Siddhartha
Hermann Hesse
Can Yayınları. Syf: 148. Basım Tarihi: 2020. İlk Yayın Tarihi: 1922
1877'de Almanya'nın Calw Kasabası'nda doğdu. 1962 yılında İsviçre'nin Montagnola Kasabası'nda yaşamını yitirdi. İlk şiirini yirmi beş yaşında yazdı. Ardından Peter Camenzind, Çarklar Arasında, Gertrud, Rosshalde, Demian ve diğer romanları geldi. Birinci Dünya Savaşı'nda Alman militarizmini protesto etmek için İsviçre'ye yerleşti. İkinci Dünya Savaşı'nda hem Naziler, hem de antifaşistler tarafından sert şekilde eleştirildi. Bu eleştiriler, ayrıca sorunlu aile yaşamı ve savaş esirlerine yardım konusundaki yoğun çalışmasının sonucu ağır bir bunalım geçirdi. Jung'un öğrencisi Lang ona psikanaliz tedavisi uyguladı. Lang ile dostluğu ruhbilime ve Jung'a duyduğu ilgiyi körükleyerek şiirsel iç dünyasını zenginleştirdi. İnsancıllığı, barışseverliği ve insan yaşamını irdeleyen felsefesi, Bozkırkurdu, Narziss ve Goldmund ve Siddhartha adlı romanlarında özellikle belirgindir. Boncuk Oyunu adlı romanından sonra 1946'da Nobel Edebiyat Ödülü aldı.
Hayat, doğduğumuz gün başlayıp öldüğümüz gün sonlanan amansız bir yolculuktur. Aynı zamanda hayat, doğduğumuz gün başlayıp öldüğümüz gün sonlanan amansız bir arayıştır da. Kimileri yorulur yarı yolda bırakır; kimileri asla yorulmaz, yılmadan aramaya devam eder. Kimileri başkalarından duyduklarına kayıtsız şartsız inanır; kimileri ise inanmak için somut bir şeyler arar. Fakat hepimiz, nefes aldığımız o ilk saniyeden nefesimizin çıkacağı son saniyeye kadar amansız bir arayış içerisinde savrulur dururuz.
Hermann Hesse’nin bu romanında, kahramanımız Siddhartha bir arayış içerisindedir. Variyetten vazgeçip, özüne arif olmak ister. Ne babasının sohbetleri, ne de bilge kişilerin öğretileri onu göze almakta olduğu yolculuğa, çıkmasına engel olamaz. Kendi Ben'indeki asıl pınarı bulup, onu özümseyerek, ruhunu dinginliğe kavuşturmak adına, çocukluk arkadaşı Govinda ile birlikte Gezgin olmaya karar verir. Samanalar ile dolaşırken ona göre yaşamak acı veren bir eziyettir. Siddhartha, ölmeden ölmek gayesindedir. Ölmeden ölmek, nasıl olur? Hayat sıfatının sırrına erene, ebedi ölüm yoktur derler. O deryaya dalmak için, korunmalı yaşamımızın dışına çıkmalıyız. Yoksa nasıl, deryaya ulaşır insan. Ne yazık ki Siddhartha Samana'lar ile birlikte kendi Ben'ini bir türlü bulamaz. Bulamadığı gibi, özüne dönme ihtiyacı günden güne çoğalarak artar. Bu süreç üç yıl devam eder. Üçüncü yılın sonunda, Buddha isimli ulu bir zatın adını duyarlar. Samana'lardan ayrılıp, Buddha'yı görmek ve onun öğretilerinden feyz almak için yola koyulurlar. Siddhartha, Buddha’dan, etkilense de davasından vaz geçmez. Oysaki Govinda, Buddha'nın yanında kalarak, öğrencisi olma yolunda ilerler. Tek başına kaldığı için, bir zamanlar anlam taşımayan, acı veren güzellikler daha bir anlamlı ve değerli olur. Yolculuğunda tesadüf eseri, Kamala isimli bir kadınla tanışır. Nesneleri irdelemeyi bırakmış, tek ereği Kamala ile birlikte olabilmektir. Kamala'nın onunla birlikte olabilmesi için, sıraladığı şartları yerine getirebilmek adına, Kamaswami adlı bir tüccarın yanında çalışmaya başlar. Siddhartha için yaşam Kamala'nın yanında anlam ve değer kazanmıştır. Zenginliğin, şehvetin ve gücün tadına varmış Samana'lıktan geriye kalanlar ise unutulmaya yüz tutmuştur. Dünya ve miskinlik Siddhartha'nın ruhunu ele geçirmiş, varlıklı insanların yüzünde rastlanan kayıtsızlık, onun yüzünde de sirayet etmeye başlamıştır. Siddhartha ne zaman Govinda ile yollarını ayırdı, o andan itibaren yaşadığı yaşamı da canlılığını kaybetmiştir. Artık her türlü kötü haslet tüm benliğini ele geçirmiştir. Siddhartha ne zaman acı bir düş görür, o an anlar ki, yaşamını değersizlikler ve anlamsızlıklarla heba ettiğini. İçinde susturduğu sese kulak vererek, her şeyi ardında bırakıp, bilinmezliklere doğru yol alır. Karşısına bir ırmak çıkar. Tam varlığını sonlandıracakken, " Kusursuz " ya da "Mükemmel " anlamına gelen, " Om " sözcüğü kulağına gelir ve yapmakta olduğu eylemin hatalı olduğu ayrımına varır. Başından geçenleri 'yaşanması gerekti' yargısına vararak, bir zamanlar dost olduğu kayıkçı Vasudeva'nın yanına gider. Hem ondan, hem de Irmak'tan çok şey öğrenir. Vasudeva’dan kayıkçılığı, Irmak'tan kendi iç sesini dinlemeyi öğrenir. Büyüklerimiz her zaman kalbinizin sesini dinleyin, o sizi asla, yanıltmaz diye boşuna söylememişlerdir. Peki, Siddhartha kalbinin sesini dinleyerek hakikatin ayrımına varabilecek midir? Uğruna hayatını heba ettiği erdeme ulaşabilecek midir?