UNESCO'nun Dünya Mirası Listesi'nde yer alan ve tarihi milattan önce 7000'lere dayanan Efes Antik Kenti, farklı uygarlıklardan izlerle ziyaretçilerini geçmişe yolculuğa çıkarıyor.
İyonya'nın 12 şehri arasında yer alan ve Helenistik, Roma, Bizans, Beylikler ve Osmanlı döneminde yerleşim gören Efes, Anadolu'nun eski ana tanrıça (Kibele) geleneğine dayalı Artemis Tapınağı'nın kalıntıları ile dünyanın yedi harikasından birine sahip.
Efes Antik Kenti'nde milattan sonra 2. yüzyıla tarihlenen "Celsus Kütüphanesi", önünde en sık fotoğraf çekilen yapı olmakla birlikte Yamaçevler, Hadrian Kapısı, Domitian Tapınağı, Magnesia Kapısı, Trajan Çeşmesi, 25 bin kişilik oturma kapasitesiyle büyük tiyatro, stadyum ve antik liman da mimarisiyle dikkati çekiyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle Avusturya Bilimler Akademisi Avusturya Arkeoloji Enstitüsünce yapılan kazıların sürdüğü Efes Antik Kenti'ndeki kazılarda son dönemde ortaya çıkarılan yaklaşık 1400 yıllık yapı kompleksi de tarihsel birçok araştırmaya kapı araladı.
Bölgede çıkan bir yangının ardında bıraktığı tabakanın altında kaldığı için çok iyi korunmuş mutfak, depo alanı, restoran, atölye ve dükkanların yer aldığı 170 metrekarelik yerleşim alanında istiridye ve midyelerle dolu kaseler, salamura edilmiş balıkların yer aldığı amforalar ile şeftali, badem, zeytin, nohut, fasulye ve bezelye tohumları bulundu.
Bergama'daki eşsiz Çok Katlı Kültürel Peyzaj Alanı
Farklı medeniyetlerden izlerin bir arada bulunduğu ve UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı olarak yerini alan Bergama da yeni buluntularıyla arkeoloji dünyasında adından söz ettiriyor.
Dünyada ilk psikoterapi yönteminin uygulandığı Asklepion, İncil'de sözü edilen 7 kiliseden biri olan Kızıl Avlu, Asya Kıtası'nda kurulan en büyük kütüphanenin yer aldığı ve tarihte ilk parşömen üretiminin yapıldığı belirtilen Pergamon (Bergama) Antik Kenti'nin tarihi, Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle Alman Arkeoloji Enstitüsü ekibi ve Türk uzmanlarının sürdürdüğü kazılarla zenginleşiyor.
Arkeologların son keşiflerinden biri de 1800 yıllık amfi tiyatrodaki gladyatör ya da vahşi hayvan dövüşleri gibi gösterileri izleyen seçkinlere özel "isim tahsisli localar" oldu.
Öte yandan antik kent ve çevresinde yürütülen kazı çalışmalarında 2 bin 200 yıl öncesine ait 8 yeni dini alan ile çok sayıda heykelciğe rastlandı.
Dikili'de 14 bin yıllık taş aletler ve kemikler bulundu
Batı Anadolu'da son dönemde arkeoloji dünyasını heyecanlandıran en önemli çalışmalardan biri de Dikili'deki bir mağarada yürütülen kurtarma kazıları oldu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü izniyle Bergama Müzesi başkanlığında Dikili'deki bir mağarada yürütülen 2021 sonbahar döneminde başlayan kazıyı Alman Arkeoloji Enstitüsü ekipleri ile Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Taşkıran başkanlığındaki ekip yürüttü.
Yaklaşık 6 hafta süren kurtarma kazısı sonucu mağaranın, milattan önce 6. yüzyıldan Roma Dönemi'ne kadar ana tanrıça Kibele'ye adanmış bir kült merkezi olarak kullanıldığını ortaya koydu.
Alman Arkeoloji Enstitüsünün Pergamon kazılarına paralel olarak yürüttüğü yüzey araştırmalarında da aynı coğrafyada Paleolitik Çağ'ın (Eski Taş Çağı) sonuna işaret eden Epipaleolitik Dönem'e ait tabakalara rastlandı. Bu tabakalarda taş aletler ve kemikler gün yüzüne çıkarıldı.
Laboratuvarlarda radyokarbon tarihleme yöntemiyle yapılan incelemeler sonucu taş aletler ve kemiklerin, 14 bin yıl öncesine ait olduğu tespit edildi.
Metropolis Antik Kenti
İzmir'in Torbalı ilçesindeki Metropolis Antik Kenti'nde restorasyonu modern tekniklerle tamamlanan mozaikler, 1800 yıl öncesine ışık tutuyor.
Uzman restoratörlerin katıldığı çalışmalarda antik kentin merkezindeki mozaiklerin restorasyonu tamamlandı. Renk ve tanelerin daha uzun süre korunmasını sağlayan modern tekniklerin kullanımı sonrası, Yunan mitolojisinden "aşk tanrısı" Eros, "bereket tanrısı" Dionysos, eşi Ariadne'nin tablolarını andıran mozaikler belirgin hale getirildi.
Restorasyonu tamamlanan mozaikler arasında tiyatro sembolü masklar (yüz kalıbı), bölgenin bereketini anlatan balık ve kuş figürleri de bulunuyor.
Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serdar Aybek başkanlığında ve Sabancı Vakfı işbirliğiyle yürütülen kazılarda son olarak uzman ekip, milattan sonra 2. yüzyılda inşa edilmiş bir yapının buluntularına ulaşarak 3 metre yüksekliğinde 4 ayrı sütunu ortaya çıkardı.
Yeşilova Höyüğü
İzmir'in tarihini 8 bin 500 yıl önceye çeken Yeşilova Höyüğü'nde ise Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zafer Derin başkanlığında kazı çalışmaları sürüyor.
Kazılar kapsamında 5 bin yıl öncesine tarihlenen ve "şişman tanrıçaları" nitelendirdiği tahmin edilen idol bulundu. Bölgedeki tanrıça kültünün bir simgesi olan idolün mermerden yapıldığı ve taşıyan kişiye bereket ve sağlık getirmesi için kullanıldığını değerlendiriliyor.
Dünya mirası adayı İzmir Tarihi Liman Kenti'ndeki Smyrna
UNESCO Dünya Mirası Daimi Listesi'ne girmeye hazırlanan İzmir Tarihi Liman Kenti sınırlarındaki Smyrna Antik Kenti'nde de kazı çalışmaları sürüyor.
Kadifekale ile deniz arasında kurulan ve yüzyıllar boyu farklı kültürlere ev sahipliği yapan Smyrna Agorası, bazilikası, tiyatrosu ve antik su kanalıyla tarihten kesitler sunuyor.
İyon dönemi agoralarının (meydan) en büyük ve iyi korunmuşu olarak kabul edilen Smyrna'nın görüntüleri, tarihi sütunları, meydanı, kazı alanı, çeşmeleri, geçitleri ile görkemli bir kentin detaylarını gözler önüne seriyor.
Antik kentin Kadifekale eteklerinde yer alan tiyatrosu da dikkati çekiyor.
Smyrna Tiyatrosu kazılarından son dönemlerde çıkarılan ve koruma altına alınan Yunan mitolojisindeki Satir'i (Satyros) tasvir eden 1800 yıllık heykel başı da uzman arkeologlar tarafından inceleniyor.
Ulucak Höyüğü
İzmir'in Kemalpaşa ilçesinde yaklaşık 8 bin 500 yıllık geçmişe sahip Ulucak Höyüğü'ndeki kazılarda buluntularıyla tarihe ışık tutuyor.
Kazılarda son olarak milattan önce 5 bin 700 yılına ait olduğu değerlendirilen kadın ve erkek figürinleri (küçük figür) bulundu.
Depo olduğu değerlendirilen bir mekanda bulunan ve pişmiş topraktan yapılmış figürinlerin şapka benzeri başlıklarla tasvir edildiği görülüyor.