Doç. Dr. Hamit Ayberk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, orman yangınının başlaması için "yangın üçgeni" adı verilen oksijen, tutuşturucu kaynak ve insan unsurunun bir araya gelmesi gerektiğini belirterek, bu kapsamda orman yangınlarının yüzde 90'ının insanların faaliyetleri sonucu meydana geldiğini, geriye kalan yüzde 10'luk kısmının ise yıldırım gibi doğal nedenlerle oluştuğunu söyledi.
İnsanların dikkatsizliğinin ve ihmalinin, orman yangınlarının ana sebeplerinden biri olduğunu vurgulayan Ayberk, "Karayollarına ya da ormanlara kontrolsüzce atılan sigara izmaritleri, söndürülmeden bırakılan kamp, piknik, semaver ateşleri ve aynı zamanda anız yakma nedeniyle orman yangınları çıkabilmektedir. Adana Karaisalı'da bütün uyarılara rağmen anız yakma işlemleri devam ediyor. Orman kenarında bulunan bir tarlada yakılan anız ateşinin kontrolden çıkmasıyla orman yangını oluştu. Ayrıca enerji nakil hatlarından da orman yangınları çıkıyor." diye konuştu.
Türkiye'nin birçok noktasında olduğu gibi dünyanın da birçok yerinde orman yangınları olduğuna değinen Ayberk, Rusya'nın Sibirya bölgesinde yaklaşık bir aydır devam eden büyük bir orman yangını olduğunu ve bu yangında yaklaşık 1,5 bir milyon hektar orman alanının yandığını hatırlattı.
Amerika'nın belirli bölgelerinde Akdeniz iklim tipi görüldüğünü ve Kaliforniya'da her yıl olduğu gibi bu yıl da orman yangınları çıktığını, bunun haricinde Oregon ve dağlık kısımlarda da orman yangınları olduğunu anlatan Ayberk, İtalya ve Yunanistan'da da birçok noktada orman yangını çıktığını belirtti.
"Her yıl ortalama 2 bin 500'e yakın orman yangını çıkıyor"
Dünyanın birçok bölgesinde orman yangını çıkmasını "küresel iklim değişimi" olarak yorumlayan Ayberk, şu değerlendirmede bulundu:
"Küresel iklim değişimiyle ekstrem hava koşullarını daha fazla görmekteyiz. Dünyanın belirli bir coğrafyasında, sel ve heyelanlar görülüyor. Diğer taraftan baktığınızda Akdeniz ve Ege bölgelerinde orman yangınları bizi karşılıyor. Dolayısıyla küresel iklim değişiminin burada etkisi yüksek ama şunu da bilmemiz gerekiyor, bu senelik olan bir şey değil. Orman Genel Müdürlüğünün, 20 yıllık istatistikleri incelendiği zaman her yıl ortalama 2 bin 500'e yakın orman yangını çıkmakta ve ortalama olarak 10 bin hektarlık bir alan yanmakta. Bu sene daha ekstrem koşullar var. Hava sıcaklığı her zaman Akdeniz ve Ege'de, 40 derecenin üzerlerinde seyrediyor ama bu sefer baktığınızda daha da farklı olarak kuzeyden esen sert poyraz var ve bu bağıl nemi aşağı çekiyor ve ormanlık alanlar resmen bir barut fıçısı haline geliyor. Kibriti gösterdiğiniz anda yanabilecek duruma geliyor."
Yangınlarda kasıt ve sabotaj ihtimalinin düşünüldüğünü söyleyen Ayberk, birçok şehirde eş zamanlı başlayan yangınların mutlaka araştırılması gerektiğine dikkati çekti.
Orman yangınları ilk çıktığında büyümeden nasıl söndürülmesi gerektiğini anlatan Ayberk, yangın gözetleme kulelerinde çalışan personelin 7/24 gözetim görevi yürüttüğünü, buradaki kameraların ormanı taradığını ve buralarda çıkan bir dumanın hemen çeşitli yerlerde hazır bekleyen ilk müdahale ekiplerine bildirildiğini ifade etti.
"Yangında esas başarıyı belirleyen yersel ekiplerdir"
İhbarı alan ekiplerin bir an önce yangın yerine intikal ettiğini belirten Ayberk, "Buradaki amaç bu müdahalenin, ilk 10 dakikanın altına alınmasıdır. Çünkü bir yangına siz ne kadar erken müdahale ederseniz, ne kadar erken giderseniz o kadar büyümeden kontrol alma şansınız olmakta. Bu konuda tabii ki sadece yangın kulelerindeki personel ya da kamera değil, duyarlı vatandaşlarımızın ihbarları da çok önemli." dedi.
Doç. Dr. Hamit Ayberk, yangının seyrine göre havadan helikopter ve uçakla müdahale yapılabileceğinden bahsederek, şunları anlattı:
"Kamuoyunda şöyle bilgiler var. Her yangın havadan müdahaleyle mi kontrol altına alınacak ya da yangın mutlaka havadan müdahaleyle mi söndürülecek? Bu konuda şu söylenebilir. Yangın helikopterleri, uçakları, ilk başta çıkan yangının büyümeden kontrol altına alınmasında son derece etkin. Bir de şu an Antalya'da devam ettiği gibi derin vadi tabanlarında ya da sarp yamaçlarda insan müdahalesinin zor olduğu kısımlarda, arazözlerin giremediği alanlarda havadan müdahale son derece önemli. Maliyetine rağmen aslında bizim için kaçınılmaz gibi görünüyor. Çünkü bu şekilde bize faydaları var ama yangında esas başarıyı belirleyen yersel ekiplerdir. İlk müdahale ve hazır kuvvet ekipleridir. Oradaki orman yangın itfaiyesidir. Çünkü bunu bir savaş gibi düşünün. Bu savaştaki bizim piyadelerimiz onlardır. Gece hava karardıktan sonra helikopter ve uçaklar, işlev göremez hale gelmekte, uçamamaktadır fakat oradaki yer ekipleri gece gündüz cansiparane bir şekilde mücadele etmektedir."
"Alanın mutlaka önce kendine gelmesi bekleniyor"
Yanan ormanlık alanda yeniden ağaçlandırma çalışması için neler yapılması gerektiğini anlatan Ayberk, şu bilgileri verdi:
"Alanın mutlaka önce kendine gelmesi bekleniyor. Hemen müdahale değil. Gençliğin gelmesiyle ki buradaki kısas da ilk yağmurların yağması ya da yaklaşık bir yıllık bir süre bekleyip alanın toparlanması gerekiyor. Oradaki yanık emval alandan uzaklaştırılmalıdır. Siz oradaki yanık emvali uzaklaştırmadığınız zaman alana gelen kabuk böcekleri, oraya zarar verecektir. Dolayısıyla önce alan temizliği yapılır. Daha sonra gençliğin gelmesi beklenir fakat yeterli tohum ağaçları yoksa o zaman ekim, dikim yoluyla orada tekrar orman kazanımı söz konusu oluyor."
Bölgede ağaçlandırma çalışması söz konusu olursa bölgenin doğal ve tabii bitki örtüsü olan kızılçamın kullanılması gerektiğine işaret eden Ayberk, bu türün değişmesi halinde doğanın böceklerle ve patojenlerle oraya ait olmayan türü cezalandırabileceğini söyledi.
Kızılçamın hem ışık ağacı olması hem de içerdiği reçine bakımından yangına daha duyarlı olduğuna değinen Ayberk, "Kızılçamın hassasiyeti sebebiyle yerleşim alanlarına dikeceğiniz zakkum, servi, badem ve ceviz gibi ağaçlarla yangına daha direnişli zonlar oluşturma şansınız olabiliyor. Bu konuda en önemli bitki türlerinden birinin servi olduğu görüşündeyim. Çünkü servinin aynı zamanda rüzgar çiti, rüzgar perdesi olma özelliği de vardır. Dolayısıyla bu yerleşim alanlarına yaklaşan yangını daha dirençli bir zon olarak, yangına daha az duyarlı olarak koruyacaktır mutlaka. Bu anlamda faydalı buluyorum." ifadelerini kullandı.
Sosyal medyada orman yangınlarıyla ilgili yapılan provokatif paylaşımların yarardan çok zarar getireceğini ifade eden Ayberk, sosyal medya kullanıcılarına bu noktada yetkililerin açıklamalarını takip etmelerini önerdi.
Ormanlarda piknik yapan kişilere dikkatli olmaları çağrısında bulunan Ayberk, ormanda yerlere sigara izmariti atılmaması, semaver ve mangal ateşi yakılmaması, ateş yakıldığında ise söndürülmeden bırakılmaması gerektiğini vurguladı.
"Dayanışmayla ve birlik olarak bu zor zamanları atlatabiliriz"
Akdeniz'de ve Ege'de alevlerin değil yeniden güneşin aydınlattığı sabahlara uyanmayı dileyen Ayberk, yangınların bir an önce söndürülmesi temennisinde bulundu.
Yanan alanların imara açılmasının Anayasa'ya göre suç olacağını vurgulayan Ayberk, ormanların Anayasa'nın 169. maddesi ve 6831 sayılı Orman Kanunu ile koruma altına alındığını anımsattı.
Yangınların söndürülmesi için kahramanca bir mücadele verildiğini anlatan Ayberk, şunları kaydetti:
"Bugünler zor günler hakikaten. Burada yediden yetmişe herkesin gördüğü manzarada içi acıyor. Bu nedenle gün birlik olma zamanıdır. Yangın alanında su, ayran taşıyanlar var. Birçok yerde besi hayvanları aç kaldığı için hemen kamyonlarla, tırlarla samanlar gitti. İlk yardım malzemelerini herkes veriyor. Gönüllü veterinerler, oradaki yaralı evcil ve yabani hayvanlara müdahale ediyor. Dolayısıyla gün birlik olma zamanıdır. Provokatif açıklamalardan uzak durmanın gerekli olduğu görüşündeyim. Çünkü ancak dayanışmayla ve birlik olarak bu zor zamanları atlatabiliriz."