradım, 'Hayırdır ne oluyor' diye sordum. Bana dedi ki: Türkiye’de darbe var, milletin morali çok bozuk."
O dakikalarda birçok uluslararası televizyon kanalının “Türkiye’de yolların bomboş ve darbenin başarılı olduğuna yönelik asılsız haberler yaydığına” dikkati çeken Hicazi, arkadaşına şunları söylediğini aktardı:
"Ona ‘Sakin ol’ dedim: Türkler bir tokat yediler ama bu tokattan uyanınca; şimdi aralarında sosyal medyada ve telefonlarla (iletişim) başlayınca göreceksin inşallah Türkler yollara dökülecektir."
"Türkiye’nin kararları askerlerin elinde olmayacak"
Hicazi, bu sözleri üzerine araçta yanında bulunan eşinin kendisine “Eğer bir askeri darbe varsa sivil halk ne yapabilir ki?” dediğini belirterek şöyle devam etti:
"Ben de karıma dedim ki: Ben Türkleri yeterince tanıyorum. Haberlerinizi takip ediyorum ve aranızda da yaşadığım için sizin ne kadar cesur olduğunuzu biliyorum. Ben (eşime) 'Allah’ın izniyle göreceksin artık yani Türkiye’nin işleri, hükümeti, kararları askerlerin elinde olmayacak’ dedim. Bitti o günler yani. Eve varır varmaz baktım ki millet Taksim’de, köprüde, belediyenin önünde askerlere doğru ilerliyor. Ve dediğim gibi oldu. Artık güvenilecek birileri vardı."
Darbe girişiminde bazı Arap kanallarının kendisiyle canlı bağlantı kurarak görüşünü aldığını kaydeden Hicazi, "Televizyonlar 'Bir dahaki adım ne olacak?' diye sordular. Ben dedim ki: Allah’ın izniyle göreceksiniz Türkler tankların içine girecekler. Hamdolsun dediğimden daha fazlası oldu. Tankların içine değil altına girdiniz. Bu olay bütün dünyada hiç görülmez." dedi.
“Evlerde lambalar sabaha kadar sönmedi”
İşgal altındaki Doğu Kudüs’te Mescid-i Aksa’nın da bulunduğu, surlarla çevrili Eski Şehir’de yaşayan Hicazi, o gece Filistinlilerin, Türkiye ile yaşadığı duygudaşlığı şöyle anlattı:
"Kadim Kudüs’teki evler birbirine çok yapışık. Yani bir evden başka bir eve ortak duvarlar vardır. Çok güzel duygular yaşandı o gece. Bütün evlerde lambalar sabaha kadar sönmedi. Baktım ki çevreden televizyonların sesleri geliyordu. Televizyonlar kapanmadı sabaha kadar. Kimi dua ediyordu. Komşular pencerelerden birbirleriyle konuşuyorlardı, sanki biz Türkiye’deymişiz gibiydi.
Gece saat 12’ye yakın, reis, Recep Tayyip (Erdoğan) Bey konuştuğunda zılgıtlar başladı, havai fişekler atılmaya başladı. (Eski Şehir’in) Surlarının dışında araçlar kornalar çalıyordu. Şekerler dağıtıldı. Ama buna rağmen biz bir şey olmasın diye sabaha kadar uyuyamadık. İsrail hapishanelerindeki Filistinli esirler bile o gece uyuyamadı. Darbe başarısız olunca şeker dağıttıklarından dolayı İsrail onların yemeklerinin miktarını azalttı. ‘Gidin Recep Tayyip Erdoğan size yemek versin’ dediler."
Türk milletinin darbe girişimine karşı gösterdiği birlik ve beraberliğin çok değerli olduğunu vurgulayan Hicazi, sözlerini şöyle tamamladı:
“Tabii bu bizim için bir derstir. Halkı uyandırdı bu darbe. Neden? Çünkü düşmanlarımızın gece gündüz bize tuzak kurduklarını gösterdi. Bu sebepten bütün Türkler ve bütün Müslümanlar hep uyanık olmalı.”