"Haberin İşçisi, İşçi Haber."
İstanbul
Kapalı
11°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
34,6996 %0.26
36,7639 %0.37
3.384.616 %2.973
2.961,89 0,92
Ara
İşçi Haber Gündem Cumhurbaşkanı Erdoğan: Dünya 5 daimi üyenin eline bırakılamaz

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Dünya 5 daimi üyenin eline bırakılamaz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen TRT World Forum'da önemli açıklamalar yaptı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "TRT World Forum, dünyanın düşünce iklimine çeşitlilik getiren bir platformdur. TRT World Forum'u yalnızca bir tartışma zemini değil, aynı zamanda dünyanın sorunlarına çözüm arayışlarının somutlaştığı bir irade platformu olarak değerlendiriyoruz." dedi.

İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen TRT World Forum 2024'ün açılışında konuşan Erdoğan, katılımcıları selamlayarak, ülkeden ve dünyanın farklı yerlerinden foruma teşrif eden misafirlerin, medeniyetlerin, kültürlerin ve insanların buluşma noktası İstanbul'a gelmelerinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Erdoğan, kendi alanında artık bir marka haline gelen TRT World Forum'un bu yıl sekizincisinin düzenlendiğini, dünyanın geleceğine kayıtsız kalmayan katılımcılarla forum vesilesiyle birlikte olmaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu söyledi.

Kamu yayıncısı TRT'nin, sorumlu, toplumun tamamına hitap eden, insan ve değer odaklı yayınlarıyla Türkiye'nin yüz akı kurumlarından biri olduğunu vurgulayan Erdoğan, "TRT World Forum ise dünyanın düşünce iklimine çeşitlilik getiren bir platformdur. TRT World Forum'u yalnızca bir tartışma zemini değil, aynı zamanda dünyanın sorunlarına çözüm arayışlarının somutlaştığı bir irade platformu olarak değerlendiriyoruz. Fikri bir zeminde kritik meselelerin ele alındığı bu platformun her yıl genişleyerek daha çok insana ulaştığını görüyor, bunu da fevkalade önemsiyoruz." ifadesini kullandı.

“TRT HEM BELLEKTİR HEM GELECEK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu seneki foruma Türkiye ile birlikte 30'u aşkın ülkeden akademisyenin, siyasetçinin, sivil toplum mensubu, gazeteci, iş insanı ve kanaat önderinin iştirak ettiğini öğrendiğini belirterek, şöyle devam etti:

“İnsanların arasındaki bariyerleri kaldıran bu tip etkinlikler tüm insanlığın geleceğini etkileyen küresel meselelerin çözümünde kritik önemdedir. Karşılıklı saygıya dayalı ortak bir zeminde ne kadar çok konuşur, ne kadar çok tartışırsak çözümlere de o kadar yaklaşabiliriz. Bu yılki temamız olan 'Kırılma Noktasında Bir Dünya: Krizleri ve Dönüşümleri Yönetmek', dünyanın karşı karşıya olduğu derin sorunları ve dünyanın dönüşümünü tartışmamız gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu tema aynı zamanda mevcut sistemin sürdürülemez olduğunu ve insanlığın daha adil bir düzene ihtiyaç duyduğunu da bizlere hatırlatıyor. Forum kapsamında dünyamızı tehdit eden meseleler, alanında yetkin isimlerce masaya yatırılacak, bu meselelerin çözümü için atılması gereken adımlar değerlendirilecek.”

Teknoloji, jeopolitik, savaş, güvenlik, iklim değişikliği, enerji, ekonomi, medya, yayıncılık, uluslararası hukuk, politika ve diplomasi gibi alanlarda düzenlenecek toplantıların, şimdiden hayırlara vesile olması temennisinde bulunan Erdoğan, "Her zaman söylüyoruz. Hakikatin kıvılcımı, fikirlerin çarpışmasından ortaya çıkar. Katılımcılarımızın da görüşleriyle forumun, çağımızın sancılı meselelerine yeni, yenilikçi ve etkili çözüm yolları sunmasını temenni ediyorum. 'TRT hem bellektir hem de gelecek' anlayışıyla çalışmalarını sürdüren TRT yönetimini ve bu güzel programın düzenlenmesinde emeği geçen herkesi de yürekten tebrik ediyorum." diye konuştu.

“DERİNLEŞEN ADALETSİZLİKLER GÖRÜYORUZ”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği İkinci Dünya Savaşı'nın en önemli çıktılarından biri, irili ufaklı tüm ülkelerin bir araya gelebildiği, en geniş zemin olan Birleşmiş Milletler sisteminin tesisi olmuştur. Peki şu anda bu Birleşmiş Milletler ile devam edebilir miyiz? Hayır. Tamamıyla, bu Birleşmiş Milletler'in reforme edilmesi gerekmektedir." dedi.

Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen TRT World Forum 2024'ün açılışında yaptığı konuşmada, dünyanın bugün savaşlar, çatışmalar, ihlaller ve eşitsizliklerin pençesinde kıvrandığı derin bir vicdan ile liderlik krizinden geçtiğini söyledi.

Nereye baksalar, yüzlerini nereye çevirseler istikrarsızlık olduğunu belirten Erdoğan, "Dram görüyoruz. Derinleşen adaletsizlikler görüyoruz. Aynı şehrin iki farklı ucunda, iki farklı hayat yaşanıyor. Sınır komşusu iki ülkenin birinde refah ve zenginlik hakimken, diğerinde milyonlarca insan açlık ve yoksullukla boğuşuyor. Ticaretten diplomasiye, devletler arasındaki rekabet günden güne daha yıkıcı, daha agresif bir hal almaya başlıyor. Umutlarımızı yeşertecek, geleceğe daha ümitvar bakmamızı sağlayacak bütün bu gelişmelerin sayısı giderek azalıyor." ifadelerini kullandı.

İnsanlığın bir dönüm noktasında olduğunu dile getiren Erdoğan, "Sadece önümüzdeki 5-10 yılı değil, evlatlarımızın, torunlarımızın da geleceğini etkileyecek mahiyette hadiseler yaşanmaktadır. Gazze'den Ukrayna'ya, Batı Afrika'dan Güney Asya'ya kadar pek çok coğrafyada süregelen insani krizler her seferinde çok daha keskin bir şekilde mevcut dünya düzeninin kırılganlığını gözler önüne sermektedir. Ancak bu krizlerin insanlığın ortak istikbali için daha güçlü bir dayanışma çağrısı olduğu da inkar edilemez bir gerçektir." diye konuştu.

“DÜNYADAKİ SİYONİSTLER TAYYİP ERDOĞAN'IN NEREDE OLDUĞUNU ÇOK İYİ BİLİYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, her krizin aynı zamanda bir imkan olduğunu da vurgulayarak, şunları kaydetti:

“Adalete, barışa, huzura, güvenlik ve istikrara açılan bir fırsat penceresidir. Layıkıyla değerlendirebilenler için her kriz yeni bir dönemin muştusu, yeni bir başlangıcın öncüsü olma potansiyeline ziyadesiyle sahiptir. İnsanlık tarihine baktığımızda bunun sayısız örneğiyle karşılaşıyoruz. Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği İkinci Dünya Savaşı'nın en önemli çıktılarından biri, irili ufaklı tüm ülkelerin bir araya gelebildiği, en geniş zemin olan Birleşmiş Milletler sisteminin tesisi olmuştur. Peki şu anda bu Birleşmiş Milletler ile devam edebilir miyiz? Hayır. Tamamıyla, bu Birleşmiş Milletler'in reforme edilmesi gerekmektedir. Dünya 5 daimi üyenin elinde, diline bırakılamaz. Süratle bu değişim gerekiyor. 5 daimi üye 15 geçici üye olmaz. Bu şekilde bu dünya yönetilemez. Artık İkinci Dünya Savaşı'nın şartlarında değiliz. Dünya değişti, değişiyor. Öyleyse bu değişime yönelik ciddi bir değişim şart. Kabullenmezler biliyorum ama bu 5 daimi üyeden bir tanesinin iki dudağı arasına 194 ülkenin kaderi terk edilemez. Bireysel hak ve özgürlükleri güvence altına alan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabul edilişi bunlardan bir diğeridir. Ruanda, Srebrenitsa soykırımlarından sonra insanlığa karşı suçlar, savaş suçları gibi suçların faillerinin yargılanması amacıyla kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi bunlardan bir başkasıdır. 11 Eylül saldırıları sonrasında medeniyetler çatışması senaryolarının yazıldığı bir dönemde, İspanya'yla birlikte hayata geçirdiğimiz Medeniyetler İttifakı girişimi yine bu anlayışla atılmış tarihi bir adımdır. Bu listeyi daha da uzatabiliriz.”

Erdoğan, kriz dönemlerinde veya sonrasında benzer acıları, sorunları, çatışmaları, ağır hak ihlallerini bir daha yaşamamak için vücut bulmuş çok sayıda kurum, kuruluş ve inisiyatif kurulduğunu belirterek, şöyle devam etti:

“Hiç şüphesiz bunların mevcudiyeti insanlık adına, tüm insanlığın geleceği adına kıymetli birer kazanımdır ama bununla birlikte hepimiz gayet iyi biliyoruz ki, aslolan pratiktir, uygulamadır. Milyarlarca dolar bütçesi, on binlerce personeli olan tüm bu kurumların etkinliğidir. Gazze kriziyle bu hakikate, hem de çarpıcı bir şekilde tekrar şahitlik ettik. Aynı şekilde dördüncü yılına girecek Rusya-Ukrayna Savaşı bize kurallara dayalı uluslararası sistemin zayıflığını göstermiştir. Bir defa burada şunu söylemek durumundayım. Gazze'de sadece insani değerler değil, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası sistemin güvenirliği de sınanmıştır. Ancak Gazze krizinde ne insanlık ne sistem başarılı imtihan verememiştir. Yavrum, siyonistlerin burada dili ağzı olma. Aynen siyonistlerin dili, ağzı, gözü olmak suretiyle burayı provoke etmeye ne kadar çalışırsanız çalışın, netice alamazsınız. Dünyadaki siyonistler, Tayyip Erdoğan'ın nerede durduğunu çok iyi biliyor ama siz hala anlayamamışsınız.”

ERDOĞAN'DAN İSRAİL'E TEPKİ!

Gerisinde umutlarla dolu bir hayat, büyük bir acı ve insanlık ayıbı olan rakamların karşılarındaki vahim tabloyu ortaya koyduğunu aktaran Erdoğan, "Bakınız kuzeyimizdeki savaşta bazı tahminlere göre yarım milyona yakın insan hayatını kaybetti. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları sonucunda ise 50 bin masum Filistinli tüm dünyanın gözleri önünde hayattan koparıldı. Lübnan'da vefat edenlerin sayısı dört bine yaklaşıyor. Gazze'de katledilenlerin yüzde yetmişini kadın ve çocuklar oluşturuyor. Yine aynı saldırılarda 100 binden fazla Gazzeli yaralandı. Şehirler tüm altyapısı ve üstyapısıyla yıkıldı. Saldırılardan önce 2,3 milyon insanın yaşadığı Gazze şeridinde neredeyse ayakta sağlam bina kalmadı. Hastaneler, okullar, ibadethaneler ve daha nice sivil yerleşim yeri vuruldu. Savaş hukukuna ve insancıl hukuka dair ne kadar ilke, prensip, norm, kırmızı çizgi varsa, aşıldı, çiğnendi, ayaklar altına alındı." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Ekim 2023'ten beri Gazze'de öldürülen basın mensubu sayısının 189 olduğuna dikkati çekerek, "Yüzlerce gazeteci yine bu süreçte yaralanmış, kurşunların ve bombaların hedefi olmuştur. Çıplak ayaklarıyla, yağmurun çamurun içinde bir tas çorba için saatlerce sıra bekleyen çocukları gördükçe hepimizin yüreği yaralandı. Soruyorum sizlere vücudunda taş yerine kalp taşıyan herhangi bir kimse böyle bir trajediye sessiz kalabilir mi? İsrail hükümetinin kendi vatandaşlarıyla birlikte bölgede yaşayan herkesin güvenliğini tehlikeye atan saldırganlığı karşısında bundan bize ne diyebilir miyiz? Barış varken, hep birlikte barış içinde yan yana yaşamak varken, Allah aşkına bu kan, bu çatışma, bu savaş niye? Eğer bugün harekete geçmezsek ne zaman geçeceğiz?" değerlendirmesinde bulundu.

Gazzeli, Filistinli ve Lübnanlı mazlumların acısının herkesin acısı olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Öyle de olmalıdır. Zulme rıza zulümdür. Zalimin yanında duran zulmüne de ortak olur. Hukuk önünde hesabı verilmeyen her suç failini daha da pervasızlaştırır. Daha büyük cinayetlerin işlenmesini teşvik eder. Türkiye olarak acı ama doğru olan bu gerçekler temelinde devleti ve milletiyle ilk günden beri Gazze'deki mezalime sesimizi yükseltiyoruz." ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE NE YAPIYORSA BARIŞ İÇİN YAPMAKTADIR”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Biz tam 420 gündür bölgemizi kan deryasına çeviren bu cinnet halinin artık son bulmasını arzu ve temenni ediyoruz. Uluslararası Ceza Mahkemesinin Netanyahu ve Gallant hakkında çıkardığı yakalama kararını bu bakımdan çok önemli buluyoruz. İsrail ile Lübnan arasında önceki gün sağlanan ateşkesin de aynı şekilde kalıcı olmasını temenni ediyoruz." dedi.

Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen TRT World Forum 2024'ün açılışında yaptığı konuşmada, Necip Fazıl Kısakürek'in Destan şiirine atıfta bulundu.

"Üstat Necip Fazıl'dan ilhamla kollarımızı açıp şöyle sesleniyoruz." diyen Erdoğan, şiirden "Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak/ Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak / Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden / Çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden." dizelerini okudu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Holokost utancı sebebiyle yol verilen bu insanlık faciasının sonu çıkmaz sokaktır, felakettir, daha büyük bir dramdır. Türkiye ne yapıyorsa barış için, adalet için, tüm bölgenin güvenliği için yapmaktadır. Ne söylüyorsak tıpkı ecdadımızın dört asırlık idaresinde olduğu gibi tüm inanç mensuplarının yan yana, huzur içinde yaşayabilmesi için söylüyoruz." ifadelerini kullandı.

Hiçbir ülkeye ve millete kategorik olarak düşmanlıklarının olmadığını belirten Erdoğan, sırf farklı bir inançtan, kültürden veya kökenden diye kimseye öfke duymadıklarını, kimseden nefret etmediklerini ve husumet beslemediklerini söyledi.

Erdoğan, tarih boyunca ister Musevi ister Hristiyan olsun zulme maruz kalan herkese kapısını sonuna kadar açmış bir millet olduklarını dile getirerek, şunları kaydetti:

“İspanya'dan kovulan 500 bini aşkın Musevi'ye kapısını açan bu millettir. Biz kapımızı açtık, o gün bugündür onlar misafirimiz olarak bizimle beraber yaşadılar, yaşıyorlar. Bizim zihin dünyamızda ne mazluma kimliği sorulur ne zalimin inancına bakılır. Çok açık ve net söylüyorum. Biz tam 420 gündür bölgemizi kan deryasına çeviren bu cinnet halinin artık son bulmasını arzu ve temenni ediyoruz. Uluslararası Ceza Mahkemesinin Netanyahu ve Gallant hakkında çıkardığı yakalama kararını bu bakımdan çok önemli buluyoruz. İsrail ile Lübnan arasında önceki gün sağlanan ateşkesin de aynı şekilde kalıcı olmasını temenni ediyoruz. Sahada kış şartları daha fazla bastırmadan, daha fazla masum kanı dökülmeden, daha fazla annenin, babanın yüreğine evlat acısı düşmeden, daha fazla çocuk yetim, öksüz kalmadan, uluslararası kurumlara olan güven daha fazla örselenmeden, velhasıl kurumları ve değerleriyle insanlık daha fazla irtifa kaybetmeden Gazze'de de sürdürülebilir ateşkes bir an önce tesis edilmelidir. Türkiye ilk günden beri bunu savunmuştur. Bugün de aynı yerdedir. Gazze'deki soykırımın durması ve kalıcı barışa giden yolun açılması için değil elimizi, tüm bedenimizi taşın altına koymaya hazırız.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 29 Kasım Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü münasebetiyle baskıya, işgale ve zulme direnen Filistinlilerin yanında olduğunu, haklı davalarına yönelik desteğinin çok daha güçlü biçimde devam edeceğini vurguladı.

ERDOĞAN, TRT MENSUPLARINI TEBRİK ETTİ

Güdümlü medya kuruluşlarının ikiyüzlü tavırlarına tanık oldukları bu bir yılı aşkın süreçte TRT'nin gerek ulusal, gerekse uluslararası haber mecralarındaki yayınlarının kahir ekseriyetini Gazze'ye ayırdığını anlatan Erdoğan, "TRT, saldırıların başladığı ilk günden itibaren Gazze'den dünyaya bir iletişim koridoru açmıştır. TRT, bu önemli koridoru her türlü riski göze alarak bugün de açık tutmaya devam ediyor. Büyük bir cesaret örneği olan Kutsal İşgal belgeseliyle TRT'miz, Filistin topraklarının nasıl ve hangi motivasyonla gasbedildiğini de anlatmıştır. Fedakarlıkları, cesaretleri ve canları pahasına sürdürdükleri görev aşklarıyla basınımızın yüz akı olan TRT mensuplarını tebrik ediyor, Allah yar ve yardımcıları olsun diyorum." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sene kuruluşunun 60. yılını kutlayan TRT'nin, geniş bir yelpazede ve farklı mecralarda yürüttüğü çalışmaları yakından takip ettiklerine değinerek, TRT'nin bugün 17 televizyon, 17 radyo kanalı, onlarca dijital uygulaması ve diğer çalışmalarıyla kendi alanında Türkiye'yi layıkıyla temsil ettiğini söyledi.

Kanalın, TRT World ve TRT Arabi'nin yanı sıra 41 dil ve lehçedeki internet ve radyo haberciliğiyle dünya nüfusunun yarısından fazlasına ana dilinde hitap ettiğine dikkati çeken Erdoğan, bugün bir araya gelmelerine vesile olan TRT World Forum gibi etkinliklerle de insanlık adına küresel meselelere hakkaniyet temelinde ortak tartışma zeminleri oluşturduğunu belirtti.

Erdoğan, Türkiye'de üretilen dizilerin dünya genelinde neredeyse bir milyar insana ulaştığı bu dönemde TRT'nin dizi sektörünün de öncülüğünü üstlendiğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"TRT yapımı dizilerin bugün 110'dan fazla ülkede 50'yi aşkın dilde yayınlanmasından büyük bir gurur duyduğumuzu ifade etmek isterim. Son haftalarda şu acı gerçeğe ülkemiz içinde şahit oluyoruz. Tamamen izlenme kaygısıyla çekilen diziler, filmler ve programlar ne kültürümüze ne toplumsal barışımıza ne de değerlerimizin yaşatılmasına hiçbir fayda sağlamıyor. Hatta sırf daha fazla reyting alabilmek için başta kadına ve çocuğa yönelik şiddet olmak üzere şiddetin meşrulaştırıldığını, alkol ve uyuşturucunun özendirildiğini, sapkın ve sapık ilişkilerin normalleştirildiğini görüyoruz. Bu yayınların daha tehlikeli tarafı, farklı toplum kesimlerimiz arasındaki müşterek paydayı zayıflatmayı amaçlayan provokatif yayın politikasıdır. Halkımızın mütedeyyin kesimleri bağnaz, cahil, kaba, çirkin gösterilirken, daha seküler hayat tarzına sahip olan vatandaşlarımız ise ahlaki zafiyet içindeymiş gibi lanse edilmektedir. İstisnai örnekler üzerinden tüm aile yapımız hedefe konulmakta, toplumun temel direği olan aile adeta kötülüklerin kaynağı olarak yansıtılmaktadır. Bildiğiniz gibi biz zaten Türkiye'nin iktidar partisi olarak LGBT denilen aile düşmanı yapıya karşıyız."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *