İrade Terbiyesi
Jules Payot
Ediz Yayınevi. Syf: 200. Basım Tarihi: 2018. İlk Yayın Tarihi: 1895
Payot 1859 yılında Chamonix'te doğdu. Eğitim ve akademik kariyeri hakkında çok az şey biliniyor; bununla birlikte bazı kaynaklar onu, örgün eğitimde lider bir figür olarak ortaya koymaktadır. 1907'de Aix-en-Provence'daki Aix-Marseille Üniversitesi'nde rektörlüğe atandı. Payot 1939'da öldü. En ünlü kitapları arasında 1909'da yayınlanmış olan ve sonradan birçok dile çevrilen Éducation de la volonté (İrade Terbiyesi) vardır.
Jules Payot 1893’te yazmış olduğu bu kitabı, psikoloji eğitimini sevdiren, Fransa’da metafiziğin psikolojiden ayrılmasına öncülük eden kişi olan Theodule Armand Ribot’a adıyor. Kitabında tembel ve isteksiz olan bir gencin bu tembellikten nasıl kurtulabileceğini beş bölümde ele alarak incelemektedir. Kitabın birinci bölümünde insanların çaba göstermekten ve süreklilik gerektiren bir çabadan korktuğunu belirtmektedir. Bu durumu düzenli çalışmaya zorlanan bir çocuğun isteksizliği ile örneklendirmektedir. Payot’un bu bölümde eleştirdiği meselelerden biri de okullardaki ezberci eğitim sistemidir. Bu sistemin zihni tembelliğe yol açtığını ve bütün öğrenme mekanizmamızı ağırlaştırdığını, öğrencilerin yaratıcılığını ve becerilerini köreldiğini belirtir. Bu durumun kişisel gayret eksikliğine sebep olduğunu söyler. İrade terbiyesinin eğitimde de ciddiye alınması gereken bir mesele olduğuna değinmektedir. İkinci bölümde ise, amacımızı unutmamak için İradi biçimde dikkat kesilmek ve sebat göstermek gerektiğini belirtir. Bir başarı ortaya koymak için dikkat etmek, konsantre olmak ve kendini tanımak kriterlerinin gerekliliğini belirtmektedir. Akabinde fikrin olgunlaşması için kararlı ve istekli olmak, tembelliğin bizi bu yoldan alıkoymasına müsaade etmemek gerektiğini belirtmektedir. Üçüncü bölümde ise irade terbiyesinde cesaret kırıcı teorilerden bahseder. Bu teorilerden birincisi Kant tarafından ortaya çıkarılan değişmez karakter mevzusudur. Bu teoriye göre karakter genlerden gelen değişmez ve sabittir. Payot bu teoriyi eleştiriyor ve yüzeysel bir gözlemden ibaret buluyor. İkinci teori ise özgür irade teorisidir. Bu teorinin savunucuları da “Bir şey ortaya çıkarmadan bir canlıya veya eşyaya doğasında olmayan enerji veremezseniz özgür değilsiniz.“ derler. Payot bu teoriyi eleştirir ve özgürlüğün tek garantisinin psikoloji kanunları olduğunu belirtir. Bu teorileri irade terbiye yolunda engel teşkil edebilecek teoriler olarak görür ve kurtulmak gerektiğini belirtir. İkinci kitabın birinci bölümünde mücadele edilmesi gereken iki düşmandan; tembellik ve nefse düşkünlükten bahsediyor. Payot’a göre insan tembellik yüzünden kendini bırakırsa ahlaki açıdan da savunmasız kalır ve insanı tembelliği şehvete iter. Ona göre insanların bazıları gençlik dönemlerinde boş hayallere kapılarak boşa vakit harcarlar, zihinsel ve duygusal savurganlık yaparlar. Sosyal gelenekler ve birtakım zor koşullar nedeniyle erkek 30 yaşından önce evlenemez ve hayatının en güzel yılları sıkıntı ve bocalama ile geçer. Evliliğin insanın hayatına düzen, disiplin ve sorumluluk bilinci getirdiğini söylemektedir. Ayrıca çok ve sağlıksız yemek, çok uyumak, sıcak ortamlar, cinsel dürtüyü artıran unsurlardır. İkinci bölümde Payot, bu sefer mücadele edilmesi gereken düşman olarak kötü arkadaş unsurunu ele alır. Maddi durumu iyi olan ailelerin çocuklarıyla, tembellerle, sosyetiklerle arkadaş olunmaması gerektiğini sonuçlarıyla birlikte açıklamaktadır. Ayrıca dergi ve gazetenin gereksiz zihin yorgunluğuna sebep olduğunu söyler. Kötü arkadaş, sadece zaman açısından değil ahlaki açıdan da insanın kaybetmesine sebep olur. Üçüncü bölümde ise, mücadele edilmesi gereken bir diğer düşman olarak tembellik bahanelerinden bahseder. Bu bölümde tembellik bahaneleri olarak zamanın çalışmaya yetmemesi, çalışmaya karşı olan isteksizlik, maddi sıkıntılar, çalışma ortamı gibi bir dizi bahaneyi ele almaktadır. Dördüncü bölümde ise çalışmanın verdiği mutluluktan bahsediyor. Tembellik ve çalışkanlığı karşılaştırarak, tembel insanların hayatlarındaki olumsuzlukları ele alıyor. Ayrıca, “Tembellik insanın kendi iradesine, bedenine, aklına verebileceği eziyettir.” diyerek tembellikten uzak durulması gerektiğini söylüyor. Payot’a göre mutluluğun sırrı, aklı ve duyguları yönetebilmektir. Bu da çalışma ile olur. Çalışma sayesinde akıl saçma düşüncelere kapılmaz, ulaşılamaz hayallere dalmaz ve hayatın tadını alır. Böylece mutluluğa ulaşılmış olur. Payot üçüncü kitabın birinci bölümünde toplumsal destek ve öğretim görevlilerinin önemi vurgulanmaktadır. Payot’a göre, irade çabamıza bağlı olmakla birlikte sosyal çevrenin desteğine ihtiyaç duymakta, toplumun manevi gücünü hissetme ihtiyacı duymaktadır. Ayrıca arkadaş ortamı da gencin üzerinde tesir bırakabilir. Yüksek hedefleri olan bir genç aynı hedefi olan az arkadaşla arkadaşlık etmelidir. İkinci bölümde ise Payot, büyük üstatların etkisinden bahsetmektedir. Bazı büyük düşünürlerden alıntılar ve örnekler vermektedir. Payot dördüncü kitabın birinci ve ikinci bölümde, irade terbiyesinde tefekkürün öneminden ve nasıl yapılması gerektiğinden bahsetmektedir. İnsanın iç dünyasına dönüp, kendini tanıyabilmesi, faydalı düşünceleri güçlendirip, faydasız duygu ve düşünceleri zihninden yok etmeye çalışması gerektiğini belirtmektedir. Çalışmanın mükâfatı olarak ileriki yaşlarda mutlu, refah, sevilen ve sayılan bir kişi olduğunu düşünmekte teşvik edici olacağını söylemektedir. Büyük şahsiyetleri örnek alarak karar vermeden önce derin tefekkür etmeyi tavsiye etmektedir. Üçüncü bölümde ise, irade terbiyesinde hareketin önemini ele almaktadır. Adam, büyük cesaret gerektiren birkaç iş beceren değil, cesurca kararlar alıp icra eden kişidir. Tüm isteksizliğine rağmen çalışan, tembelliğin arzusuna yenik düşmeyen kişidir. Ayrıca bu bölümde, az da olsa düzenli çalışmanın önemine vurgu yapmaktadır ve başlanan işi bitirip sonra diğer işe geçmeyi, sadece bir işle meşgul olmayı tavsiye etmektedir. Dördüncü bölümde ise irade terbiyesinde beden sağlığının önemini ele almıştır. Neleri, ne kadar yemek gerektiğini, sağlıklı beslenme, uyuma ve egzersizlerden bahsetmektedir. Payot beşinci kitabın birinci bölümünde, düşüncelerin irade terbiyesindeki rolünden bahsetmektedir. Psikolojimizi düşüncelerimiz, duygularımız ve eylemlerimizin oluşturduğunu belirtmektedir. Sonuç olarak Jules Payot mutluluğun irademizi kontrol altına almaktan geçtiğini belirtmektedir. Bunun içinde içsel dürtülerimizi canlandırmaya neden olacak heyecanları, zevkleri, fikirleri hatta duyguları sınırlamak zorundayız. İrademize sahip olmayı öğretebilirsek büyük insanlar yetiştirebiliriz. Bu da ilkokuldan itibaren çocuğa iradesine hâkim olmayı sağlayan ahlaki değerlerin öğretilmesi ile olacaktır. Büyük eserler veren şahsiyetler sanıldığının aksine olağanüstü beyinler sayesinde değil, irade kontrolünü sağlama becerisi sayesinde doğar.