"Haberin İşçisi, İşçi Haber."
İstanbul
Parçalı az bulutlu
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
34,4981 %0.1
36,2750 %-0.24
3.386.527 %3.843
2.962,78 0,94
Ara
İşçi Haber Gündem Özgür Özel: Ülkeyi yönetmeye geliyoruz

Özgür Özel: Ülkeyi yönetmeye geliyoruz

Özgür Özel, CHP İl Danışma Kurulu Toplantısı'nda önemli açıklamalarda bulundu. Ayrıca, İmamoğlu da Özel'in öncesinde burada konuşma gerçekleştirdi.

CHP İl Danışma Kurulu Toplantısı'nda konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, açıklamalarında "Bekliyorlar ki birbirimize düşeceğiz ve onları kötü yönetimlerine rağmen sorumluluklarıyla baş başa bırakacağız... Yok öyle yağma!" ifadesine yer verdi. 

Ayrıca, CHP İl Danışma Kurulu Toplantısı'nda Özgür Özel'in öncesinde konuşan İmamoğlu, tüzük kurultayının 'iktidara hazırlık' olduğunu dile getirerek hafta sonu yapılacak tüzük kurultayı hakkında "Kurultayımızı en güzel şekilde hazırlamak hepimizin görevidir" şeklinde konuştu.

Açıklamalarının devamında İmamoğlu, kurultayı 'ortak akıl şenliğine' dönüştürmek istediklerini belirterek şu sözleri sarf etti:

"Danışma kurulu toplantılarının karşılığını verdiğini düşünüyorum. CHP olarak en güzel tüzük kurultayını bu haftadan başlayarak partimizin kuruluş yıl dönümüne kadar gidecek süreci en iyi şekilde hazırlayacağımızı düşünüyorum. Bu konuda sayın genel başkanımız Özgür Özel'e inanıyorum. Bu hazırlık bir iktidar hazırlığı. Halktan uzak gündemlere ayıracak tek bir dakikamız yoktur.

Birbirimize vakit ayıralım konuşalım, halleşelim, helalleşelim ama bütün bu konuşmalar kendi içimizde ve aramızda suhuleti sağlamak iş birliğini oluşturmak adına kaliteli bir süreç şekliyle ilerlesin. Kamuoyuna farklı yönleriyle yansıyarak milletimizin temel gündemini sağa sola esnetecek bir biçimde gündemi meşgul etmemesini diliyorum.”

"TÜRKİYE'YE DEMOKRASİ VAAT EDENLERİN..."

İmamoğlu'ndan sonra kürsüye gelen Özgür Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar ise şöyle:

"Geçmişten aldığımız güç ile geleceğe ve kendinden emin özgüvenli siyaset anlayışımızla iktidarı değiştirmeye, Türkiye'nin önüne 100 yıl önce olduğu gibi büyük umutsuzluklardan büyük karamsarlıklardan büyük bir kuşatılmışlıktan Türkiye'yi kurtararak yeni bir yükselişe yeniden ve hiç bırakmadığımız aydınlanma meşalesini tüm Türkiye ile birlikte taşımaya devam edeceğiz. Böyle bir süreçte 4 Eylül günü Sivas'ta başlıyoruz. Sivas'ta Cumhuriyet Halk Partisi'nin büyük değişim kurultayının açılışını gerçekleştiriyoruz.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, partinin kuruluş dilekçesinin verilmesinden sonra yapılan ilk kongrede 15-22 Ekim arasında Ankara'da açılış sırasında yapılan anonsa itiraz etmiştir. Demiştir ki; 'bu bizim birinci kurultayımız değil, ikincisi. Birincisini 4 Eylül 1919'da Sivas'ta yapmıştık.' Bu öyle boşa söylenmiş bir söz değildir. Bu iki büyük eserinin de hareket noktasının Sivas olduğunu söyleyen; Cumhuriyet Halk Partisi'nin kuruluşunu ve oradaki tartışmaları, fikirleri toplumsal rızaya dönüşme sürecini her şeyin önüne koyan bir tespit ile başlamıştır. Çünkü demokrasi, siyasi partiler olmadan olmaz; siyasi partiler parti içi demokrasi olmadan olmaz. Bunların hepsini sağlayabilmek için de toplumların anayasaları neyse siyasi partilerin de anayasaları, iç sözleşmeleri olan tüzükleri demokratik olmadan söylenecek hiçbir sözün önemi yok. Parti içi demokrasiden nasibini almayanlar, tartışmak nedir, birlikte konuşmak nedir ve alınan kararlarda çoğunluk değil çoğulcu bir anlayışla yürümek nedir bilmeyenler içinde bulunduğumuz sürecin partimiz kadar Türkiye için de ne kadar önemli olduğunu idrak edemezler. Cumhuriyet Halk Partisi 4 Eylül günü Sivas'ta başlatıp, 9 Eylül günü partinin 101'inci kuruluş yıl dönümüyle taçlandıracağı süreç, Türkiye'ye demokrasi vaat edenlerin önce o demokrasiyi kendi içinde perçinlemek istediklerini görmelidirler. O salondan birlik, beraberlik, mütabakat, azim ve coşkuyla çıkacak olanların bunu dalga dalga 81 ile 973 ilçeye taşıyacaklarından, o salondan Türkiye'ye bir iktidar umudu, bir iktidar değişikliği bekleyen Türkiye'ye bu konuda kararlı, özgüvenli, inançlı bir ses yükseltecek olacaklarını görmüyorlar.

"BEKLİYORLAR Kİ BİRBİRİMİZE DÜŞECEĞİZ"

Birileri bekliyor ki tartışacağız... Birileri bekliyor ki kendi içimize düşüp onların yakasını bırakacağız... Milletin meselelerini konuşmayı, Türkiye'nin gerçek gündemini takip etmeyi, siyasetin gerçek gündemini belirlemeyi bırakacağız... Bekliyorlar ki birbirimize düşeceğiz ve onları kötü yönetimlerine rağmen sorumluluklarıyla baş başa bırakacağız... Yok öyle yağma! Biz biriz, beraberiz, kararlıyız; hep birlikte bu ülkeyi yönetmeye geliyoruz.

Geçen sene bugünlerde, 14 ve 28 Mayıs'ta hepimizi çok üzen, çok kahreden ve maalesef bir deyimle bütün memlekette duygusal kopuş, çöküntü yaratan; gençlerin gözünün içindeki feri söndüren; yaşlılarımızın büyüklerimizin omuzunu düşüren, onları evlerinden sokağa çıkacak mecal bırakmayan o sonuçtan sonra biz 'bitmedi, böyle olmamalı' diyorduk... Ve hep birlikte şunu söyledik; 'başarabiliriz, buradan hep beraber yeniden umudu örgütleyebiliriz. Bir kez daha biz ayağa kalkar, Türkiye'yi ayağa kaldırabiliriz. Gençleri güldürür, gözlerinin ferini yerine getirir; büyükleri 'bu partinin iktidarını görmeden bir yere gitmeyeceğim' dedirtecek kadar inançlandırabiliriz' diyorduk...

Bunun için bir değişime ihtiyaç vardı ve o gün şöyle söyledik; 'Cumhuriyet Halk Partisi değişirse Türkiye değişir.' Bu inançla yola çıktık ve o değişimi kişilerin değişimi olarak tarif etmedik. Etseydik haksızlık olurdu, vefasızlık olurdu. Sadece kişilerin, kurulların değişiminden değil; hepimizin birden bir anlayışın, bir yaklaşımın, siyaset yapış biçiminin, hedef koyuş şeklimizin değişmesi olarak tarif ettik. Haklı olarak 'altını nasıl dolduracaksınız' diye sordular... Bu soru, belki de değişime mani olacak bir yüksek tonda dile getirildi ama pek çoğu da burada olan Kurultay delegelerimiz sokağı duydu, bize inandı; hepimizin hep birlikte dile getirdiği 'eğer Cumhuriyet Halk Partisi değişirse Türkiye değişecek ve umut yeniden yeşerecek' söylemine destek verdiler. Kurultay'dan aldığımız güçle, yetkiyle ve daha sonra hep birlikte ortaya koyduğumuz büyük emekle 31 Mart seçimlerine gittik. Ve 31 Mart seçimlerinin akşamında İstanbul'daki her 3 belediyeden 2'sini kazanan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni kazanan bütün iftiralara, hakaretlere, engellemelere rağmen bir kez daha ve büyük bir zaferle kazanan ve Türkiye'nin 7 bölgesinde bir zamanlar 'Sivas'ın doğusuna gidemezler' diyenlerin belediye kazandığı, Türkiye'nin yüzde 65'nin nüfus olarak belediyelerini yöneteceğimiz, ekonomisinin yüzde 80'ine basan bir coğrafyayı yöneteceğimiz, turizmin yüzde 87'sine karşılık gelen bir coğrafyayı yöneteceğimiz o seçim başarısının akşamında 47 yıl sonra bizim hepimizin vergileriyle çalışan Anadolu Ajansı'nı; TRT'yi bir partinin televizyonu yapanlara 'Size 31 Mart akşamı bir sürprizim var' demiştim.

O sürprizi dile getirmek nasip oldu, çıktık ve şunu söyledik; '47 yıl sonra TRT ekranlarında Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye'nin birinci partisidir.' Çünkü o gün değişenlerle değişmeyenler yarışmış; değişim kazanmıştır. Çünkü o gün eski ile yeni yarışmış; yeniler kazanmıştır. Çünkü 31 Mart günü devlet ile millet yarışmış; millet ve milletin adayları kazanmıştır. Bu ülkedeki herkes devletini sever, çağırır askere gider, ister vergi verir, gerekirse canını verir ama karşısına dikilip de devlet ona istikamet dayatırsa yeni bir karar verir. İşte bu ön sıralarda o yeni kararın temsilcileri, İstanbul'un başarılı ve başarmaya hevesli genç, kadın, dinamik ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin gurur duyduğu yerel yöneticileri oturuyor, biz de onlarla gurur duyuyoruz.

Değişimin ruhunda biraz da şu var; kurucu parti olabilirsiniz, gurur duyuyoruz. Kurucu iradeyi temsil ediyor, altı okumuzun her birini sahipleniyor ve her birini zihnimizde terk edilmeyecek hedefler olarak tutuyor, yolumuzu yürüyoruz. Ama kurucu iradeyiz, partiyiz diye devletin sahibi değiliz. Devleti 22 yıldır liyakatsizce yönetenler, yıpratanlar, perişan edenler bir yanda dururken; günü geldiğinde sanki her şeyin sorumlusu bizmişiz gibi kendilerini bir tarafa çekmelerine izin vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Biz yeniyi, değişimi, ikinci yüzyıldaki yeni Türkiye anlayışını, siyaseti içeride ve dışarıda doğru okuyarak, kimselerin peşine takılmayarak kendinden emin, örgütüne güvenen, milletine sahip çıkan bir anlayışla altı oktaki her bir ilkeyi bu çağda olması gerektiği gibi geçmişini sahiplenip bugününe doğru yorumlayarak hep birlikte ilerleyeceğiz ve bir kez daha kimsesizlerin kimsesi olduğunu; onun da Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu milletimize anlatacağız, onlarla birlikte iktidara ulaşacağız.

Bu yüzden 4 Eylül'de tarihsel bir yıldönümünde kurultayımızı başlatıyoruz. Tarihi sahiplenen, oradan doğru dersler çıkaran perspektif ile ilerliyoruz. Dünyayı doğru okumak için ikinci başkanlığını üstlendiğim Sosyalist Enternasyonal'in başkanlık divanında verdiğimiz bir önergeyle tüzük kurultayımızın toplantısına, Sosyalist Enternasyonal'in fikir tartışmalarını ve politika çalışmalarını yürüten komitesini davet ettik. Orada bizimle birlikte çalışacaklar, tüzük değişikliklerimize dünyadaki iyi örneklerle katkı sağladılar; gerektiğinde konuyu orada açacaklar anlatacaklar. Program ile ilgili ortaya koyacağımız yol haritasına tüm dünyadan başarılı örneklerle, deneyimlerle katkı sağlayacaklar. Ayrıca son gün birlikte yapacağımız toplantıyla bir Ankara Bildirgesi hazırlanacak.

Birileri istedikleri kadar hesap yapsınlar, biz bir şekilde çözeriz desinler; öyle bu sefer seçim akşamı sandıkların açılmasını beklerken 'umarım iyi bir sonuç gelir, aman bu sefer de kaybetmeyelim' diye bir kaygıyı hiçbirimiz hissetmeyecek.

Bu heyecanı duyanlarla yorulmayan bir yol yürüyeceğiz. Ben bu salonda bu heyecanı duymayan hiç kimse olduğunu düşünmüyorum. Bu partinin tüm üyelerinin, bugünkü, dünkü ya da gelecekteki yöneticilerinin tamamının bu bilinç, kararlılık ve azimde olmasını Cumhuriyet Halk Partili olmanın olmazsa olmaz şartı olarak görüyorum.

Bir tarafta da biz bu motivasyon ve kararlılıktayken, çaresizce ama bir yandan da birtakım kurnazlıklarla bizi başka tartışmaların içine çekmek isteyenler var. Bunlardan ortaya atılan tartışmalara istemeden, fark etmeden, eski alışkanlıklar ve reflekslerle katılanlara bir şey demiyorum. Ama bu kötü niyeti görmeyip de o kötü niyetin bir parçası olmaya kalkanların bu salonla da bu partinin gelecek umuduyla da bu ülkenin hak ettiği CHP iktidarıyla da kesişen bir duygularının olmadığı açıktır, o duygusuzluğu da kökünden reddediyorum.

Tayyip Erdoğan sadece ve sadece yeni bir gerilim olsun; bu gerilim üzerinden kutuplaşma olsun ve şu sağlansın istiyor; 'Açsın, yoksulsun, güvencesizsin ama tehlike büyük. Bir kez daha oyunu bana vermelisin, yoksa bayrağı indirecekler. Yoksa ezanı dindirecekler. Yoksa vatanı böldürecekler...' Ne kolay siyaset değil mi? Şeytanlaştır, kutuplaştır, kendi arkanı kalabalıklaştır.

Cumhuriyet Halk Partisi 'susturacaklar' denilen mübarek ezanı günde 5 vakit okuyan müezzinlerin haklarını savunduğu için halkın partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi 'indirecekler' dedikleri bayrağı gönderde kalsın diye canını ortaya koyan uzman çavuşların, astsubayların, kahramanların haklarını savunduğu için halkın partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi 'böldürecekler' diye ortaya koydukları vatan bölünmeye kalktığında Çanakkale'de kefensiz yatanların torunlarının partisidir. O yüzden yok öyle kolay siyaset!"

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *