Erdoğan soru cevap bölümü öncesi KKTC ziyaretine dair genel bir değerlendirmede bulunarak şunları kaydetti:
"20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı'nın 50. yıl dönümü vesilesiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne gerçekleştirdiğimiz ziyaretimizi tamamlamış bulunuyoruz. Bu tarihi günde Türkiye ile KKTC arasındaki sarsılmaz bağları bir kez daha vurguladık. Bundan 50 sene önce olduğu gibi bugün de ana vatan ve garantör devlet olarak Kıbrıs Türkünün yanındayız. İktidar ve muhalefet olarak verdiğimiz birlik, beraberlik ve dayanışma tablosunu bu bakımdan kıymetli görüyorum. Kıbrıs davasının sadece bizim değil, 85 milyonun davası, kırmızı çizgisi olduğu böylece anlaşılmıştır. Şunun bir defa anlaşılması gerekir. Ada’nın asli unsuru olan Kıbrıs Türk halkını azınlık olarak görmeye ve göstermeye kimsenin gücü yetmez. Bugünkü ziyaretimizde bunu adeta perçinlemiş olduk. İki devletli modelin Kıbrıs meselesinin yegane çözüm yolu olduğu gün geçtikçe daha net ortaya çıkıyor. Türkiye ve Kıbrıs Türk halkı, çözüm yolunda bugüne kadar her türlü fedakarlığı göstermiştir. Annan Planına ‘evet’ diyen taraf, Kuzey Kıbrıs olduğu halde takdir edilen maalesef yine Rumlar oldu. Bu anlayışla artık bir yere varılması mümkün değildir. Kıbrıs Türklerinin müktesep hakları olan egemen eşitlikleri ve eşit uluslararası statüleri tescil edilmeden bir yere varılamaz. Her iki tarafın masaya eşit oturup eşit kalktığı bir denklem kurulmadan yeni bir müzakere sürecinin başlamasını açıkçası mümkün görmüyoruz. Bunu Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar da tören hitabında şüpheye mahal verilmeyecek şekilde açıkça ifade etti. Değerli arkadaşlar, ambargolara rağmen Kıbrıs Türkü kardeşlerimizle, devlet hizmetlerini layıkıyla sürdürebilmesi için birlikte çalışıyoruz. Belediyelerimiz, devlet kurumlarımız ve şirketlerimiz tüm imkanlarıyla Kıbrıs Türk halkına destek olmaktadır. Geçen yıl Ercan Havalimanı'nın yeni terminal binasını hizmete aldık. Konut projelerinden, ulaştırma yatırımlarına, elektronik devlet hizmetlerinden sağlığa, savunmadan eğitime kadar her alanda KKTC’nin kalkınmasına katkı sağlıyoruz. 2024 Yılı İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması ile Kıbrıs Türk halkına büyük fayda sağlayacak yeni projeleri hayata geçireceğiz. Kuzey Kıbrıs'ın uluslararası alanda maruz kaldığı haksız izolasyonun kaldırılması için de gayretlerimiz sürüyor. İslam İşbirliği Teşkilatı ve Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında Kuzey Kıbrıs'ın hak ettiği yeri alması için gerekeni yapıyoruz. Sayın Tatar'ın Şuşa’da düzenlenen Türk Devletleri Zirvesi’ne katılması bu bakımdan son derece anlamlı oldu. İnşallah önümüzdeki süreçte bunu yeni adımlar takip edecek. 1974 Barış Harekatı'yla kurduğumuz, 1983 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilanıyla tahkim ettiğimiz kazanımları, tüm dünyada tanınan Kıbrıs Türk Devleti ile taçlandıracağız. Rabbim yar ve yardımcımız olsun."
"ONLAR ASKERİ ÜS YAPIYOR, BİZ SİYASİ ÜS YAPIYORUZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "KKTC Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı'nın, Güney Kıbrıs'ın Yunanistan ile bir deniz üssü kurma girişiminde bulunduğunu ve bunun Amerika ve AB ile anlaşmalarını içerdiğini söylemesi sonrası Türkiye, Kuzey Kıbrıs'ta bir deniz üssü kurmayı düşünüyor mu ve bu tür gelişmelere karşı nasıl bir strateji izleyecek?" sorusuna;
"Şu anda Ada’da Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı binasıyla, Kuzey Kıbrıs Parlamento binası inşaatı yapıyoruz. Onları bir göreyim, durum nedir dedim. Her ikisi de muhteşem birer bina oluyor. Allah nasip ederse en geç Kasım ayı ortalarında bitecek. Bu iki bina, başkanlık binasıyla parlamento binası bittiği zaman, yanında da oraya hizmet verecek gayet güzel bir mescit yapılıyor. Herhalde bu üslerden daha önemli bir şey yok. Onlar askeri üs yapıyor, biz siyasi üs yapıyoruz. Çalışmayı en güzel şekilde devam ettireceğiz. Bu arada, tekrar bir kontrole gidip inşaat ne durumda onu görmem lazım. Gördüğüm kadarıyla Kıbrıs taşından hakikaten muhteşem bir eser meydana geliyor. Yani Türkiye gerektiği zamanda gereken adımları atar, yapılması gerekenleri yapar. Adanın huzuruna asla katkı sağlamayacak, gerginlikleri artıracak ve uluslararası hukuk ihlallerine yol açacak adımlardan özenle kaçınmak gerekir. İsrail’deki katliama ortak olmak ne Rumlara ne Yunanistan’a fayda sağlar. Ayrıca gerekirse deniz üssü ve deniz yapılarını Kuzeyde yaparız. Bizim de denizimiz var. Mesela yeni bir doğalgaz gemisi alıyoruz. Sakarya Gaz Sahası’ndaki gaz üretiminde kullanılacak, yüzer gaz işletme platformu gemisi. Yaklaşık 2 ay sonra Türkiye'de olacak. 300 metre boyunda 58 metre genişliğinde. 5 milyon hane halkına yetecek kadar doğalgazı üretecek bu platform belki orada 15-20 yıl kalacak. Adeta bir üs gibi. Önümüzdeki hafta yola çıkıyor ve Türkiye'ye gelecek. Zaten o üssü gördükleri zaman yeter onlara." cevabını verdi.
TÜRK SAVUNMA SANAYİİ ATILIMLARI
Erdoğan, Türk savunma sanayinin geldiği noktayla ilgili şu değerlendirmede bulundu:
Biliyorsunuz, uçaklarımızın lastiklerini dahi alamıyorduk ama şu anda Petlas uçaklarımızın lastiklerini yapar hale geldi. Çok önemli bir adım. Üstelik Anadolu'nun göbeğinde. İnsansız hava araçlarından SİHA’lara kadar geldiğimiz nokta belli. Aselsan, Havelsan, Roketsan, tüm bunlar şu anda savunma sanayiinde dünyayla adeta yarış halinde. Bundan dolayı da çok çok mutluyuz. Özellikle de şu anda Batı ülkeleri bizim insansız hava araçlarımızla ilgili sipariş üstüne sipariş veriyor. Ülkelerin hangileri olduğunu söylemeyeceğim. Ama Avrupa Birliği ülkelerinin artık bizden bu tür taleplerde bulunması devranın nasıl değiştiğini gösteriyor. Bu bizi ayrıca mutlu ediyor. Kızılelma şu anda devreye giriyor. Bunların devreye girişinin o malum çevreleri çok daha çıldırtacağına eminim. Özellikle Amerika'daki seçimin de bu işte tayin edici bir rolünün olduğunu düşünüyoruz. Bu seçimin neticesiyle birlikte ne gibi adımlar atılabilir, bunları da ayrıca göreceğiz ama ibre Türkiye'nin lehine dönüyor diye düşünüyorum. Bundan dolayı da huzur içindeyim. Sizler de huzur içinde olun. Kendi uçağımızı yapıyoruz, kendi uydumuzu yapıp uzaya yolladık. Daha iyisini yapacak, daha ileri gideceğiz. Bizi en çok duygulandıran ise artık bizim gençlerimizin asla yılgınlığa kapılmadan “ben yaparım” demesidir. Biz çok güçlü tohumlar attık, onlar filizleniyor ve gelecekte boy verecekler.
"TERÖRLE MÜCADELE BİR MATEMATİK OLAYI DEĞİL"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetecinin "Milli Savunma Bakanlığı uzun süredir “kilit kapanıyor” başlığıyla Kuzey Irak'a ilişkin operasyonları paylaşıyor. Siz de dönem dönem Irak’ın kuzeyinde PKK varlığının tamamen bitirileceğini belirttiniz. Bu konuda neredeyiz? Bu yaz döneminde bu iş biter mi, ne dersiniz?" sorusu üzerine;
"Terörle mücadele bir matematik olayı değil. İki kere iki dört diyemezsiniz. Örneğin Pençe Kilit Harekat bölgesinde Piyade Yarbay Abdullah Cem Demirkan kardeşimiz yaralandı. 15 gün yaralı olarak kaldı ve maalesef şehit oldu. Bunların hepsinin intikamını alıyoruz. Faturayı çok ağır ödüyorlar, ödemeye de devam edecekler. Ama bilsek ki terörle mücadele bir matematik olayıdır, kalkarız açıklamayı da ona göre yaparız. Dolayısıyla da terörle mücadelemiz sonuna kadar devam edecek. Önünde sonunda kazanan inşallah yine biz olacağız. Artık onları bekleyen son yakındır. Bu ülkenin insanlarına çektirdikleri acıların hesabı soruluyor. Terör meselesini kökünden bitireceğiz. Sağa sola koşturmaları, destek arama çabaları da bu yüzden. Ne yaparlarsa yapsınlar fayda göremeyecekler. Bu ülkenin insanlarına yaşattıklarının hesabını öyle ya da böyle veriyorlar. Askerimiz, polisimiz, istihbaratçılarımız sahada ve onların güçlü nefesini sürekli enselerinde hissediyorlar. Burunlarını dahi çıkartamadıkları mağaralar onları koruyamayacak." dedi.
"DÜNYANIN BİRÇOK ÜLKESİYKE BİRLİKTE GEREKLİ BASKIYI YAPIYORUZ"
Erdoğan, Uluslararası Adalet Divanı'nın İsrail’i işgalci ilan etmesi hakkında, "Uluslararası Adalet Divanı aynı zamanda İsrail’i tazminata mahkum etti. Miktarını henüz açıklamadılar. İsrail zaten bugüne kadar Uluslararası Adalet Divanı'nın verdiği kararların hiçbirini uygulamadı. Çünkü yanında başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, Batı var. Biz şu anda Uluslararası Adalet Divanı'na karşı dünyanın değişik birçok ülkesiyle birlikte gerekli baskıyı yapıyoruz ve buna devam edeceğiz. İspanya'nın duruşu burada çok çok önemliydi. Finlandiya'nın, Norveç'in tüm bunların duruşları önemliydi. Biz bu işi takip edeceğiz, kovalayacağız ve en sonunda inşallah burada bir netice alacağız diye düşünüyorum. İsrail durdurulmalıdır. Bunu sağlamak hepimizin görevidir. İsrail’e destek olarak, mazlum Filistin halkının yıllardır yaşadığı sistematik zulmü görmezden gelerek bir yere varmak mümkün değildir. İsrail yaptıklarının cezasını çekmeli, bu ceza bir daha kimsenin böylesi bir zulmü aklından geçirememesini sağlayacak kadar ibretlik olmalıdır. Umarım bu karar ve bundan önce alınan ve İsrail tarafından uygulanmayan kararlar uluslararası toplumda bir uyanışı beraberinde getirir. Filistinlilerin acılarına alışmamalı, onların durumunu olağan görmemeliyiz. Her yeni günde daha çok artan bir tonda sesimizi zulme karşı yükseltmeliyiz. Bu bizim insani görevimiz, tarihe borcumuzdur. Bugün takınılan ya da takınılmayan her tavır tarihe geçmektedir. Herkesi tarihin doğru tarafında durmaya bir kez daha davet ediyorum." değerlendirmesinde bulundu.
ABD SEÇİMLERİ VE İSRAİL'İN GAZZE SOYKIRIMI DEĞERLENDİRMESİ
Erdoğan, "Amerika'da başkanlık seçimlerinin nasıl sonuçlanacağının İsrail'in Gazze politikalarını etkileyebilir mi?" sorusuna, "Bu konuyla ilgili olarak İsrail, 1947'de ne yaptıysa şimdi de aynısını yapıyor, değişen bir şey yok. Tüm mesele İsrail'in bu davranışlarına karşı haktan yana olanlar, adaletten yana olanların el ele verip bu Uluslararası Adalet Divanı’nın verdiği kararın yanında herkesin yer almasını sağlamaktır. Bu oyunu ancak, böylesi bir duruşla bozarız. Bu zulmü sona erdirmek için ABD yönetiminin İsrail’e baskı yapması, katil Netanyahu’ya ve beraberindekilere verdiği desteği çekmesi şarttır. İsrail’in coğrafyamızı kendi karanlığına çekip bölgeyi yangın yerine çevirme isteği ortadadır. Gazze’de onca zulme rağmen hedeflerine ulaşamamanın hıncı ile hareket etmektedir. Uluslararası toplumun bir ve kararlı karşı koyuşu İsrail’in en istemediği şeydir. İsrail zulmüne karşı birleşmeli ve onları uluslararası hukuka uymaya zorlamalıyız. Bu sayede sadece Gazze ya da Filistin değil, ateş çemberine dönmüş bölgemiz de büyük çatışmaların içine çekilmekten kurtulur." yanıtını verdi.
TÜRKİYE-AMERİKA İLİŞKİLERİ
Erdoğan, Amerika seçimlerinin Türkiye ile ilişkilerine etkisi sorusuna, "Bu konuya şimdi girmem pek doğru olmaz. Çünkü yapacağımız çok ilginç çalışmalar var. Geçen hafta çarşamba günü Macar Başbakanı Viktor Orban konuğumuzdu. Görüşmemizden sonra da “Trump'la bir akşam yemeği yiyeceğiz” dedi. Bu arada aynı zamanda da NATO zirvesi devam ediyordu. Ertesi gün Viktor Orban’ı yoğun bir şekilde eleştirmeye başladılar. “Yok şöyle dedi, yok böyleler, biz Viktor'un dediklerine katılmıyoruz, söyledikleri doğru şeyler değil” dediler. Sayın Orban malum Moskova'ya gitti, eleştirdiler. Çin'e gitti aynı şekilde eleştirdiler. Ardından Şuşa'daki toplantıya katıldı, eleştirdiler. Şimdi de Macaristan’ı AB dönem başkanlığından nasıl alırız, bunun hesabı içindeler. Bize de düşen şu anda sabır. Bu sabırla birlikte de inşallah gereğini vakti saati geldiğinde birlikte yaparız. Sayın Trump ile kendisine yapılan suikast girişimini konuştum. Kendilerini alçakça saldırı karşısında demokrasinin yanında durmaları nedeniyle tebrik ettim. Biz demokrasinin tarafındayız ve ülkelerin geleceklerine halkların özgür iradelerinin karar vermesinden yanayız." cevabını verdi.
KÜRESEL YAZILIM KRİZİ HAKKINDA
Erdoğan, geçtiğimiz gün yaşanan küresel yazılım krizi hakkında, "Bu kriz nedeniyle bizde bir sıkıntı yok şu anda. Arkadaşlar, Türk Hava Yolları’nda olsun, diğer tüm birimlerde olsun tedbirleri aldılar. Şu anda işlerimiz ufak tefek aksamalarla yürüyor. Yani dünyadaki sıkıntı bizde aynen yok. Daha iyiyiz. Bu konuda ek tedbirler almak gerekiyorsa alırız. Bununla ilgili arkadaşlarımız çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Hiçbir alanı boş bırakmadığımız gibi bu alanı da boş bırakmıyor ve atılması gereken adımları hızla, vatandaşlarımızı mağdur etmeden atıyoruz." değerlendirmesi yaptı.
EMEKLİLİK SİSTEMİNDE DEĞİŞİM OLACAK MI?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, emeklilik sisteminde köklü değişiklik içeren yeni hazırlık iddiasına şu yanıtı verdi:
"Bizler toplumumuzun her kesimi gibi emeklilerimizin de daima yanındayız. Emeklilerimizi enflasyona ezdirmemek için azami gayret gösteriyor, elimizden gelenin daha fazlasını imkanlar nispetinde yapıyoruz. Eldeki imkanlar dahilinde en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Engelleri aşmayı kendimize şiar edinmiş bir iktidar olarak sürekli tüm vatandaşlarımızın refahını artırmak için sürekli yeni yol haritaları oluşturuyoruz. Ekonomik istikrardan taviz vermeden, popülizm tuzaklarına düşmeden en rasyonel adımı nasıl atarız anlayışı içinde hareket ediyoruz. Aslında Grup Başkanımız Abdullah Güler gerekli açıklamaları yaptı. En düşük emekli maaşının 12 bin 500 lira olacağını açıkladı. Bütün bunlara rağmen muhalefet bakıyorsunuz, düşünmeden, görüşmeden, konuşmadan “asgari ücret 17 bin” diyor. Bunların sırtında maalesef küfe yok. Biz ölçüyoruz, biçiyoruz. Nasıl bu işi ekonomik dengeleri bozmayacak biçimde götürürüz? Buna bakıyoruz, adımlarımızı da buna göre atıyoruz. Onun için de yeni yasama döneminde inşallah bu konuyu gündeme alacağız. O şekilde de yola devam edeceğiz. Grup başkanımız ne açıkladıysa gündemimizde o konular var, gerisi söylentiden ibaret."