HAVVA YORGANCI /
Tongue Fu (Sözlü Dövüş Sanatı)
Sam Horn
Boyner Yayınları syf: 289, Basım Tarihi: 2016, Okunma sayısı: 4.975 bin
‘Anlaşılmak lükstür.’
Sam Horn, 1910 yılında Mississippi’nin küçük bir kasabasında doğdu. Müzikle erken yaşta tanıştı ve gençliğinde gitar çalmayı öğrendi. 1930’ların başında, Chicago’ya taşındı ve burada caz kulüplerinde çalmaya başladı. Kısa sürede yeteneğiyle tanındı ve 1935 yılında ilk albümünü çıkardı. 1930’lar ve 1940’lar boyunca, Sam Horn caz ve blues sahnesinde önemli bir isim haline geldi. Louis Armstrong, Duke Ellington ve Billie Holiday gibi efsanevi müzisyenlerle birlikte çaldı ve kendi albümlerini çıkardı. Müziği, güçlü vokalleri ve gitar çalma yeteneğiyle beğeni topladı. 1960’lar ve 1970’lerde, Sam Horn müzik kariyerine devam etti ve birçok albüm çıkardı. Ayrıca, filmlerde ve televizyon programlarında yer aldı. 1980 yılında, Rock and Roll Hall of Fame’e seçildi. 1992 yılında, 82 yaşında hayatını kaybetti.
Sam Horn’un yazdığı Tongue Fu kitabının hikâyesi, 1989 yılında eğitim programları uzmanı Dr. Ray Oshiro’nun, Hawaii Üniversitesi adına zor insanlara nasıl davranmak gerektiği konusunda kamuya açık bir atölye çalışması için Sam Horn’dan yardım istemesiyle başlıyor. Bir süre sonra her kesimden ve meslekten çok sayıda kişi bu atölyelere ilgi gösteriyor. Bu kitapta bu atölyelerin içeriğinden oluşuyor. Yazar kitabın ismini ise ilk atölyedeki katılımcılardan birinin Uzakdoğu dövüş sanatı Kung Fu ile ilgili bir örneğinden yola çıkarak buluyor. Kung Fu’nun amacı fiziksel bir saldırıyı etkisiz hale getirmek, silahsızlandırmak ya da caydırmaktır. Tongue Fu’nun amacı ise psikolojik bir saldırıyı etkisiz hale getirmek, silahsızlandırmak ya da caydırmaktır. Öz savunmanın sözlü biçimidir; acı sözler söylemek ya da susup kalmak yerine başvurulabilecek yapıcı bir seçenektir. Sözlü dövüş sanatının asıl amacı, kendinizi sözlü saldırılara hedef olmaktan alıkoyacak şekilde nasıl güven içinde davranacağınızı öğrenmek olarak ifade edilmiş kitapta. Ve kitap, bu sanata yönelik şu varsayımlarda bulunuyor: Asıl kışkırtıldığınızda, bu zihinsel ve dilsel dövüş sanatlarını ustaca kullanarak kendinizi koruyabilmelisiniz. Bundan böyle saldırı karşısında hiçbir zaman kendinizi yıkılmış ve çaresiz hissetmeyeceksiniz. Tongue Fu, sadece adil ya da dürüst olmayan davranışlara karşı koymakla ilgili değildir. Aynı zamanda bir yaşam felsefesi; hem işinizde hem de dışarıda herkesle daha iyi geçinmenize yardımcı olabilecek bir iletişim tarzıdır. Çatışmaları nasıl önleyeceğinizi, nasıl işbirliği oluşturacağınızı ve başkaları düşüncesiz ya da kaba davrandığında bile nasıl nazik kalmayı tercih edebileceğinizi öğreneceksiniz. Zor insanlarla uğraşmaktan hiç kimse hazzetmez. Ne var ki, bu günlük yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır. Bu fikirler, size anlaşması zor insanları ustaca silahsızlandırarak kişisel ve mesleki ilişkilerinizi daha az gerilimli ve daha tatmin edici kılmada yardımcı olabilir. İnsanlar sizi ayakları altına almaya çalışırken kendinizi yüceltmenizi sağlayacak onlarca zeki ve nükteli, dövüşken olmayan yanıt öğreneceksiniz. Başkalarının parmaklarına basmadan kendi ayaklarınız üzerinde nasıl durabileceğinizi, yaralanmanıza izin vermeden ve kimseyi yaralamadan nasıl var olabileceğinizi göreceksiniz.
Düşünerek davranmayı nasıl öğrenebiliriz? Birisine kızdığımız zaman olayları büyük bir ihtimalle kendi gözümüzden görüyoruz. Kendimizi onun yerine koymuyoruz. Oysaki “Ben olsam ne hissederdim”, “Bana olsaydı ne yapardım”, gibi cümleler olayların çözümünde atılmış büyük bir adımdır. Hoşa gitmeyen davranışa neyin yol aştığını bulmak, zaman ayırmak, onu affetme yolunda atılmış büyük bir adımdır. Örnek: Hiddeti Empatiye Dönüştürün. Tongue-Fu seminerlerine katılanlardan birisi anlatıyor. Annem üç yıldır huzur evinde kalıyor. Her Cumartesi onu ziyarete gitmek bana zor geliyordu. Çünkü bütün yaptığı her şeyden şikâyet etmekti. Oda arkadaşından, kendisini kimsenin görmeye gelmediğinden, ağrılarından ve sızılarından şikâyet ediyordu. Sonra kendime şunu sordum: Haftanın yedi günü on sekiz saat yatakta uyuyor olsam ben ne hissederdim? Bir metre ötemde televizyonu yüksek sesle dinleyen birisiyle aynı oda da kalsam, günler geçip gitse ve çocuklarımın hiçbiri bir saat olsun beni görmeye gelmese, uyandığımda acı dolsa ve bu durumun hep böyle devam edeceğini bilsem ben ne hissederdim? Ben olsam ne hissederdim? Sorusu beni bencil sıkıntımdan kurtardı. Ve annemin günlerinin neye benzediğini düşünmeye başladım. Aslında annem için ne kadar az şey yaptığımın farkına vardım. İnsanların size davranış tarzlarından hoşlanmıyorsanız, tercih edebileceğiniz iki yol vardır: Ya hiç düşünmeden karşılık verirsiniz aklınız onlarda kalır ya da bir saniye durup olaya onların tarafından bakarsınız ve huzur içinde kalırsınız. Tongue Fu kitabı, öyle bir solukta okunup unutulması gereken bir kitap değil. Bölüm-bölüm okunacak ve üzerinde düşünülecek bir kitap. Her bölümün sonundaki eylem planlarını hayata geçirmek ise tümüyle size kalmış. Kitabın dili sade, açık ve mizah dolu. Örnekler ise hiç yabancısı olmadığımız, günlük hayatta ve iş hayatında sık sık yaşadıklarımızdan. İnsanlar arasındaki iletişimde husumeti, anlaşmazlıkları ve yanlış anlamaları uyuma dönüştürmek, sözlü çatışmalardan, ağız kavgalarından ve sinir patlamalarından kaçınmak, özünüzü, insanlarla huzurlu bir birlikteliğin aracı haline getirmek isteyenler “Sözlü dövüş sanatı Tongue Fu” kitabı sizin için… Bu kitapta hata aramak yerine çözüm aramak gerektiği konusu, bir anda muhatabımızın ağzından dökülen yaralayıcı sözlerin bizi yaralamasına izin vermeden O'na nükteli bir cevap vererek ortamı yumuşatmak ve dolayısıyla kendimizi iyi hissetmek, sabırlı olmak, ne olursa olsun nezaketi elden bırakmamak da dâhil birçok konuda doyurucu bilgiyi bulabileceksiniz. "Ama" sözcüğü yerine "Ve" sözcüğünü kullanarak cümle kurmaya başlamak için bu kitabı okumaya değer...