Kamu kurum ve kuruluşlarındaki 750 binden fazla işçiyi ilgilendiren 2023 Yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü'nün ardından kamu işçilerinin taleplerinin tam karşılanmaması nedeniyle mağduriyetler devam ediyor.
Kamuda çalışan 750 bini aşkın işçiyi ilgilendiren çerçeve protokol anlaşması için Türk-İş’in kurduğu Kamu Kesimi Toplu İş Sözleşmeleri Koordinasyon Kurulu'nun ardından alınan kararlardan memnun olmayan işçiler birçok konuda mağduriyet yaşadıklarını belirterek sendika başkanları ve yetkililerden tam çözüm talep ediyor.
Maddi sıkıntılar yaşadıklarını belirten 750 bini aşkın işçi aileleriyle birlikte zor günler geçirdiklerini belirtirken sendika başkanlarının ve yetkili kişilerin bir adım atmamasına tepki gösteriyor. Göz göre göre geçim sıkıntısı çeken işçiler daha fazla geri plana atılmadan ek zam taleplerinin karşılanmasını bekliyor.
Mevcut ekonomik şartlarda geçinmekte zorlanan kamu işçileri ek zam taleplerinin yanı sıra sosyal haklarında da düzenleme yapılmasını talep ediyor. Sosyal medya hesaplarından sendika başkanlarına ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'a seslenen işçiler talepleri doğrultusunda kamu işçilerinin de memnun olacağı bir çalışma yürütülmesini istiyor.
Uzun süredir birçok mağduriyet yaşayan kamu işçileri Meclis'te görüşmelerin başlamasının ardından TBMM'den şu konularda düzenleme talep ediyor:
- Tayin hakkı
- 696 KHK ve İŞKUR ayrımının kaldırılması
- Ek protokol
- Seyyannen zam
- Refah payı
- Zorunlu Emekli Mağdurlarının İşlerine iade edilmesi
- Meslek kodlarının Değiştirilmesi, 696 KHK işçilerinin ihalesi ile fiilen yaptığı işlerin birbiriyle uyumlu hale getirilmesi. Meslek kodu sorunu yüzünden görevden el çektirilen işçilerin eski işlerine iadesi
- Haftalık çalışma sürelerinin 40 saate düşürülmesi
Meslek kodu mağduriyeti nedir?
Günümüzde, kamu sektöründe çalışanların performanslarını değerlendirmek ve kariyer gelişimlerine katkı sağlamak amacıyla kullanılan meslek kodları, zaman içinde birçok sorunu beraberinde getiriyor. Bu sorunlar çalışanların görevlerinde değişiklik yapmalarıyla başlıyor.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), 2012 yılından beri işverenlere çalışanlarına atanacak meslek kodlarını belirleme ve bu kodları devlete bildirme sorumluluğu getirmiştir. SGK, işverenlerden çalışanlarının meslek kodlarını doğru ve eksiksiz bir şekilde bildirmelerini talep etmektedir. Bu uygulama, kayıt dışı istihdamla mücadele etme amacını taşımaktadır. Meslek kodları, her bir çalışanın hangi meslek grubunda yer aldığını belirleyerek, SGK'nın kayıtlarını güncel ve doğru tutma amacını taşır.
Meslek kodları, ilk göreve dayanarak belirlenen bir ölçüttür. Ancak, zaman içinde iş gereksinimleri ve çalışanların yetenekleri doğrultusunda görev değişiklikleri kaçınılmaz hale gelebilir.
Çalışanların görevi ne kadar değişirse değişsin, meslek kodları aynı kalıyor. Bu durum, çalışanların gerçek yetenekleri ve sorumluluklarına uygun bir şekilde değerlendirilmesini engelliyor.
Kamuya farklı meslek kodundan girmiş ancak daha sonradan kurum içerisinde farklı bir alanda farklı mesleği icra eden çalışanların meslek kodu mağduriyeti devam ediyor.
Meslek kodlarının güncel olmaması ve çalışanların niteliklerine uygun olmaması, çalışanları iş hayatını olumsuz etkiliyor. Meslek kodları nedeniyle görevlerinden alınan veya başka görevlere atanmak istenen çalışanlar, asli görevlerine dönmek için mücadele ediyor. Bu süreçte işten çıkartılan işçiler ise kendi işlerine uygun meslek kodlarıyla işlerine geri dönmek istiyor.
Zorunlu emeklilik mağduriyeti nedir?
296 Sayılı KHK'nın sonucunda 2 Nisan 2018 tarihinde bütün belediyelerin taşeron şirketlerinde çalışan işçiler belediye şirket işçiliğine geçiş yapmış oldu.
2018'in Nisan ayında daha önce hiçbir şekilde Türkiye'de uygulanmamış bir yasayla karşı karşıya kalan belediye şirket işçileri zorunlu emeklilik diye bir Kanun Hükmünde Kararname'den kaynaklı bir düzenleme ile karşılaştı. Bu düzenleme belediye yöneticilerine “KHK ile geçişi yapılan 600 bin işçinin, emeklilik maaşı almaya hak kazandığı gün işine son verme” zorunluluğu veriyor.
Daha sonra bu yasanın üzerine EYT çıkınca, 44-45 yaşında insanlar zorunlu emeklilik diye bir yasa ile karşı karşıya kaldılar. Yani 25 yılımı ve prim gününü dolduran işçiler adeta apar topar emekli edildi. Belediye yöneticileri kararıyla genç yaşlarda zorunlu emekli olan işçiler maddi ve manevi sıkıntı sürecine girdi. Zorunlu emekliliğe karşı binlerce işçi mahkemelerin yolunu tuttu.
İşçiler 2018'in Nisan ayından 2023'ün Mart ayına kadar bu şekilde zorla emekli edildiler. İşçilerin, 2023 Mart'ında mahkemeleri kazanıp sosyal medya ve siyasi partiler üzerinde ciddi bir basınç kurumasının ardından çıkan kanunla, 2023 Mart'ından itibaren zorunlu emeklilik kısmını kaldırıldı.
Ancak zorunlu emekliliğin kaldırılması belediye yöneticilerini durduramadı. İşçiler, belediye yöneticileri tarafından zorlandıkları emekliliği kabul etmeyince Kod-8’den resen emekli edilmeye başladı.
İşçiler, 696 sayılı KHK ile kadroya geçmelerine rağmen 40'lı yaşlarda emekli edilmeleri yüzünden prim gün sayılarını arttıramamışlardır. Bu da emekli maaşlarının 7500 TL civarında kalmasına neden olmuştur. Bu durumda mağduriyeti büyüyen vatandaşlar iş barışının sağlanması için adaletli bir çözüm bekliyorlar.
HAK-İŞ Başkanı Mahmut Arslan'dan Bakan Vedat Işıkhan'a ek protokol çağrısı!
HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan’a yazılı çağrıda bulundu. Arslan Bakan Işıkhan’a gönderdiği mektupta, 2023 yılı Kamu Çerçeve Protokolü’nün tüm kamu işçilerini kapsayacak şekilde Ek Protokol ile iyileştirilmesini istedi. Konfederasyon Başkanı Arslan, 9 Ocak 2024 tarihli çağrısında, 9 Mayıs 2023 tarihinde imzalanan KÇP ile alınan ücretlerin tüm çalışanları memnun ettiğini, ancak artan enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında bu ücretlerin sembolik hale dönüştüğünü kaydetti.
HAK-İŞ Yönetim Kurulu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a 2023-2024 Dönemi Kamu Çerçeve Protokolünde belirlenen ikinci yıl birinci altı ay zam oranına refah payı eklenmesi ve taban ücretlerde iyileştirme talebine ilişkin bir yazı yazılmasını kararlaştırdı.
HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan imzası ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a gönderilen yazıda Kamu Çerçeve Protokolüne ilişkin şu taleplere yer verildi:
“Bilindiği üzere, 9 Mayıs 2023 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın destekleri ile 2023 yılı Kamu Kesimi Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Anlaşma Protokolü imzalanmıştır.
İmzalanan protokol kamu kesiminde çalışan üyelerimiz açısından memnuniyetle karşılanmış olup, elde edilen kazanımlar nedeniyle başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere Zat-ı Alinize teşekkürlerimizi arz ediyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın 2023 yılı Kamu Çerçeve protokolüne ilişkin basın açıklamasında üzerinde durduğu “Milletimiz şundan emin olsun. Kimseyi enflasyona ezdirmeyeceğiz.” ifadesini son derece kıymetli bulmaktayız. Ancak, artan enflasyon nedeniyle kamu işçilerimizin Mayıs 2023 tarihinde almış oldukları ücretler sembolik hale gelmiştir. İçinden geçtiğimiz bu zor dönemde tüm kamu çalışanlarının (yerel yönetimler, il özel idareleri bağlı kuruluşlar ve şirketler dahil) beklentilerini karşılayacak, insana yakışır bir yaşam düzeyini sağlayacak ücrete ulaşabilmeleri büyük önem arz etmektedir.
HAK-İŞ Konfederasyonu olarak, 2023-2024 Dönemi Kamu Çerçeve Protokolünde belirlenen ikinci yıl birinci altı ay zam oranına refah payı eklenmesini ve taban ücretlerde iyileştirme yapılmasını talep etmekteyiz.
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunun Ek Madde 2’de;
b) Kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları (iştirakler hariç), birlikte ya da ayrı ayrı sermayesinin %50’sinden fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan her türlü işletme ve şirketler,
24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun çerçevesinde özelleştirme kapsamında veya programında bulunanlardan sermayesinin %50’sinden fazlası kamuya ait kuruluşlarda,
c) İl özel idareleri, belediyeler ve bunların üyesi olduğu mahalli idare birlikleri, belediyelerin bağlı kuruluşları, müessese ve işletmeleri ile bunların birlikte ya da ayrı ayrı sermayesinin %50’sinden fazlasına sahip oldukları şirketlerde,
çalıştırılan işçilerin mali ve sosyal haklarını belirlemek üzere kamu toplu iş sözleşmeleri çerçeve anlaşma protokolü imzalanabilir. Bu protokol hükümleri geçerlilik süresi içinde bu madde kapsamındaki idareler ile taraf konfederasyona üye olan sendikalar için bağlayıcıdır.” şeklinde düzenleme yer almaktadır.
Bu çerçevede, Kamu Kesimi Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Anlaşma Protokolünün 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunun Ek Madde 2’de belirtilen tüm kamu çalışanlarını (yerel yönetimler, il özel idareleri bağlı kuruluşlar ve şirketler dahil) kapsayacak şekilde gözden geçirilmesi ve ek protokol ile ücretlerde enflasyon farkının üzerinde bir iyileştirme yapılması hususunda desteklerinizi arz ederiz.”
“Kamu işçisi artık geçinemiyor, ek protokol talep ediyor”
Tez-Koop-İş Ankara 2 No’lu Şube ODTÜ’de açıklama yaparak; aylardır süren geçim sıkıntısına işçilerin artık katlanamadığını açıkladılar. Kamu işçilerinin sorunlarının bir olduğu açıklanan açıklamada, “kamu işçisi artık geçinemiyor, ek protokol talep ediyor” denildi.
Açıklamada, 2023 yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Kamu Çerçeve Protokolü’nün sekiz ay önce imzalandığı hatırlatılarak; “Kamu işçilerinin iki yıl süreyle hangi koşullarda çalışacakları, yaşam standartları ve refah düzeyleri bu protokol çerçevesinde karara bağlanan kamu kesimi toplu iş sözleşmeleri ile belirlendi. Ancak ekonomik göstergelerdeki ciddi dalgalanmalar, yürürlükteki Kamu Çerçeve Protokolünün hızla etkinliğini kaybetmesine neden oldu.” denildi.
“İŞÇİLER İÇİN YOKSULLUK SÜREGEN BİR HALE GELMİŞTİR”
Özellikle enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında tüm çalışanlarda olduğu gibi kamu işçilerinin de alım gücünde yaşamsal bir düşüşü beraberinde getirdiğinin ifade edildiği açıklamada, “Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yıllık enflasyon yüzde 64,77, altı aylık enflasyon ise yüzde 37,57 olarak açıklanmıştır.
Buna göre asgari ücrete 2024 yılı için yüzde 49, memur ve memur emeklilerine ise yüzde49,25 oranında ücret artışı yapılmıştır.1 Ocak2024yürürlük süreli TİS kapsamındaki kamu işçilerinin aldığı ücret zammı ise yüzde 32,57’de kalmıştır. İşçiler için yoksullaşma bir süreklilik haline gelmiştir” denilerek Türkiye’nin gıda enflasyonunda Avrupa ülkeleri arasında birinci sırada yer aldığı haliyle işçilerin barınma, beslenme ve sağlık gibi birçok konuda gereksinimleri arasında tercih yapmak zorunda kaldığı ifade edildi.
Açıklamada ayrıca ODTÜ gibi TİS yürürlük süresi Mart ayında sona erip Nisan ayında ücret zammı alacak olan kamu işyerlerindeki durumun daha vahim olduğuna dikkat çekilerek, “Ekim-Aralık 2023 dönemi için 3 aylık enflasyon yüzde 9,95 gerçekleşmiştir. Ocak-Mart2024dönemine ilişkin 3 aylık enflasyon beklentisi dikkate alındığında, Ocak sözleşmelerindeki yüzde 32,57’lik zam oranına dahi ulaşılamayacağı, Ocak sözleşmelerine göre 2-3-4-5 ay geç zamlı ücret alacak olan kamu işçilerinin yüzde 32,57’den daha düşük ücret zammı alacağı öngörülmektedir” denildi.
NE İSTİYORUZ?
Bir defaya mahsus olmak üzere tüm kamu sözleşmelerinin herhangi bir hak kaybına neden olmaksızın yürürlük sürelerinin 1 Ocak 2024 tarihine çekilmesini; yüksek enflasyon koşullarında alım gücünün düşmesi nedeniyle de KÇP’ye ek bir protokolle iyileştirme yapılarak en az yüzde 15 oranında refah payı verilmesini talep etmekteyiz diyen işçiler kamu işçilerinin geçiremeyerek vergide adalet istediğini söylediler. Açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Son yirmi yılda, kamu işçilerinin ücretleri, Türkiye’de ortalama ücret haline gelen asgari ücretin 4,5 katından 2 katına kadar gerilemiştir. Tüm emek gelirleri gibi, kamu işçisinin ücreti de hızla asgari ücrete yaklaşmaya devam etti. Bölüşüm ilişkileri emekçiler aleyhine bozuldu. İçinde bulunduğumuz bölüşüm şokundan çıkmanın bilimsel kuralları hayata geçirilmedi; gelir dağılımını düzenleyici araçlar etkin kullanılmadı. Bu araçların başında gelen vergi sistemi, işçi ve emekçiler üzerindeki vergi yükünü artıran, adaletsiz bir sistem olarak varlığını korudu. Kamuda çalışma barışını sağlamanın ön koşulunun ücrette ve vergi sisteminde adaletin sağlanması olduğunu ısrarla belirtiyoruz. Gelir vergisi tarifesinin güncellenmesini, vergi adaletinin sağlanmasını, az ücret alandan az, çok ücret alandan çok vergi alınması istiyoruz. gelir vergisinin sabit gelirliler için tüm yıl boyunca yüzde 15’te sabitlenmesini istiyoruz. Kamu işyerleri için TİS yürürlük sürelerinin 1 Ocak’a çekilmesini talep ediyoruz.”
Tes-iş Sendikası kamu işçilerinin taleplerine sessiz kalmadı!
Tes-İş Sendikası da üyelerinden gelen taleplere sessiz kalmayarak Türk -İş ve Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası’na (TÜHİS) ek protokolle vergi diliminin sabitlenmesi, mart ayı sözleşmeli üyelerin sözleşmesinin ocak ayına çekilmesi, refah payı verilmesi gibi tekliflerini içeren başvuruyu yaparak üyelerinin taleplerine ses oldu.
Genel başkan İrfan Kabaloğlu, TES-İŞ'in sektörel ve sendikal hareketin lokomotif sendikası olduğunu dile getirerek, "TES-İŞ'in Türkiye için çok önemli ve öncü bir sendika olduğu bir gerçektir." dedi.
TES-İŞ'in çeşitli iş kollarında 70 bin üyesinin olduğunu belirten Kabaloğlu, ev kiralarındaki ve temel tüketim ürünlerindeki artışlar nedeniyle geçimin zorlaştığını söyledi. Kabaloğlu, üyelerinden gelen taleplere sessiz kalmayarak ek protokol talebinde bulunduk diyerek sözlerini tamamladı.
TÜRK-İŞ kamu işçisine ek zam talebini Bakan Işıkhan'a iletti
TÜRK-İŞ, 700 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolünde, "sözleşme başlangıç tarihlerinin ocak ayına çekilmesi" ve "kamu işçisine refah payı verilmesini" içeren taleplerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'a iletti.
TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, kamudaki 700 binden fazla işçinin 2023-2024 dönemindeki mali ve sosyal haklarının belirlendiği Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü'nü mayıs ayında imzaladıklarını anımsattı.
Sözleşmeyle en düşük kamu işçisi ücretinin 15 bin liraya çıkarıldığını, 2023'ün ilk altı ayında refah payı dahil ücretlere yüzde 45, ikinci altı ayında yüzde 15 artış yapıldığını belirten Atalay, şöyle konuştu:
"O dönem güzel bir kamu sözleşmesi imzaladık ama aradan geçen süredeki enflasyondan kaynaklı sıkıntının bedelini ödüyoruz. Geldiğimiz noktada ortada bir ücret dengesizliği var. Çeyrek asırdır görmediğimiz bir sıkıntı söz konusu. Bir elektrik işçisiyle teknisyen arasında yaklaşık 18 bin lira ücret farklılığı var. Arkadaşlarımız işveren sendikası TÜHİS ile geçen hafta ve bugün görüştü. Bu konu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıyla ilgili. Toplantıda arkadaşlarımızın tamamı görüşlerini paylaştı."
"OCAK AYINA BAŞKA, MART AYINA BAŞKA ENFLASYON ÇIKIYOR"
Enflasyonun yüksek çıkması nedeniyle işyerlerinde ücret dengesinin ve iş barışının bozulduğunu savunan Atalay, "Sözleşmelerimiz ocak ayında başlayıp, şubat, mart, haziran, temmuz ve ağustos dönemlerinde başlayanlarla devam ediyor. Ocak ayına başka enflasyon oranı çıkıyor, şubat ayına başka, mart ayına başka bir enflasyon oranı çıkıyor." dedi.
Kamudaki ücret dengesizliğinin bir an evvel çözülmesi gerektiğini dile getiren Atalay, şöyle devam etti:
"Sayın Bakan, bu hafta işveren sendikası TÜHİS ile görüşeceğini, önümüzdeki hafta bununla ilgili bize bilgi vereceğini dile getirdi. Bundan önceki gayrı resmi toplantıydı. Bu akşam kamu koordinasyon kuruluyla resmi toplantı yaptık. Ücretlerimiz öyle eridi ki. TÜİK'e göre enflasyon yüzde 65 civarında. Pazara ve raflara baktığınız zaman yüzde 90'ların üzerinde. Haklı talebimize bir an evvel müspet bir cevap bekliyoruz. Bize nefes aldıracak bir düzenleme yapsınlar. Sözleşme başlangıcını da ocak ayına çeksinler."