Abdon Porte'nin hikayesi bir aşkla doludur; kendisini armaya olan derin aşkına adamıştır. Bu aşk, başarıları için ter döktüğü Nacional armasıdır. "Hadi bizi güldür 'El Indio'," denilerek anılan Porte, futbol dünyasında unutulmaz bir iz bırakmıştır.
ABDON PORTE KİMDİR?
Abdon Porte, 1880'lerin sonlarında doğdu. 19. yüzyılın sonlarında Montevideo'nun küçük kasabalarından Durazno'da gençlik yıllarını geçirdi. Hayvancılık ve tarımın egemen olduğu bu dönemde, Porte, güçlü fiziği ve top tekniği ile tanınıyordu. Mahalledeki şakacı kişiliğiyle "El Indio" lakabıyla bilinen Porte, futbola ilk adımlarını Montevideo'nun Colon kulübünde attı.
Colon o zamanlar zayıf bir ekipti ve Porte'nin bu takımda gösterdiği performans büyük kulüplerin dikkatini çekti. 1910 yılında Libertad'a transfer oldu, ardından sadece bir sezon içinde Montevideo'nun en büyük kulübü olan Nacional'e geçti.
FUTBOL YOLCULUĞU
1911 yılında Nacional forması giymeye başlayan Porte, hayalini kurduğu büyük takıma kavuşmuştu. O dönemde futbol, günümüzdeki kadar popüler değildi ve futbolcular toplumda pek önemsenmiyordu. Ancak Porte, Nacional'de geçirdiği süre boyunca, başarılı bir performans sergiledi ve takımı birçok kupa kazandırdı. 1911-1918 yılları arasında, Porte'nin liderliğinde Nacional, 20'ye yakın kupa kazandı.
Porte'nin uluslararası başarıları da vardı; 1916 yılında Arjantin'de düzenlenen Copa America'da Uruguay'ın şampiyon olmasında büyük rol oynadı. Bu başarı, onu Uruguay'da gençler için bir rol model haline getirdi.
Ancak, 1918 yılında Nacional'de büyük bir değişiklik yaşandı ve Porte'nin yerini Alfredo Zibechi aldı. Zibechi'nin başarılı performansı, Porte'nin kadroda geride kalmasına ve kötü performans göstermesine neden oldu. Taraftarların tepkileri, Porte'nin psikolojik durumunu ciddi şekilde etkiledi.
Nacional'in geleneklerine göre, galibiyetlerin ardından futbolcular kulüp binasında toplanır ve eğlenirdi. Bir galibiyetin ardından, diğer futbolcular eğlenmeye devam ederken Porte, en yakın arkadaşı Charley'e veda etti ve kulüp binasında yalnız kaldı. Tek başına kalan Porte, bir elinde silah ve diğer elinde iki mektupla Central Park Stadyumu’nun çimlerine ayak bastı. Santraya doğru yürüyen Porte, silahı kalbine dayayarak hayatına son verdi.
Sabah olduğunda, stadyum görevlisi santrada yatan kişinin uyuduğunu düşündü. Ancak yaklaştığında, bu kişinin Abdon Porte olduğunu ve kanlar içinde yattığını fark etti. İlk mektubunda Nacional kulübüne şöyle veda ediyordu: "Bu veda benim için zor ama yapmak zorundayım. Artık yük olduğumu hissettiğim bu kulübe veda ediyorum. Ailem ve tek aşkım Nacional kulübü bundan sonra size emanet."
İkinci mektubunda ise ailesine şöyle seslenmişti: "Ailem sizleri çok seviyorum, en az Nacional formam kadar çok seviyorum. Biricik sevgilim seni daima sevdim ve asla unutmayacağım."
Abdon Porte'nin ölümü büyük bir üzüntü yarattı ve onun hatırası, Nacional'in Central Park Stadyumu'ndaki kale arkası tribününün "Porte Tribünü" olarak adlandırılmasıyla yaşatıldı. Sonradan, Porte’nin değerinin anlaşılmasıyla birlikte, kendisini ıslıklayan taraftarlar bile onun mezarına çiçeklerle veda etti.