2017 yılında 696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile taşerondan belediye şirketlerine geçirilen işçiler 4D statüsünde kadro talep ediyor.
"VERİLEN KADRO YARIM KALDI"
2018 yılında çıkan 696 sayılı KHK ile taşeron şirketlerden belediye şirketlerine geçirilen ancak kadrolu olmanın avantajlarından faydalanamayan belediye şirket işçileri, "Belediyeden şikayetçi değiliz. Verilen kadro yarım kaldı. Bu yüzden yeniden bir düzenleme yapılmasını istiyoruz. Norm kadro ile güvenceli çalışma haklarına, kadrolu emekçiler ile eşit ücret ve eşit sosyal haklara kavuşacağız. Mevcut belediye yönetimlerinde seçimlerle siyasi iradenin değişmesi sonrasında hızla işten çıkarmaların önüne geçilecektir. Ayrıca zorunlu emeklilik uygulamasına tabi olmak istemiyoruz” diyerek taleplerini dile getiren güvenlik işçileri, hükümetin bu konuda bir an önce düzenleme yapmasını istediklerini söyledi.
Taşeron Belediye İşçileri Birliği (TABİB) altında bir araya gelen taşeron belediye şirket işçileri mücadele çağrısında bulundu:
''NE İSTİYORUZ
Biz, Taşeron Belediye İşçileri Birliği (TABİB) olarak işçileri örgütlü ve bilinçli bir mücadeleye çağırıyoruz.
Sendikalardan bağımsız, her işçinin bulunduğu alandan başlayarak bir taban örgütlenmesinin gerekliliğine inanıyoruz.
Biz çalıştığımız belediyelerde Ek Protokol aracılığıyla iyileştirme, gerçek kadro isterken, İlave Tediye bayrağını yükseltirken, TİS’lerin iyi geçmesine gayret ederken sadece kendi müdürlüğümüz, belediyemiz işçileri için bir talepte bulunmuyoruz. Politikamız ve hayallerimiz topyekün bir mücadele hattını kurmak, geliştirmek, hak talebinde bulunan herkesin arzularını dile getirmektir.
Sayısal çokluğumuz ve üretimden gelen gücümüz sayesinde karar mercileri üzerinde baskı kurmak istiyoruz. Yeni bir siyaset biçimi ve dili oluşturmaya çalışıyoruz. İşçi siyasetini dar pratiklerden, kişisel menfaatlerden, sendikanın çürümüş koltuklarından, “Şube’yi alalım her şeyi hallederiz” kolaycılığından, çıkar çevrelerinin köreltici müdahalelerinden çıkarmak istiyoruz.
Bu perspektif ile var olan sendikaları, tabanın sesine kulak verip bütün belediyelerde bütün işyerlerinde karşı karşıya kaldığımız sorunların çözümü için birleşik mücadeleye koyulmasını, tarihin en ağır ekonomik krizinin faturasının biz emekçilere çıkartılmaması için harekete geçmelerini, harekete geçirecek bir duruşu ortaya koymak niyetindeyiz.
Küçük hesaplar peşinde koşmak yerine, hep beraber daha yaşanılabilir bir dünyayı kurmak için mücadeleyi örgütlemek istiyoruz.
Böylesi bir mücadele hattının bazı ilkeleri olmak zorunda diye düşünüyoruz. Sınıf mücadelesi içinde bu eğilimi bir arada tutan politik ilkeler ve doğrultu şunlar olabilir.
Sendikada koltuk kapmak, işçilerin aidatları üzerinden kişisel çıkar sağlamayı kabul etmiyoruz. Koltuklar yıkılmalıdır. İşçi ile işçi arasına hiyerarşi koyan bir kültürü yıkacağız.
Paralı sendikacılık sınıfsal ilerlemeyi geliştirmemektedir. İşçiden 3 kat fazla maaş alan sendikacılıkla derdimiz var. Sendika görevlilerin maaşları işçiyken aldıkları maaş kadar olmalıdır. Bunu taahhüt etmeyen hiçbir aday ile işimiz olmamalıdır. Fazlası işçilerin kuracağı grev fonuna aktarılmalıdır.
İşçiler kendi öz örgütlenmeleri, taban örgütlenmeleri, işyeri komiteleri ile karar süreçlerine dahil olmalıdır. İşçilerin hayatlarının, işyerlerinde alınan kararlar ile belirlenmesi perspektifini savunuyoruz.
Eşit temsilden yanayız. Temsil mekanizmalarında her cinsiyetten insanın eşit temsil edilmesi gerekir. Kadın işçilerin kendi politikalarını oluşturabilecek, kendi varlıkları ile mücadelede yer alabilecekleri bir demokrasiyi savunuyoruz.
İşçiler içindeki her türlü bölünmeyi reddediyoruz. Hangi milliyetten, dinden, mezhepten, şehirden, cinsiyetten olursa olsun işçilerin sermayeye karşı ortak tavrının billurlaşmasını sağlamaya çalışıyoruz.
Sendikal rekabetin işçi sınıfına zarar verdiğini biliyoruz. Sendikanın amaç değil araç olduğunu, sendikal düzeyde bölünmüş işçileri ortak hedefler etrafında toplamayı ve birleşik işçi cephesi ile yüksek düzeyde kazanımlar elde etmeyi hedefliyoruz.
Küçük olsun benim olsun, benim teşkilatım, benim partim sendikayı yönetsin mantığını kabul etmiyoruz. Çoğulculuk ve birlikte öğrenmenin anlamlı olduğunu düşünüyoruz.
Katıksız şekilde işçi demokrasisinden yanayız. İşçilerin belirleyici olduğu, söz ve karar hakkının işçide olduğu, sadece sendikada değil, üretim ve bölüşüm süreci üzerinde de işçinin inisiyatifinin kurulmasını savunuyoruz.
En demokratik seçim sisteminin temsil sorununu çözeceğini düşünüyoruz. Seçilenler 1 dönem görev yapabilmeli ve seçilenlerin geri çağrılabilmesi, seçilenlerin ancak seçenler tarafından görevden alınabileceğini benimsiyoruz.
Kesinlikle sendika tüzüklerini değiştireceğiz. Demokratik bir tüzük için gereken adımların atılması elzemdir. Örneğin işçilerin %75’inin onay vermediği bir TİS imzalanmamalıdır. Sendikalarda tek adam rejimine son vereceğiz.
İşçi ve sendika toplantılarının herkese açık olmasını arzu ediyoruz. TİS görüşmelerinin online yayınlamasını gerçek kılmak niyetindeyiz.''