28 Ağustos ve 9 Eylül tarihlerinde "Koca Piri Reis Araştırma Gemisi" ile 11 farklı noktadan alınan numuneler incelendi ve kapsamlı bir rapor hazırlandı. Araştırma ekibinde Prof. Dr. Nil Kula Değirmenci liderliğinde, Dr. Janset Kayaalp, Dr. Tarık İlhan, Dr. Nuran Özlem Yıldız, Dr. Şengül Beşiktepe, Dr. Hakan Alyürük, Dr. Mustafa Bilgin, Doç. Dr. Canan Eronat, Doç. Dr. Banu Bitlis Yiğit, Dr. Burcu Omuzbüken ve öğrenciler yer aldı.
İNCELEMELERDE HANGİ SONUCA VARILDI?
İncelemeler sonucunda, Körfezdeki fitoplankton (mikroalg) yoğunluğunun kritik seviyeleri aştığı tespit edildi. Ege Denizi için sınır değer olan litrede 1 milyon hücre miktarının üzerine çıkıldığı ve bu durumun balık ölümlerine neden olan etkenlerden biri olduğu açıklandı. Normal şartlarda denizdeki bu hücrelerin doğal yollarla dağılması beklenirken, çeşitli çevresel faktörlerin etkisiyle hücre yoğunluğunun kalıcı hale geldiği ve daha geniş alanlara yayıldığı gözlendi.
Rapor, deniz suyundaki amonyum azotu seviyesinin yüksek olmasının, arıtılmamış atık suların Körfeze girdiğini gösterdiğini ortaya koydu. Ayrıca, klorofil-a konsantrasyonlarının normalden 50 kat daha yüksek olduğu ve bu durumun suyun ekosistemini olumsuz etkilediği belirtildi. Özellikle yaz döneminde, bu seviyelerdeki artışın balık ölümlerinin artmasına neden olduğu vurgulandı.
DENİZ TABANINDA KİRLİLİK TESPİT EDİLDİ
Deniz tabanında alınan numunelerde ise ince taneli kil ve çamurdan oluşan yüksek organik madde tespit edildi. Kıyı şeridinde özellikle Karşıyaka ve Alsancak arasında Varicorbula gibba türü gibi kirlilik indikatörü türlerin yaygın olduğu gözlendi. Bu türlerin artışı, deniz ekosisteminin sağlığının bozulduğunu gösteren bir diğer işaret olarak değerlendirildi.
İZMİR KÖRFEZİ TEHLİKE ALTINDA!
Raporun sonunda, İzmir İç Körfezi'nin ekolojik durumunun "kötü" olduğu ve balık ölümlerinin bu durumun sonuçlarından yalnızca biri olduğu belirtildi. Eğer gerekli önlemler alınmazsa, Körfezin ekosisteminin daha da büyük tehlikelerle karşı karşıya kalabileceği uyarısı yapıldı.