"Haberin İşçisi, İşçi Haber."
İstanbul
Parçalı bulutlu
15°
34,2549 %0.1
37,1235 %0.27
2.302.683 %-1.64
3.016,66 0,81
Ara
İşçi Haber Kültür Sanat Havva Yorgancı'nın kaleminden... J. D. Salinger: Çavdar Tarlasında Çocuklar

Havva Yorgancı'nın kaleminden... J. D. Salinger: Çavdar Tarlasında Çocuklar

"Yüzyılın en tartışmalı, tartışmaya açık romanlarından biri"

Çavdar Tarlasında Çocuklar 

J. D. Salinger


Salinger, 1919 yılında New York'ta doğdu. 1934-36 arası Valley Forge Askeri Akademisi'ne, 1937-38 arası Ursinus College ve New York Üniversitesi'ne gitti. 1941-48 arasında Colliers, Esquire ve Cosmopolitan gibi dergilerde yirmi öykü yayımladı. İkinci Dünya Savaşı'nda görev yapmış ve savaşın ve Holokost'un dehşetine tanık olmuştur. İlk ve tek romanı olan The Catcher in the Rye (Çavdar Tarlasında Çocuklar) 'ı yazmadan önce birkaç kısa öykü yayınladı. Kitap 1951'de çıktığında büyük bir başarı elde etti, ancak aynı zamanda dili, temaları ve gençlik kültürünü tasviri nedeniyle tartışmalara neden oldu. Salinger bir gecede ünlü ve kötü şöhretli oldu, ancak bu ilgiden nefret etti ve kamusal hayattan çekildi. Hayatının geri kalanını 2010 yılında öldüğü New Hampshire'da inzivada geçirdi. Salinger, 1963'ten beri yeni bir kitabı çıkmamasına ve neredeyse efsane haline gelmiş bir gizlilik içinde yaşamasına karşın, dünya edebiyat gündemindeki yerini hep koruyor.

Yapı Kredi Yayınları. Syf: 198. Basım Tarihi: 2021. İlk Yayın Tarihi: 1951.

Çavdar Tarlasında Çocuklar yüzyılın en tartışmalı, tartışmaya açık romanlarından biridir. Bazıları bunun bir başyapıt olduğunu düşünüyor: Genç yaşına göre çok şey hisseden ve gören Holden Caulfield'ın bakış açısıyla yansıtılan, yozlaşma ve insanların özelliklerinin sahteliği ön planda.
Kitap hepimize ergenliğin o duygusal iniş-çıkışları ile boğuştuğumuz sancılı yılları çok başarılı anlatıyor. Kahramanımızın iç sesini dinliyoruz sürekli ve onun duygudan duyguya sürüklenişini izliyoruz. Holden her şeye karşı öfkeli ama her şeye karşı; mutluyken bir anda bunalıma giriyor, durup dururken gülüp ağlamaya başlıyor, kimsenin onu anlamadığını düşünüyor ve sanki tüm dünya onun üstüne geliyor. Popüler kişilere özeniyor ama kendisi öyle olamayışına öfkeleniyor. Kız arkadaşı olanları kıskanıyor. Bir an önce büyümek istiyor; barlara gidip içki almaya çalışıyor, ona göre yetişkinlik simgesi sigara içmek, içki içmek ve benzeri gibi şeyler. Yetişkinlerin o öğüt veren halleri Holden’i çıldırtıyor, anne-babasını hem seviyor, hem sevmiyor, öğretmenlerinden nefret ediyor. Büyümenin bütün sancılarını son derece üst perdeden yaşıyor ve yaptıklarının etkilerini hesaplayamıyor. Üzerinde hemfikir olunan bu şiddetli duygusal iniş-çıkışlar her ergende yaşanıyor. Kimileri bunu sağlıklı şekilde dışa vurup kolay atlatabiliyor, kimileri ise içine kapanarak ya da Holden gibi aşırı tepki göstererek atlatmakta zorlanıyor. Çevrenin; özellikle aile, okul ve arkadaş çevresinin yaklaşımı, bu dönemin ne kadar sağlıklı atlatıldığında belirleyici oluyor. İşte tam da bu nedenle; Holden’in hissettiklerinin sadece ona özgü olmadığı, her gencin farklı zamanlarda benzer duygular içine düştüğü ve bunun ergenliğin doğal bir sonucu olduğunun bilinmesi, bu duyguların kabullenilmesi ve üzerinde konuşulabilmesi için bu kitap okullarda okutuluyor. Öğretmenlerin ve öğrencilerin mutlaka okuması isteniyor. Hem onların gençleri anlaması, hem de ergenin kendini anlaması ve gerektiğinde affetmesi için… Zira Holden gençlere yardım etmek istiyor: "Hep, büyük bir çavdar tarlasında oyun oynayan çocuklar ge¬tiriyorum gözümün önüne. Binlerce çocuk, başka kimse yok ortalıkta -yetişkin hiç kimse, yani- benden başka. Ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum. Ne yapıyorum, uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum; nereye gittiklerine hiç bakma¬dan koşarlarken, ben bir yerlerden çıkıyor, onları yakalıyorum. Bütün gün yalnızca bu işi yapıyorum. Ben, çavdar tarlasında ço¬cukları yakalayan biri olmak isterdim. Çılgın bir şey bu, biliyo¬rum, ama ben yalnızca böyle biri olmak isterdim." Bunun yanı sıra Holden’in durumunun sebebi sadece ergenlik bunalımı değil, depresyona yönelten sarsıntılarının da olmasıdır. Küçük kardeşini lösemiden kaybeden bir genç ve kardeşini özlüyor. Bu derin ve üstü kapanmamış acı, ergenlik ile birleşince içinde fırtınalar koparıyor. Ve Salinger bu depresif hali müthiş resmediyor. Kitabın ağır ilerleyişi ve tekdüzeliği kimi okuyucuda bıkkınlık veriyor; zira sürekli Holden’in kafasının içindeyiz ve sadece onun iç sesini dinliyoruz.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *