Kırmızı Pazartesi
Gabriel Garcia Marquez
Can Yayınları syf:120. İlk Yayın Tarihi: 1984. Basım Tarihi: 1988.
Kolombiyalı büyük yazar Gabriel García Márquez’in 1981’de yayımlanan yedinci romanı Kırmızı Pazartesi, işleneceğini herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin öyküsü. Hem Kolombiya’da, hem de yayımlandığı dünyanın dört bir yanındaki pek çok ülkede sarsıcı etkileri olmuş bir roman. Usta yazar, çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce yaşanmış bir cinayet olayını aktarıyor. Romanın kahramanı Santiago Nasar’ın öldürüleceği daha ilk satırlardan belli, ancak sonun baştan belli olması, kitaba sürükleyiciliğinden bir şey kaybettirmiyor. Kırmızı Pazartesi, yalnızca bir cinayetin arka planını değil, bir halkın ortak davranış biçimlerinin potresini de çiziyor. Böylece, sonuna dek ilgiyle okuyacağınız bu kısa ve ölümsüz roman, bir toplumsal ruhçözümü niteliği de kazanmış oluyor.
Yazar Marquez, olayı yakından gören tanıklardan biri. Röportaj tekniğinden yararlanarak yazdığı eserde Marquez, olay örgüsünü fazla sayıda karaktere rağmen anlaşılır kurulmuş. Şiddete karşı kayıtsızlık, ahlaki çöküntü, istismar, toplumsal cinsiyet eşitsizliği eserin önemli alt temalarından bazıları. Olay, Kolombiya’da küçük bir liman kasabasında geçiyor. Bir pazartesi sabahı vapurla kasabalarına gelecek piskoposu karşılamak üzere evden çıkan 21 yaşındaki Santiago Nasar’ın, namus cinayetine kurban edilmesini konu ediniyor. Olay günü, zamansal geri dönüşlerle anlatılıyor. Sahil kasabasının büyük kısmı, işleneceği bildiği bu cinayete göz göre göre sessiz kalıyor. Nasar’ın arkadaşının ağzından okuduğumuz eserde akışı, o günü yaşamış kişilerle yıllar sonra yapılan sohbetlerin birleşimi ile takip ediyoruz. Nasar’ı, kız kardeşlerine tecavüz ettiği iddiasıyla öldüren 24 yaşındaki ikiz erkek kardeşin yaşadığı psikolojiyi, öldürme planlarını herkesle paylaşmalarını ve buna rağmen ne halk ne de otorite tarafından cinayetin önüne geçilmediğini görüyoruz. Böylece hem Nasar’a iftira atan, hem Nasar’ın öleceğini bilen hem de bilmesine rağmen önüne geçmeyen herkesin toplu olarak katil olduğu bir toplum trajedisi okuyoruz sayfalarca.
Marquez, kasaba halkının cinayet karşısındaki tepkilerini ve bu tepkilerin nasıl bir toplumsal suç ortaklığına dönüştüğünü ustalıkla anlatıyor. Kitabın en çarpıcı yönlerinden biri, kasaba halkının cinayeti engellemek için harekete geçmemesi. Herkes, Santiago'nun öldürüleceğini biliyor, ancak kimse bu durumu ciddiye almıyor veya engellemek için yeterince çaba göstermiyor. Marquez, bu durumu anlatarak, toplumsal kayıtsızlık ve bireysel sorumluluk eksikliği temalarını güçlü bir şekilde ele alıyor. Bu temalar, okuyucuyu toplumsal sorumluluk ve bireysel eylemlerim hakkında derinlemesine düşünmeye itiyor. Marquez'in dili ve anlatım tarzı da kitabı özel kılan unsurlardan biri. Onun akıcı ve şiirsel dili, hikâyenin atmosferini mükemmel bir şekilde yansıtıyor. Marquez, karakterlerin iç dünyalarını ve kasabanın genel ruh halini güçlü bir şekilde betimliyor. Bu anlatım tarzı, kitabın etkileyiciliğini artırıyor ve okuyucunun olayları daha derinden hissetmesini sağlıyor. Ayrıca "Kırmızı Pazartesi", sadece bir cinayet hikâyesi değil, aynı zamanda insan doğası, kaderin kaçınılmazlığı ve toplumsal normlar üzerine derinlemesine bir sorgulama.