Dosya - DİLARA ADAK
Basın tarihi ise çok daha eskilere dayanıyor. Basın tarihi, insanlığın bilgi paylaşma ve haberleşme ihtiyacının bir sonucu olarak şekillendi.
15. yüzyılda Johannes Gutenberg'in matbaayı icat etmesiyle birlikte, basılı materyallerin üretimi hız kazandı. İlk düzenli gazete örnekleri, 17. yüzyılda Avrupa'da görüldü. 1605 yılında Johann Carolus'un Almanya'da yayımladığı "Relation aller Fürnemmen und gedenckwürdigen Historien", kâğıt üzerine basılan ilk gazete olarak kabul edildi. Tahmin edildiği üzere bu gelişmeler, insanların haberleşme ihtiyacının bir ürünü olarak ortaya çıktı. Gelişmeler, basının toplum üzerindeki etkisini arttırarak gazetecilik mesleğinin temellerini attı.
Türkiye Basınının kısa tarihçesi
Türkiye'de basın tarihi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde başladı. İlk Türkçe gazete, II. Mahmut'un emriyle 1 Kasım 1831'de yayımlanan "Takvîm-i Vekâyi" oldu. Bu gazete, devletin resmi haberlerini halka duyurmayı amaçladı. Özel sektör tarafından çıkarılan ilk Türkçe gazete ise 1860 yılında Agâh Efendi ve İbrahim Şinâsî tarafından yayımlanan "Tercümân-ı Ahvâl"di. Bu gazete, Osmanlı toplumunda modernleşme ve yenilik hareketlerinin bir parçası olarak önemli bir rol oynadı.
Cumhuriyet döneminde basın, Türkiye'nin modernleşme sürecinde önemli bir araç oldu. 1928 yılında gerçekleştirilen Harf Devrimi ile birlikte gazeteler, yeni Türk alfabesiyle yayımlanmaya başladı. Bu dönemde basın, halkın eğitimine ve bilgilendirilmesine katkı sağladı. Ayrıca, çok partili hayata geçiş sürecinde basın, demokratikleşme çabalarına da destek verdi.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nün Ortaya Çıkışı
1961 yılında, gazetecilerin çalışma koşullarını iyileştirmek ve basın özgürlüğünü güvence altına almak amacıyla 212 sayılı Basın İş Kanunu kabul edildi. Yasa, gazetecilere sosyal haklar ve yasal güvenceler sağladı.
Gazeteciler, yalnızca haberin taşıyıcısı değil, haklarını savunamayanların, sesini duyuramayanların, karanlıkta kalanların sesidir. Bilgiye ulaşmak, doğru ve adil bir toplumu inşa etmek için elzemdir. Toplumlar, yalnızca haberin doğru aktarılmasıyla değil, o haberin arkasındaki haklı ve özgür sese saygı duyarak gelişir. Sesini duyuramayanların sesini duyan, haklarını savunamayanların haklarını savunan her gazeteci, toplumu daha güçlü kılmak için bir adım daha atıyor. Bu yüzden Selda Bağcan'ın dediği gibi;
YAZ GAZETECİ YAZ!