Malatya’da 27 Şubat günü yaşanan 5.6 büyüklüğünde deprem sırasında dışarı çıkmak isteyen Chantuque Tekstil işçilerine izin verilmeyerek kapıların kapatıldığı öğrenildi. “İşçinin can güvenliğinin önemsiz olduğunu, patron için tek önemli şeyin kendi malı ve parasının olduğunu gördük” diye durumu anlatan işçiler, yaşanan olayın ayrıntılarını paylaştı.
Depremden önce bine yakın işçinin çalıştığı fabrikada, işten çıkarma, zorunlu mesai ve servis sorunlarından dolayı şikayetçi olan işçiler, kentte yaşanan deprem sırasında dışarı çıkmalarının engellendiğini belirtti.
ZORUNLU MESAİ BASKISI
Evrensel'den Eda Aktaş'ın haberine göre işten çıkarmaların küçülme bahanesiyle yapıldığını anlatan işçiler, depremden sonra birçok işçinin evi yıkıldığı veya hasar gördüğü için çalışmaya gelemediğini bilgisini aktardı.
Mesainin sabah 07.25’ten akşam 18.00’da kadar olduğunu anlatan bir işçi, “Normal mesainin üstüne en az 2 buçuk saat zorunlu çalışıyoruz. 3 paket dediğimiz bölümde haftanın 5-6 gününde normal saatlerde 16.00’a kadar kalınıyorsa bazen 18.00’a bazen de 22.00’a kadar çalışıyorlardı. Mesaiye kalmak istemiyorum dediğimizde ‘ben yazdım kalacaksın’ deniyor. Mecbur kalıyoruz.” ifadelerini kullandı.
“DEPREM SIRASINDA ÇALIŞMAYA DEVAM ETTİK”
Yaşanan büyük deprem felaketi sonrasında mesailerin azaltıldığını belirten işçiler, 100’e yakın işçinin çalışmayı sürdürdüğünü söyledi. 27 Şubat günü yaşanan depremde fabrikadan çıkmalarının engellendiğini anlatan işçiler, “Saat 12.04’te deprem olduğu sırada çalışıyorduk. Öğle yemeğine çıkmak üzereydik. Sarsıntı olduğu zaman dışarı çıkmak istedik. Şeflerden biri kapının önüne gitti ‘panik yapmıyorsunuz, asla dışarı çıkmıyorsunuz’ dedi. Sallantıya rağmen biz çıkarılmadık. Bölüm şefi de ‘Arkadaşlar telefonla görüşmek istiyorlarsa görüşsünler işe devam’ dedi. Herkes telefonla yakınlarını arayıp bilgi verdikten sonra mesai 15.00’a kadar devam etti.” dedi.
“ÇOCUKLARIMI DOYURMAK İÇİN ÇALIŞIYORUM”
“Neler hissettiğimizi anlatamayız” diyen bir işçi ise şunları söyledi:
“Evi yıkılanlar var. Hayallerimiz, bütün birikimimiz o evlerle birlikte gitti. Bir arkadaşımla konuşurken, ‘çocuklarım iyi ama psikolojimi sorma. Hayallerim gitti. Çocuklarım için çok şey düşünüyordum ama artık hiçbir şey yapamayacağım, sadece onları doyurmak için çalışıyorum’ şeklinde cevap verdi. Hiçbirimiz ‘ben işe gelmiyorum’ diyemiyoruz. ‘Gelemiyorum, ne yapmalıyım’ diye sorulduğu zaman ise ‘gelmek zorunlar, eğer gelmeyeceklerse devletin verdiği parayla idare edecekler’ diye cevaplar alıyoruz.”
“133 LİRA NEYE YETSİN?”
Hükümetin belirlediği 133,44 lira kısa çalışma ödeneğinin yeterli olmadığını dile getiren bir başka işçi, “Ben ve kızım yaşıyoruz. Asgari ücretli maaşımdan mutfak masrafı, faturaları falan ayırınca hiçbir şey kalmıyor. İki kişi geçinemiyoruz daha kalabalık olan aileler nasıl geçinsin? Ekmek 5 lira oldu. Geçen markete gittiğimde kızım yumurta seviyor diye yumurta aldım, ekmek ve biraz peynir aldım, çünkü kiloyla peynir alamıyoruz. Hepsine 200 lira verdim. 133 lira neyse yetsin?” diye sordu.
“PATRONUN PARASI İŞÇİNİN CANINDAN DAHA KIYMETLİ”
“Binlerce insan enkaz altıda kaldı. Resmen hayalet şehirde yaşıyoruz. Hâlâ sokakta yaşayan insanlara çözüm bulunamamışken ‘işe geleceksiniz’ diye mesaj geliyor. Neden bu kadar şeye rağmen bencillik yapıyorlar? Patronun parası ve malı işçinin canından daha kıymetli.
"BENİM AİLEM SOKAKTA DEYİP GİTTİ"
Deprem sonrası bir arkadaşımız ‘benim ailem sokakta’ diyerek yöneticilere sormadan çıkıp gitti. Şimdi o arkadaşımızın akıbetini de merak ediyoruz. İşe devam edecek mi yoksa işten mi atacaklar belli değil” diyen işçiler, korksalar da geçinebilmek için çalışmak zorunda olduklarını söyledi.
BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen de işçilerle bir araya geldi. İşçiler Türkmen'e yaşadıklarını "Onlarca bina yıkılmış, ölenler olmuş, biz de ölebilirdik. Çok korktuk ama bizi fabrikaya kapattılar" ifadeleriyle anlattı.
Malatya'nın Yeşilyurt ilçesinde 27 Şubat'ta 5.6 büyüklüğünde deprem meydana gelmiş, kentteki hasarlı binalar yıkılırken 2 vatandaşın hayatını kaybettiği açıklanmıştı.