DEPREM SONRASINDA NEDEN GSM OPERATÖRLERİNDE SORUNLAR YAŞANIYOR?
Ali Murat Kırık: Deprem gibi büyük afet anlarında herkes aynı anda telefonla yakınlarını aramaya çalıştığı için operatörlerin sistemleri aşırı yoğunluk yaşıyor. Normalde binlerce kişinin aynı anda konuşma yaptığı altyapı, birden milyonlarca arama talebiyle karşılaşınca tıkanıyor. Bu da telefonların çekmemesine, sinyal gelmemesine ya da aramaların hiç başlamamasına neden oluyor. Yani aslında sistem çökmüyor, sadece kapasitesinin çok üstüne çıkan bir yoğunluk yaşanıyor.
Bu durum yıllardır biliniyor ama operatörler hâlâ yeterli önlemi almış değil. Olası bir İstanbul depreminde iletişimin ne kadar hayati olduğunu herkes biliyor ama yine aynı senaryo tekrar etti. İnsanlar en çok ihtiyaç duydukları anda yakınlarına ulaşamadı. Bu sadece teknolojik bir eksiklik değil, aynı zamanda bir güvenlik sorunu. Operatörlerin bu durumu artık ciddiye alıp afet anlarında acil iletişimi garanti altına alacak çözümler geliştirmesi şart.
WHATSAPP GİBİ ANLIK MESAJLAŞMA UYGULAMALARI ÇALIŞABİLDİ, BU NASIL MÜMKÜN OLABİLİYOR?
Ali Murat Kırık: Deprem anında cep telefonlarıyla arama yapılamazken WhatsApp gibi internet tabanlı uygulamalar bir süre daha çalışmaya devam edebiliyor. Bunun sebebi şu: Telefon aramaları sesli iletişim için ayrı bir sistem (şebeke hattı) kullanıyor, internet ise mobil veri ya da Wi-Fi üzerinden işliyor. Deprem anında herkes aynı anda arama yapınca operatörlerin ses hatları kilitleniyor ama internet altyapısı genelde bu kadar yoğun bir yüklenmeyle karşılaşmadığı için tamamen çökmeden çalışabiliyor.
WhatsApp gibi uygulamalar, internetin aktif olduğu sürece mesaj göndermeye, konum paylaşmaya ve hatta sınırlı da olsa sesli arama yapmaya imkân tanıyor. Çünkü bu uygulamalar, veri paketleriyle çalışıyor ve aynı anda yüz binlerce kişinin bağlandığı sistemlerden çok daha esnekler. Ayrıca mesajlar, sesli aramalara göre daha az veri kullandığı için, yoğunluk anlarında bile iletilebiliyor. Yani internet temelli iletişim, kriz anlarında klasik telefon hatlarına göre daha dayanıklı olabiliyor.
DİĞER ÜLKELER DEPREM SONRASI İLETİŞİM KESİNTİSİ YAŞANMASIN DİYE NASIL SİSTEMLER KULLANIYOR?
Ali Murat Kırık: Birçok gelişmiş ülke, deprem ve benzeri afetlerde iletişimin tamamen çökmesini engellemek için öncelikle fiziksel altyapısını güçlendiriyor. Baz istasyonları ve merkezi haberleşme merkezleri sismik yönetmeliklere uygun olarak inşa ediliyor; hem de elektrik kesintilerine karşı jeneratör ve batarya yedekleriyle donatılıyor. Kırılgan tek bir kablo hattı yerine birden fazla farklı güzergâhta uzanan yedek fiber hatları çekiliyor. Olay yerine hızlıca konuşlandırılabilen “cell on wheels” (tekerlekli baz istasyonu) ve hava araçlarına (insansız drone ya da balon) monte edilen geçici iletişim sistemleri, hasarlı bölgede hızla kapsama sağlamaya çalışıyor.
Diğer yandan dijital çözümlerle de trafik yönetimi ve önceliklendirme yapılıyor. Örneğin, Amerika’da FirstNet adlı şebeke, ambulans ve itfaiye gibi acil müdahale ekiplerinin her zaman öncelikli trafik hakkı alacağı şekilde ayrılmış durumda. Japonya’da ve bazı Avrupa ülkelerinde, SMS veya kısa veri mesajı üzerinden toplu uyarı sistemi kurulmuş; vatandaşlar normal ses trafiğinden bağımsız olarak acil bildirim ve koordinasyon mesajı alabiliyor.
Bunun dışında, uydu internet (ör. Starlink) ve amatör telsiz ağı gibi alternatif kanallar da sahaya hızlıca devreye sokulabiliyor. Mesh (örgü) tabanlı yerel Wi-Fi ağları ve LoRaWAN gibi düşük güçlü geniş alan teknolojileri de kurtarma ekipleri arasında kesintisiz veri iletimine imkân tanıyor.
DEPREM SONRASI İLETİŞİMİ SAĞLAYABİLMEK ADINA MOBİL UYGULAMALARDAN NASIL FAYDALANABİLİRİZ? HANGİ UYGULAMALAR TELEFONUMUZDA YER ALMALI?
Ali Murat Kırık: Deprem sonrası haberleşme altyapısı zarar görse bile mobil uygulamalar alternatif kanallar sunarak iletişimi kolaylaştırabilir. Örneğin, Wi-Fi’lı veya Bluetooth’lu “mesh network” (örgü ağı) tabanlı Bridgefy ve FireChat gibi uygulamalar, internet kesintisinde bile yakınınızdaki telefonlarla doğrudan mesajlaşmaya imkân tanır. Zello gibi uygulamalar ise akıllı telefonunuzu iki yönlü telsize (walkie-talkie) çevirerek sesli iletişim imkânı sunar ve düşük veri kullanımı sayesinde yoğun anlarda bile bağlanma şansını artırır.
Ayrıca Google’ın “Person Finder” ya da Facebook’un “Güvenli Durum Bildirimi” (Safety Check) özellikleri, aradığınız kişiyi hızlıca bulmaya veya kendinizi güvende işaretlemeye yardımcı olur. Telefonunuzda mutlaka bulunması gereken uygulamalar arasında ise hem yaygın kullanılan anlık mesajlaşma (WhatsApp, Telegram, Signal) hem de afet özelinde geliştirilen uygulamalar yer almalı. Türkiye’de AFAD Deprem Uyarı uygulaması, sarsıntı öncesi uyarı ve temel bilgiler için, “Deprem Bölgesi” gibi yerel veri sağlayıcı uygulamalar da hasar durumlarını harita üzerinde gösterme ve tavsiye sunma açısından faydalıdır.
TÜRKİYE'DE DEPREM SONRASI İLETİŞİMİN KESİNTİSİZ SAĞLANABİLMESİ İÇİN NELER YAPILIYOR? HANGİ ÇALIŞMALAR MEVCUT?
Ali Murat Kırık: AFAD, deprem gibi afet anlarında kritik iletişimin kesilmemesi için şehirler arası fiber hatların yanı sıra yedek telsiz ve uydu terminalleri kurdu. Bu sayede kablolar hasar görse bile AFAD merkezleri ile il müdürlükleri uydu ve telsiz aracılığıyla iletişimini sürdürebiliyor. BTK ise operatörlere afet anında altyapılarını güçlendirme, baz istasyonlarını paylaşma ve önceliklendirme zorunluluğu getirerek aksama yaşanırsa yaptırım uyguluyor.
Saha ekipleri de hasarlı veya devre dışı kalan baz istasyonlarını onarmak veya hızla yenisini kurmak için “Cell on Wheels” adı verilen seyyar mobil kuleler kullanıyor. Jeneratörle çalışan bu sistemler, bölgedeki telefon ve internet trafiğini kısa sürede toparlayarak temel arama ve mesajlaşma ihtiyaçlarını karşılıyor; ayrıca kurulan ücretsiz Wi-Fi noktalarıyla vatandaşların iletişim kurması kolaylaştırılıyor.
DEPREM SONRASI SAHTE SES KAYITLARI ÇIKARARAK VATANDAŞLAR KORKU VE PANİĞE SÜRÜKLENİYOR. BUNUN İÇİN NELERE DİKKAT ETMELİ?
Ali Murat Kırık: Deprem sonrası internette dolaşıma giren ses kayıtlarını doğrulamadan dinleyip paylaştığınızda hem kendi panik seviyeniz yükselir hem de başkalarının korkmasına yol açarsınız. Bu tür kayıtları mutlaka kaynağından kontrol edin: Resmî kurumların (AFAD, İçişleri Bakanlığı, Valilik) sosyal medya hesaplarını veya web sitelerini takip edin; eğer orada paylaşılmadıysa güvenilir değildir. Bilinmeyen numaralardan gelen veya WhatsApp gruplarında hızla dolaşan seslere itibar etmeyin, önce yanlış bilginin yayılmasını engellemek için teyit arayın.
Ayrıca, ses kaydının içeriğine de dikkat edin: Arka plandaki gürültü, sık tekrar eden kelimeler ya da abartılı üslup genellikle montajın işaretidir. Elinizdeki kaydı bir arkadaşınıza “doğru mu” diye göstermeden önce internette otomatik ses tanıma araçlarıyla metne dönüştürüp içeriğini kontrol edin veya resmi iletişim kanallarından teyit almaya çalışın. Unutmayın, gerçek bilgiler kısa mesaj, e-posta veya resmî anonslarla paylaşılır; sahte ses kayıtları karşısında soğukkanlı kalıp güvenilir kaynakları esas alın.
GOOGLE ANDROID DEPREM UYARI SİSTEMİ YENİDEN GÜNDEME GELDİ. PEKİ BU SİSTEM NASIL ÇALIŞIYOR? DEPREMİ ÖNCEDEN TAHMİN EDEBİLİR Mİ?
Ali Murat Kırık: Google Android Deprem Uyarı Sistemi, cep telefonunuzdaki ivmeölçer sensörlerini mini bir sismometre gibi kullanır. Sarsıntıyı algılayan ilk dalgaları (P-dalgaları) hissettiğinde, cihazınızın konumuyla birlikte Google’ın sunucularına küçük bir veri paketi gönderir. Sunucular, dünya genelindeki binlerce telefonun ve bölgesel sismik istasyonların verilerini bir arada değerlendirerek büyük bir depremi tespit eder ve ardından hâlâ sallanacak bölgelere saniyeler öncesinden uyarı bildirimi yollar.
Bu sistem, depremi “önceden tahmin” etmek yerine, zaten oluşmakta olan sarsıntıyı anlık olarak algılayıp bildirerek size birkaç saniyelik ek güvenlik süresi kazandırır. Yani elektrikli cihazlarınız, planlanan bir depremi haber vermez; ancak yıkıcı S-dalgaları gelmeden önce ilk hafif sarsıntıyı fark edip o kısa pencereyi değerlendirmenize olanak tanır. Uzun vadeli deprem öngörüsü söz konusu değildir
Kaynak:Hürriyet