İnsanlığımı Yitirirken
Osamu Dazai
İthaki Yayınları syf: 128. Basım Tarihi: 2023. İlk Yayın Tarihi: 1948.
Osamu Dazai, gerçek adıyla Şuci Tsuşima, 19 Haziran 1909 yılında Tsugaru Yarımadası’nın merkezî yakınlarında küçük bir kasaba olan Kanagi’de, Tsushima ailesinin 12 çocuğundan biri olarak dünyaya gelmiştir. Ailesi belirsiz kökenlerden gelmiş olsa da zamanla zenginlikleri artmış ve babasının Asiller Meclisi’ne seçilmesiyle dönemin asilzadelerinden biri haline gelmişlerdir. Kalabalık bir evde refah içinde yaşayan yazar yine de mutlu bir çocukluk geçirememiştir. Politik geçmişi olan bir ailenin üyesi olması nedeniyle siyasetle ilgilenmesi beklenilen yazar, 17 yaşında edebiyata olan ilgisini keşfeder ve yazmaya başlar. 20 yaşına geldiğinde ailesinin tüm itirazlarına rağmen Tokyo Üniversitesi Fransız Edebiyatı bölümüne kaydını yaptırır ve hayatını yazarlık yaparak devam ettirmeye karar verir. Bu dönemde Komünist Parti’ye üye olması üzerine ailesi onu evlatlıktan reddeder.
“İnsanlığımı Yitirirken” topluma kendini yabancı hisseden, var olmaya çalışırken tüm umudunu ve güvenini kaybeden bir yazarın hayatından parçalar taşıyan yarı otobiyografik bir romandır. Osamu Dazai'nin intiharından önce yazdığı bu kitap, yazarın kendi yaşamından bolca iz taşıyor.
Toplumda kendini onlardan biri gibi göremeyen ve onlarlayken kendini kabul edilebilir bir maske altında saklayan Oba Yozo’nun hayatına dalıyoruz adeta bu romanda. Kendi sefilliğini o kadar kabullenmiş biri olarak tanımlanmış ki karakter, toplumla çatışmayı aklının ucundan bile geçirmemiş. Eleştirdiği ve hatta tiksindiği insanlar içinde yer edinmek adına çırpınan bir öteki adeta. İnsanlara üstten baksa da gerçek kişiliğini gösteremeyecek kadar korkak, hatta onun deyimiyle “onlar bile” ona böyle aşağılık davranabiliyor.
Topluma dışardan bakmanın ürkütücülüğünü, ıstırabını ömrünce yaşayan ve acı içinde kıvranan bir ana karakterimiz var. Karakterin kendini mahvedişine şahit olmak sinir bozucu. Onun mızmızlığına, sürekli hayatındaki kötülükler için başkalarını suçlayışına, her şeyi eline yüzüne bulaştırdığının bile farkında olmayan biri olarak geniş bir pencereden hissettiği suçluluk duygusuna şahit oluyoruz. Dazai, bize bu kurgusal karakter ile kendi penceresini açmayı ve anlaşılma arzusunu mu göstermek istemişti? Hatta Yozo, Dazai’nin bir tık farklı versiyonu muydu? Yazar için Yozo’nun hayatı korkunç ve dehşete düşürücü paralel bir evren miydi? Ölümle bitmeyen mesela.
Garip bir şekilde yüreğime dokunan romanların çoğu da Dazai gibi Asyalı yazarlardan çıkmıştır. Çekilen ıstırabı bütün çıplaklığıyla anlatmayı, bu konuşulması ayıp görülen dürtüleri korkusuz ve kayıtsızca yazma yeteneklerinden olduğunu düşünüyorum. Okuma süreci benim için keyifli, ağır ve kendimce ana karaktere acıma duygusuyla doluydu. Aslında kendisi hayatındaki rezilliğin bir bakıma tek suçlusu ve içten içe bunun farkında...