Son dönemde, şirketlerin yöneticilere ve çalışanlara tahsis ettiği araçlarla ilgili vergi incelemeleri büyük bir tartışma konusu oldu. Maliye, iş dışı kullanım giderlerinin, çalışanlara sağlanan bir menfaat olarak değerlendirilip, ücret kabul edilmesi gerektiğini iddia ediyor. Bu yaklaşım, şirketler için ciddi bir vergi riski oluşturuyor. İşte, bu konuyu mercek altına alan ayrıntılar…
Gelir Vergisi Kanunu’nun 61. maddesi, çalışanlara sağlanan ayni ve nakdi menfaatlerin ücret kapsamında değerlendirileceğini belirtse de, bu düzenleme yıllardır sabit kaldı. Ancak, Maliye son dönemde yaptığı yeni yorumlarla, şirketlerin tahsis ettiği araçların iş dışı kullanımına ilişkin giderlerin ücret sayılması gerektiğini belirtiyor. Bu yaklaşım, şirketlerin finansal yükünü artırabilir ve vergi risklerini büyütebilir.
Şirketlere Araç Tahsisi Vergi Riski Yaratıyor
Maliye’nin bu yeni yorumunun dayanağı, 2012 tarihli bir özelgeye dayanıyor. Bu özelgeye göre, yöneticilere tahsis edilen araçların iş dışı kullanımının “net ücret” kabul edilmesi gerektiği ifade ediliyor. Bu yorum, son yıllarda yapılan vergi incelemelerine de yansıdı. Gerek iş dışı kullanım, gerekse de tatil gibi durumlar için yapılan giderlerin, brütleştirilip gelir vergisi stopajına tabi tutulması gerektiği öne sürülüyor.
Maliye’nin bu yorumunu doğrulayan ancak cezalı tarhiyatlara karşı dikkat çeken bir diğer önemli gelişme, Danıştay 9. Dairesi’nin verdiği karar oldu. Danıştay, iş dışı kullanımın somut verilerle ispatlanması gerektiğini belirterek, bunun aksi durumlarda cezalı tarhiyatların hukuka aykırı olacağına dikkat çekti. Bu durum, şirketleri iş dışı kullanımın belgelenmesi noktasında daha dikkatli olmaya yönlendiriyor.
Abdullah Tolu, Maliye'nin bu yaklaşımını eleştiriyor ve araç tahsisi konusunda yapılan vergi incelemelerinin aşırı bir yorum olduğunu savunuyor. Araçların, çalışanların cebine giren bir nakdi fayda sağlamadığını belirten Tolu, bu uygulamanın gereksiz yere şirketlerin vergi yükünü artırdığını ifade ediyor. Ayrıca, cep telefonu ve bilgisayar gibi diğer iş araçlarının eve götürülmesinin ücret olarak sayılmadığını hatırlatarak, araç tahsisinin de aynı kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor.
Binek Otomobil Giderlerinde Yüzde 30 Kısıtlama Çözüm Sunuyor
Tolu, 7194 sayılı Kanun’la getirilen binek otomobil giderlerine ilişkin yüzde 70 – 30 gider kısıtlamasının bu sorunu zaten çözdüğünü savunuyor. Bu düzenleme, araç giderlerinin yüzde 30’unun Kanunen Kabul Edilmeyen Gider (KKEG) olarak matraha eklenmesini öngörüyor. Dolayısıyla, aynı giderlerin bir daha ücret olarak vergilendirilmesi gereksiz bir yük oluşturuyor.
Tolu, Maliye’nin zaman zaman kayıtlı ekonomiyi hedef alarak vergi yükünü artırmaya çalıştığını belirtiyor. Ancak, asıl vergi kayıplarının kayıt dışı ekonomiden kaynaklandığını ifade ediyor. Bu tür vergi tartışmalarının, gerçek sorunlardan sapılmasına neden olduğunu ve dikkatlerin daha önemli alanlara yönlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.
Şirketlerin, yöneticilerine ve çalışanlarına tahsis ettikleri araçların iş dışı kullanımına yönelik vergi incelemelerinde dikkatli olmaları gerektiği bir gerçektir. Maliye’nin yaklaşımına karşı, şirketlerin hukuki olarak bu yorumlara karşı savunma yapabilecekleri belirtiliyor. Bununla birlikte, şirketlerin, binek otomobil giderleri konusunda yapılan düzenlemeleri göz önünde bulundurarak daha temkinli adımlar atması gerektiği de vurgulanıyor.