"Haberin İşçisi, İşçi Haber."
İstanbul
Az bulutlu
18°
34,3037 %0.18
37,2141 %0.09
2.330.412 %0.897
3.008,36 -0,12
Ara
İşçi Haber Kültür Sanat Havva Yorgancı'nın yorumu ile Stefan Zweig: Bir Kadının Yaşamından 24 Saat

Havva Yorgancı'nın yorumu ile Stefan Zweig: Bir Kadının Yaşamından 24 Saat

Öfkenin kaynağı; kendilerinin böyle bir cesareti asla gösteremeyeceklerini bilmeleri, sıkıcı ve boğucu hayatlarına ömür boyu hapsolmuş olmalarıdır...

Bir Kadının Yaşamından 24 Saat

Stefan Zweig

Yazar Stefan Zweig, 28 Kasım 1881 tarihinde Avusturya Viyana'da doğdu. Varlıklı bir ailede büyümesi sebebiyle oldukça iyi bir eğitim aldı. Viyana Üniversitesi Felsefe ve Edebiyat Bilimleri Fakültesi'nde eğitim alan Zweig, Yunanca, İtalyanca, İngilizce, Latince ve Fransızca öğrendi. İlk evliliğini Friderike Maria Burger von Winternitz ile 1920 yılında, ikinci evliliğini ise Charlotte E. Altmann ile 1939 yılında yaptı. 1. Dünya Savaşı döneminde Nazi zulmünden kaçıp İngiltere'ye gitti. Bu dönemde çok sayıda ülke ziyaret eden yazar farklı çalışmalarda bulundu. 2. Dünya savaşının patlak vermesiyle umutsuzluğu iyice katlandığı için 22 Şubat 1942 yılında eşiyle birlikte zehir içerek yaşamına son verdi.

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlar, Syf: 71. Basım Tarihi: 2020. İlk Yayın Tarihi: 1925

Whatsapp Image 2024 07 05 At 10.06.37

24 saati 71 sayfaya sığdıran Stefan Zweig...

1920'li yılların sonunda yazılmış olan kitapta Mrs. C. adlı bir İngiliz kadının Monte Carlo'da tanıştığı bir kumarbazla olan tek günlük macerasını okuyoruz. Dul bir kadın olan Mrs. C. esasında gönül eğlendirmek isteyen biri değildir, sadece kumarda herşeyini kaybeden bir Polonyalıya yardım eli uzatmak ister. Fransız genç bir adamla, olgun bir kadın tanıştıktan kısa bir süre sonra otelden birlikte kaçınca, Mrs. C. bu olaya istinaden yaşadığı bu bir günlük anısını sadece 24 saatlik bir sürecin insan hayatını etkileyebildiği gerçeği okuduğumuz.

Öykü; Fransız Rivierası kıyısında ki otele genç ve yakışıklı Fransız bir adamın yerleşmesi ile birlikte sessiz sakin otelin havası tamamen değişir. Genç adam son derece yakışıklı, kibar nazik ve vakurdur. Zengin sınıfta görülmeyecek kadar fazla erdeme sahip olması hiç kuşkusuz, özellikle kadınların ilgisini çekmesine neden olmuştur. Lyonlu şişman bir iş adamının iki çocuklu ve kendi halinde karısı, Henriette ile vakit geçirmeye başlayan genç adam, küçük bir çay sohbeti ve akşam yürüyüşünden sonra Henriette ile birlikte sırra kadem basar. Genelde monoton ve dertsiz tasasız zaman geçirmeye alışmış bu insanlar için böylesi sıra dışı olay tam bir kriz etkisi yaratmış, sabahlara varan tartışmaları yaşamalarına neden olmuştur. Otuz üç yaşında olan Bayan Herniette’in, iki çocuğunu ve kocasını bırakarak, henüz birkaç saat tanıdığı bir adamla aniden ortadan kaybolması; kimileri tarafından sorumsuzca, kimileri tarafından da şuursuzca olarak değerlendirilirken, genç kadının hayatını aniden terk etmesine bir anlam vermeye çalışırlar. Alman bir kadının; ”Bir yanda gerçek kadınlar vardır, bir yanda fahişe ruhlu kadınlar. Bayan Henriette, bu ikinci tip kadınlardan biriydi.” ifadelerini kullanması Stefan Zweig’in; kitaba damgasını vuran, sözleri sarf etmesine neden olur: “Herkesçe malum olaya, bir kadın yaşamının bazı anlarında, kendi iradesi ve denetimi dışında gizemli güçlerin etkisinde kalır. Olumsuz yaklaşmak, aslında yalnızca kendi içgüdümüze ve doğamızın şeytani yönlerine karşı duyulan korkuyu ifade ediyor.” İlerleyen tartışma boyunca sadece yazar, Henriette‘i tüm eleştirilere karşı savunur ve bilir ki; bu öfkenin kaynağı ne ahlaki kurallar ne de sosyolojik nedenlerdir. Tek neden; kendilerinin böyle bir cesareti asla gösteremeyeceklerini bilmeleri, sıkıcı ve boğucu hayatlarına ömür boyu hapsolmuş olmalarıdır. Henriette’in yeni macera ve aşk dolu yaşamına duyulan imrenişleridir gerçek sebep. İşte bu ikiyüzlülüğe ve kıskançlığa dayanamaz. Tartışmanın gittikçe boyut değiştirmesinden endişe eden Mrs. C. uzlaşma sağlamaya çalışmak ister. Herkes tarafında saygı duyulan Mrs. C. bu empati dolu yaklaşımından dolayı yazarla alakadar olmaya başlar. İnsanlara karşı mesafeli olan bu kadın, zavallı ve mutsuz olduğu anlaşılan Henriette’i küçümseme hakkını kendinde görenlere karşı çıkan yazara hayranlık besler ve onunla konuşmak için randevu ister. Yaşamından bir kesiti onunla paylaşmak istediğini söyler. Bundan yirmi dört yıl önce yaşamış olduğu ve hala zihnin en derin yerlerinde büyük bir azaba neden olan kısa ama sarsıcı hikâyesini anlatmaya başlar…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *