İŞÇİ HABER ÖZEL
Saadet Partisi Batman Belediye Başkan Adayı İlhami Işık, adaylık sürecini ve neden aday olduğunu İşçi Haber’e anlattı.
Türkiye’deki mevcut durumun hem genelde hem de yerelde büyük sorunlar ortaya çıkardığını belirten Işık, “Bir nefes alma adına itirazımı siyasi bir mecrada dile getirme yoluna gittim.” dedi.
“Benim adaylığımın oluşması ile Türkiye'deki mevcut durumun olumsuzluğu ve kötüye doğru gitmesi eş zamanlı oldu. Bir nefes alma adına itirazımı siyasi bir mecrada dile getirme yoluna gittim. Tabi genel bir seçim olmadığı için Belediye Başkanı adaylığı üzerinden dile getirme süreci oldu.
“MEDYA AMBARGO ALTINDA OLUNCA SİYASETİ SEÇTİM”
Zaten uzun zamandır çeşitli konulardaki kaygılarımı ve önerilerimi dile getiriyordum. Medyada yazarak endişelerimi dile getirmek yetmiyordu. Çünkü herhangi bir medya kurumunda yazma, TV programlarında konuşma fırsatı bırakmadılar. Bu medya ambargosundan dolayı tek bir mecra kalmıştı o da siyaset...
Amacım Türkiye'nin sorunlarına en uygun mecra olan Saadet Partisi bünyesinde belediye başkanı kimliği ile dikkat çekmek.”
“İKTİDAR HEM GENELİ HEM YERELİ NEFESSİZ BIRAKIYOR”
“Merkezi siyaset hem yereli hem de geneli aynı anda nefessiz bırakıyor. Alınan ekonomik, sosyal ve siyasal bütün kararlar bu ülkede yaşayan 82 milyonu direkt etkiliyor. Ve hiçbir dönemde bu kadar direkt bir etki alanı olmadı. Çünkü her ne kadar iktidar sıkıntı yok dese de çok ağır bir yatay ekonomik kriz var. 2001'deki gibi dikey bir krizden söz etmiyoruz. Çok can yakan bir yatay ekonomik kriz var. İnsanımız artık hayatlarını idame etme konusunda nefes alamaz hale geldi. Ömrünü siyasi fikirlerle geçirmiş, yazan, çizen bir birey olarak bu sorunları dile getirmemek mümkün değildi. Ben de aday olarak böyle bir yolu seçtim.”
Saadet Partisinden aday olan İlhami Işık, Türkiye’nin en büyük sorununun ahlak ve vicdan sorunu olduğunu vurguladı.
“TÜRKİYE’NİN SORUNU AHLAK VE VİCDAN SORUNUDUR”
“Ben düşüncelerimi yüksek sesle dile getirme taraftarı olan biriyim. Bana göre en büyük sorunumuz ahlak ve vicdan sorunudur. Eğer bir toplumda ahlak ve vicdan ortaklaşmamışsa sorunlara çözüm de üretemezsiniz. Sadece kendinize yönelik sorunlara dikkat çekersiniz, kendinize yönelik adımlar atarsınız ki şu anda yaşadığımız durum da bu...
Mevcut siyasal iktidar kendisine yönelik olumlamalarda hep var ama toplumun ezici çoğunluğu farklı düşündüğü için, farklı siyasi organizasyonlarda olduğu ve itirazları olduğu için dışarda tutuluyor. Ama en acısı da kendisi gibi düşünmeyenlerin yaşadığı sıkıntıları görmemezlikten gelmesi... Böyle bir tehlike var. Sizden olmayanın yaşadığı acıya duyarsız kalmak, duymamak, görmemek artık bir yaşam biçimine dönüşüyor. Kansere yakalanmış bir toplum fotoğrafı var şu an. Kendisi dışındaki herkesi hain ya da örgütlerle bağlantısı gösterme anlayışı; herhangi bir hizmeti veya projeyi gerçekleştirmenin yolunu kapatıyor. Biz farklı düşünen, itirazları olan herkesi asgari anlamda bir noktada birleştirmek zorundayız. Zaten herkesin aynı fikirde olması mümkün değil. O yüzden birinci önceliğimiz bu olmalıdır. Bu olduktan sonra ancak genel ya da yerel anlamda bir şeyler yapabilirsiniz.”
İlhami Işık, Batman’da örgüt veya iktidar tarafından baskı olup olmadığına dair soruya ise “Psikolojik baskılar söz konusu” şeklinde cevap verdi.
“PSİKOLOKİK BASKI SÖZ KONUSU”
“Hem iktidarın hem de Batman'da bulunan örgüt sempatizanlarının psikolojik baskılarına maruz kalıyoruz. Fiziksel herhangi bir baskı söz konusu değil. Devlet bütün gücünü "doğru benim, benim dışımdakiler yanlış" anlayışı ile konumlandırmış durumda. Bunun dışında bir çatışma veya şiddet yaşanmıyor. Ama devletin bu baskısından doğan mağduriyetleri birileri de kendi lehine kullanıyor. Biz siyasiler düşüncülerimizi söyleyebiliyoruz ama toplumun büyük bir çoğunluğu düşüncesini içinde yaşamak zorunda kalıyor. Sorulduğunda ise baskı ve korkudan dolayı karşı olduğu bir fikri savunduğunu söylemek zorunda kalıyor. Bu psikolojik bir baskıdır.
“BU KADER DEĞİLDİR DEĞİŞMELİDİR”
Biz kimseyi kırmadan, ötekileştirmeden ve kaba bir ajitasyon yapmadan düşüncelerimizi savunacağız. Batman için artık yeni bir ses ve yüze ihtiyacı var. Bu bir kader değildir ve değişmelidir diyorum.”
Röportaj: Cuma Obuz