ABD’de yaşayan Türk araştırmacı Cemil Emre Yavaş ve ekibi, yapay zeka tabanlı bir sistemle 5,5 büyüklüğündeki depremleri 30 gün önceden tahmin edebildiklerini açıkladı. San Diego’da elde ettikleri başarı oranı yüzde 98, İstanbul'da ise yüzde 91 olarak kaydedildi. Ancak, Türk bilim insanları bu tahminlerin geçerliliğine mesafeli yaklaşıyor.
Deprem Tahmini Mümkün mü?
Cemil Emre Yavaş, Georgia Southern Üniversitesi’nde yürüttüğü çalışmada, San Andreas Fay Hattı üzerindeki verileri kullanarak tahminlerde bulunuyor. Yavaş’ın geliştirdiği “Random Forest” algoritması, geçmiş depremlerden elde edilen verileri kullanarak gelecekteki depremlerin yerini ve büyüklüğünü tahmin etmeye çalışıyor. Bu çalışma, Nature dergisinde de yayımlandı.
İstanbul için Yüksek Başarı Oranı
Yavaş’ın ekibi, San Diego’daki çalışmalarından sonra İstanbul gibi deprem riski yüksek bölgelerde de başarı sağlamayı hedefliyor. İstanbul'daki tahminlerin doğruluk oranı yüzde 91,65 olarak belirlenmiş. Ancak, Türk yer bilimcileri, depremlerin tahmin edilemeyeceğini savunarak, önceliğin deprem dirençli kentler inşa etmek olması gerektiğini vurguluyor.
Yavaş ve ekibi, yapay zeka algoritmasını eğitmek için geçmiş depremlere dair verileri kullanıyor. Bu veriler arasında depremin derinliği, büyüklüğü ve yer altı yapısı gibi parametreler bulunuyor. Algoritma, bu verileri işleyerek gelecekteki depremlerin tahminini yapabiliyor.
Yavaş, “Çalışmamızın amacı, geçmiş çalışmalarda elde edilen verileri kullanarak tahmin gücünü artırmaktır” diyor. Ancak, henüz 6 ve üzeri büyüklükteki depremler üzerinde çalışma yapmadıklarını da belirtmekte.
Bilim İnsanlarının Görüşleri
Çalışma hakkında görüş bildiren Türk yer bilimcileri, depremlerin tahmin edilmesinin mümkün olmadığını ifade ediyor. Prof. Dr. Naci Görür “Depremin kesin olarak nerede ve ne zaman olacağını bilmek bugüne kadar mümkün olmadı” diyor. Ayrıca, toplumda yaratılacak kaygının da tehlikeli olabileceği konusunda uyarıyor.
Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan ise, depremin tahmin edilebilmesi için belirli kriterlerin sağlanması gerektiğini vurguluyor. “Tahmin peşinde koşmak yerine, çarpık kentleşmeyi düzeltmek öncelikli olmalıdır” şeklinde görüş belirtiyor.