Yıllardır toplumsal mücadelelerde bulunan Emekçi Hareket Partisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı Özge Akman yerel seçime neden aday olduğunu, bugüne kadar yaptığı çalışmaları İşçi Haber'e aktardı.
İşçi Haber'e konuşan Akman, "Ben bugüne kadar İstanbul'da birçok toplumsal mücadele içerisinde bulunan birisiyim. Bu seçime kadar ki sürece kadar da Emekçi Hareket Partisi'ni yönetiyordum.
İŞSİZLİK,YOKSULLUK KRİZLE MÜCADELE
Birçok seçim sürecinin içerisinden geçtiğini belirten Akman, "bu seçimlerde aday olmaya karar vermemizin esaslı sebebi aslında bu gidişatta, uzunca yıllardır demokrasi mücadelesi yürütüyoruz. Fakat artık gündemi, topluma etkilerini değiştirecek başka etmenlerin görünürlüğü ortaya çıkarıyor. Bir ekomonik kriz var, toplumsaL yoksulluk işsizlik sorunu var. Bu krizin aslında toplumun büyük bir kesimine yansıması var. Ve bu sorun devreye girdiği zaman aslında görülen bir demokrasi mücadelesinin arkasına saklanma eğilimi ortaya çıkıyor.
"Bizim başka bir dünya görüşümüz var"
Bir krizle mücadele etmek aslında şu an görmüş olduğumuz diğer adaylar açısından söz konusu değil. Çünkü bizim bu konuda başka bir üretim ilişkileri önerimiz var, başka bir dünya görüşümüz var. Bunların da tüm yönetim biçimlerinde hem de ülke yönetiminde hem de yerel yönetimlerde başka eğilimlerin uygulanabilir olduğunu düşüncesi içerisindeyiz.
Biz, farklı bir yerden önerilerimizi ortaya koymak, toplumla buluşturmak üzere bu seçime girdik." sözlerine yer verdi.
Seçim sürecini değerlendiren Akman, "bugün baktığımızda bir iktidar ve ana muhalefet etrafında birleşilmesi üzerine ilerleyen bir seçimi hazırlanması sürecini uzun süredir yaşıyoruz. Nerdeyse bu önümüzdeki 7. seçim. 7 seçimdir aynı çaba içerisindeyiz. Fakat şöyle bir durum var:
GIDA ENFLASYONUNUN YÜKSELMESİ
İktidar bugüne kadar artık neredeyse yapabileceği ve vaadedebileceği herşeyi tamamladı, miadını doldurdu. Bu da ciddi bir soruna doğru yol açıyor ve bu artık sorunu toplumda yansıması var ve durum şu ki, vaadedebileceği birşey kalmadığı için genel anlamda, bir baskıyla ayakta kalmaya çalışıyor. Fakat burada sorun muhalefet cephesinde. Bunun karşısında durabilecek ve bunu tersine çevirecek gidişat hiç söz konusu olmuyor.
Temel sorun toplumun çok büyük bir kısmı aslında nereye oy verirse versin bu muhalefet ya da iktidar tarafına oy vermesine bağlamayacak şekilde toplumun yüzde 99'u bugün krizle uğraşıyor. Gıda enflasyonlarının yüzde 30'lara ulaşmış olması demek artık ekmek alamayacak vaziyete gelmek demektir." dedi.
"TOPLUMUN YÜZDE 99'U KRİZLE UĞRAŞIYOR"
Toplumun yüzde 99'unun bugün krizle uğraştığını belirten Akman," kriz, Muhalefet cephesi doğrudan bir öneri getiremiyor. Çünkü kendileri de aslında piyasacı söylemlerden uzaklaşamayacak değişimdeler. Zaten değişmez diye düşünüyorlar. Sadece, iktidardan kurtulmak için bize oy verin gibi bir iddia ortada kalıyor. Bu yeterli değil" diyerek sözlerine şu şekilde sürdürdü:
"İnsanlar pazarlarda akşam pazarına gitmek zorunda kalıyor"
Kriz gibi birşey söz konusu olduğu itibariyle yani bir ekonomik sorun ve burada toplumun büyük çoğunluğunun yani daha çok üretim ilişkileri içerisinde olanların yaşadığı bir sorun devredeyse siz böyle bir gidişatta ekonomik bir yönetim biçimi içerisinde eleştirel yaklaşamıyorsanız bu sistemin gidişatını savunuyorsanız zaten farklı bir pozisyon alamazsınız. Bizim muhalef cephesinin yaşadığı asıl sorun bu. Piyasacı söylemlerden bu yüzden uzaklaşlamıyor. Mesela yoksulluğa karşı bir öneri getiremiyor. Ya da getirdiği öneriler komik ve içler acısı bir hal alıyor.
TANZİME GİTMEK ZORUNDA KALANLAR
Tanzime gitmek zorunda kalan insanlar var. Ya ben geçtim tanzime. İnsanlar pazarlarda akşam pazarına gitmek zorunda kalmak gibi bir dünya var. Pazar kapandıktan sonra toplandıktan sonra, kalan sebzeleri toplayan nüfus var ya bu ülkede. Bunlar tanzimi bile küçümseyecek bir yaklaşımla ilerliyorlar. Ya da topluma işverenle işçiyi buluşturacağız diyorlar. İşçi dediğimiz bir avuç işveren dediğimiz diğer bir avuç. İşçi dediğimiz bugün yüzde 30 işsizliğe ulaşmış durumda. Bunu buluşturmak değil mesele. Burada böyle bir tartışma söz konusu olduğu içinde malesef muhalefet cephesinde de aynı piyasadaki gibi gidişat söz konusu olduğu için bizim açımızdan 1 Nisan sonrasında neredeyse yani iktidar biçimleri, alınacak belediyeler değişse bile sonuçları toplum için değişemeyecek. Çünkü bu sorun demokrasi sorununun ötesine taşındı. Bu artık demokrasi sorunu değil, ekonomik kriz sorunu var demek ve bunun çok ileri evresindeyiz.
SEÇİMLERE KATILIM ORANI
Türkiye'deki seçimlere katılım oranı çok yüksek ve bunun aslında tüm toplumda alışılmış bir biçimleri var. Yani tüm toplumlarda var aslında. Evet seçim oluyor buna da her görüş girere bizim toplumumuz çok alışkın. Yani bunu çok iyi biliyorlar ve bu açıdan da bir seçim süresinde bir adaylık ilişkisiyle görüştüğümüz zaman çok anlamaya çalışılır yaklaşıyorlar. Bunu normal günlerde bu kadar yapmayabilecek olan bir toplum seçim zamanında daha anlamaya çalışan, daha dinleyen bir pozisyonda olmaya çalışıyor.
KAMU ÜRETİMİ TARTIŞMALARI
Bizim açımızdan daha olumlu olan şey, kamu üretimi tartışmalarımız çok ilgi çekiyor olması.Yani ülkede yıllarca bütün kamu iktisadi teşebbüslerin özelleştirilmesi, bu bağlamıyla artık hiç üretimin kalmaması bunu artık toplumda formüle ediyor. Herhangi bir ilçede, bir meydanda birine sorduğunuz zaman diyorlar ki herşey özelleştirildi, üretim yok. Bu yüzden de tabi ki kriz yaşarız gibi bağlamda bulunuyor."
Seçim süreci bizim için çok iyi geçti diyen Akman, "bizim imkanlarımız doğrultusunda ulaşabildiğimiz kesimler daha sınırlı olabiliyor. Yani şu açıdan, gidebildiğimiz yerler, ulaşabildiğimiz yerler hani kendimizce tabiki de diğer partiler kadar seçim imkanlarımız olmuyor ama partimiz çok ciddi bir çalışma da yürüttü bu açıdan. İstanbul'un tüm meydanlarında kesimli standlar açtı. Biz merdivenin ilk adımlarını girişmiş olduk. Toplumdan çok iyi dönüşümler aldık, önyargı meselesi neredeyse hiç olmuyor. " ifadelerine yer verdi.
Röportaj: Cuma OBUZ