İstanbul, tarihi dokusu ve kültürel zenginliğiyle dünyanın en önemli şehirlerinden biri. Ancak son yıllarda, özellikle "tabut binalar" olarak adlandırılan, bakımsız ve kendiliğinden yıkılma riski taşıyan yapılarla gündeme geliyor. Bu binalar, inşaat kalitesinin düşük olduğu, denetim eksiklikleri ve müteahhitlerin kar hırsıyla yapılmış yapılar olarak dikkat çekiyor. Kendi kendine yıkılan bu binalar, sadece maddi kayıplara değil, aynı zamanda can kayıplarına da neden oluyor. İstanbul'un deprem riski taşıyan bir şehir olduğunu göz önünde bulundurursak, bu sorun daha da ciddi bir hal alıyor. Ancak, bu sorunun en önemli nedenlerinden biri de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) ihmalleri ve yetersiz denetimleridir.
'TABUT BİNALAR' NEDİR?
Tabut binalar, genellikle 20. yüzyılın ortalarından itibaren inşa edilmiş, ancak gerekli bakım ve onarımları yapılmamış olan yapıları ifade eder. Bu binaların inşaatında kullanılan malzemelerin kalitesi düşük olabileceği gibi, zaman içinde meydana gelen çevresel etkenler de yapısal zayıflamaya neden olur. Depremler, aşırı yağışlar ve hava koşulları gibi faktörler, bu binaların dayanıklılığını daha da azaltır.
DENETİM EKSİKLİKLERİ VE MÜTEAHHİTLERİN ROLÜ
İnşaat sektöründeki denetim eksiklikleri, bu sorunun ana kaynaklarından biridir. İBB'nin yeterli denetim yapmaması, müteahhitlerin sorumsuz davranışlarını teşvik etmektedir. Ruhsat işlemlerinde ve inşaat sürecinde yapılan göz yummalar, ileride büyük felaketlere yol açabilecek hataların yapılmasına neden olmaktadır. Belediye, bu binaların inşası sırasında gerekli denetimleri yapmadığı gibi, mevcut binaların güvenlik kontrollerini de yeterince gerçekleştirmemektedir.
Müteahhitlerin kar hırsıyla hareket etmesi, tabut binaların ortaya çıkmasının bir diğer nedenidir. Ucuz malzeme kullanımı, işçilikten kaçınma ve projelerin hızla tamamlanması amacıyla yapılan yanlış uygulamalar, yapıların güvenliğini tehlikeye atmaktadır. İBB'nin yetersiz denetimleri, müteahhitlerin bu tür sorumsuz davranışlarını cesaretlendirmektedir.
KENDİLİĞİNDEN YIKILAN BİNALAR ARTIYOR
Tabut binaların en belirgin özelliği, düşük kaliteli malzeme kullanımı ve yetersiz mühendislik denetimleridir. İnşaatlarda kullanılan beton ve demir kalitesiz olduğu için, binalar kısa sürede yıpranmakta ve çökme riski taşımaktadır. Ayrıca, yapıların zemin etütlerinin yeterince yapılmaması ve temel güçlendirme çalışmalarının yetersiz olması da büyük bir sorun teşkil etmektedir.
Geçtiğimiz aylarda İstanbul'un çeşitli semtlerinde, yıllardır bakımsız bırakılmış binaların birer birer kendiliğinden çöktüğü vakalar artış göstermektedir. Özellikle eski semtlerde, yetersiz denetimler ve ekonomik yetersizlikler nedeniyle bu binaların bakımı yapılmamaktadır. Son 6 ayda çöken ya da çökme tehlikesiyle boşaltılan bina sayısı 17 olurken; uzmanlar, deprem olmasa bile durduk yere yıkılma riski olan binlerce bina olduğunu ifade ediyor.
Bakanlık Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında 2022 yılının ilk yarısında Türkiye’nin 81 ilinde riskli yapı tespiti gerçekleştirildiği öğrenildi. Verilere göre, Türkiye genelinde yalnızca altı ayda 739 bin 628 adet konut ve 113 bin 437 adet işyeri olmak üzere toplam 853 bin 65 adet bağımsız bölüm, 'riskli' yapı olarak sınıflandırıldı. Riskli bina sayısında İstanbul'un başı çekmesi, durumun vehametini gözler önüne seriyor.
Uzmanların deprem tehdidi altında olduğunu açıkladığı bazı kentlerdeki riskli bina sayıları ise şöyle:
- İstanbul: 84 bin 180
- İzmir: 21 bin 705
- Antalya: 11 bin 998
- Konya: 8 bin 545
- Manisa: 6 bin 601
- Kocaeli: 5 bin 664
- Elazığ: 3 bin 299
- Van: Bin 397
- Bingöl: 2 bin 528
- Düzce: 506
İBB YÖNETİMİ NE YAPIYOR?
İBB yönetimi, inşaat projelerinin denetiminde ciddi eksiklikler göstermektedir. Belediyenin, inşaat ruhsatlarını verirken ve binaların inşaat sürecini denetlerken daha titiz davranması gerekmektedir. Ancak, birçok projede bu titizliğin gösterilmediği, hatta bazı durumlarda yolsuzluk ve kayırmaların yapıldığı iddia edilmektedir. Bu durum, halkın güvenliğini tehlikeye atmaktadır.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve yönetimi, bu binaların durumu hakkında yeterince önlem almakta yetersiz kalıyor. Vatandaşlar, İBB'nin bu konuda daha aktif olması gerektiğini savunuyor. Yetersiz denetimler ve ihmal edilen bakım çalışmaları, bu binaların birer ölüm tuzağına dönüşmesine sebep oluyor. Belediyenin bu konuda sorumluluk alması ve acil çözümler üretmesi gerekiyor.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ VE ÖNLEMLER
İstanbul'da kendi kendine yıkılan tabut binalar, şehrin ve halkın güvenliği açısından büyük bir tehdit oluşturmaktadır. İBB'nin ihmalleri ve yetersiz denetimleri, bu sorunun başlıca nedenlerindendir. Bu sorunun çözümü için acil önlemler alınmalı ve inşaat sektöründe köklü değişiklikler yapılmalıdır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bu konuda daha sorumlu davranmalı ve gerekli adımları ivedilikle atmalıdır. Aksi halde, İstanbul büyük bir felaketle karşı karşıya kalabilir.
Bu sorunun çözümü için İBB'nin denetim mekanizmalarını güçlendirmesi gerekmektedir. Belediyenin inşaat projelerini sıkı bir şekilde denetlemesi, müteahhitlerin sorumluluklarının artırılması ve yasaların caydırıcı hale getirilmesi önemlidir. Depreme dayanıklı yapı tekniklerinin yaygınlaştırılması ve mevcut yapıların güçlendirilmesi de hayati önem taşımaktadır. Risk altındaki binaların periyodik olarak denetlenmesi ve gerekli onarımların hızla yapılması gerekiyor. İBB'nin aktif rol alarak, halkın bu konuda bilinçlendirilmesi ve güvenli yapıların tercih edilmesi teşvik edilmelidir. Ayrıca, kentsel dönüşüm projelerinin hızlandırılması ve eski yapıların yenilenmesi de uzun vadede bu sorunun çözülmesine katkı sağlayacaktır.
İstanbul, tarihî ve kültürel zenginlikleriyle dünyanın gözbebeği. Ancak bu zenginlikleri korurken, vatandaşların güvenliğini sağlamak da büyük bir sorumluluktur. Tabut binalar sorunu, sadece mimari bir sorun değil, aynı zamanda halk sağlığı ve güvenliği açısından da ciddi bir tehlikedir. Bu nedenle, hem bireysel hem de kurumsal düzeyde gerekli adımlar atılmalı ve İstanbul'un güvenli bir şehir olarak kalması sağlanmalıdır. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve yönetimi, tabut binalar konusunda daha duyarlı ve etkin olmalıdır. Aksi takdirde, bu sessiz tehlike, İstanbul'un güzel siluetinde derin yaralar açmaya devam edecektir.