Toprak Ana
Cengiz Aytmatov
Ötüken Neşriyat. Syf: 136. Basım Tarihi: 2022. İlk Yayın Tarihi: 1963.
Cengiz Aytmatov, Ünlü Kırgız Türkü edebiyatçı, gazeteci, çevirmen ve siyasetçi. 12 Aralık 1928 tarihinde Kuzeybatı Kırgızistan'daki Talas eyaletinin Şeker köyünde doğdu. Babası Torekul Aytmatov, Sovyet Kırgızistanı'nda seçkin devlet adamı idi, ancak 1937'de tutuklandı ve 1938'de kurşuna dizildi. Tatar kızı olan annesi Nagima Hamziyevna Abdulvaliyeva tiyatro aktrisiydi. Adı, Cengiz Han'dan esinlenerek konulmuştu. Yazdığı eserleriyle üne kavuştu ve 1957 yılında Sovyet Yazarlar Birliği'ne üye kabul edildi. 1963'te Lenin Ödülü'nü aldı. Eserleri yüz elliyi aşkın dile tercüme edildi. 1990-1994 yıllarında Sovyetler Birliği'ni ve Rusya Federasyonu'nu, sonra ise 2008 yılına kadar Kırgızistan Cumhuriyeti'ni büyükelçi olarak temsil etti. Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel romanının film çekimleri için gittiği Rusya'nın Tataristan Cumhuriyeti'nin başkenti Kazan'da 16 Mayıs 2008'de rahatsızlandı ve böbrek yetmezliği teşhisiyle tedavi için Almanya'ya getirildi. Almanya'nın Nürnberg kentindeki Klinikum Nord'da tedavi gören Cengiz Aytmatov, komaya girdi. 10 Haziran 2008 tarihinde Nürnberg'de hayatını yitirdi.
Yazarın 1963 yılında kaleme aldığı kitap, aynı zamanda ilk romanıdır. İkinci dünya savaşında geride kalanların, evlatlarını, kocalarını savaşa göndererek yürekleri ağızlarında bekleyenlerin hikâyesidir. Aslında her şey çok güzel başlamıştı. Toprağını eken, kendi emekleriyle ürettikleri ürünlerle yaşamını sürdüren mutlu ve huzurlu bir hayat sürerken başlayan işgal ile her şey tersyüz oluyor. Önce en büyük oğlu askere çağırılıyor Tolganay Ana'nın, sonra eşi ve diğer iki oğlu da kendilerini cephede buluyor. Sonra Tolganay Ana ve gelini Aliman için bekleyiş başlıyor. Herhangi birisinden bir mektup, bir haber alabilmeyi umut ederken bir yandan da ürettikleri ürünleri cepheye, askerlere gönderdikleri için açlıkla, sefaletle mücadele etmeye çalışıyorlar. Umutla bekleyiş devam ederken bir gün ilk acı haber geliyor... Tolganay Ana'nın en büyük oğlu, Aliman'ın eşi Kasım'ın hayatını kaybettiği haberi köye ulaşıyor. Ve sırayla diğer çocuklarının ve eşinin de acı haberleri... Bir anneye, bir eşe çocuklarının ve kocasının ölüm haberlerini vermek, o annenin bu haberi ilk işitişi, nasıl bir duygudur, nasıl bir acıdır ifade etmek mümkün değil sanırım... Zaten yazarın müthiş anlatımıyla bu acıyı iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Bunca ızdıraba rağmen Tolganay Ana ayakta kalabilmiş, hayata tutunabilmiş; derdini, hasretini, duygularını toprağa anlatarak yaşamına devam etmiştir. Cengiz Aytmatov'un geçmişte yaşadığı ve şahit olduğu olaylara dayanarak kaleme aldığı bu eserin, her zaman zihnimde özel bir yer edineceğini söylemek isterim. Binlerce insanın hayatının son bulmasına neden olan savaşların geride bıraktığı gözü yaşlı anaları, babaları, evlatları düşününce savaşların ölenlerden daha çok geride kalanlara acı verdiğini düşünmeden edemiyor insan. Son sözlerimiz Auinus Aurelius Simachus'a ait olsun: Niçin hep birlikte barış ve uyum içinde yaşamayalım? Hepimiz aynı yıldızlara bakıyoruz, aynı gezegenin üzerinde yol arkadaşıyız ve aynı gökyüzünün altında yaşıyoruz.