Havva Yorgancı
Yeni Hayat
‘Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.’
Orhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 2019 · Syf, 240 · İlk Basım Tarihi: 1997 · Okunma Sayısı: 8,3 bin
Orhan Pamuk, 1952 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Orta gelirli ve kalabalık bir ailede yetişti. İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü mezunudur. 1974 yılında roman yazmaya karar verdi. İlk romanı, Karanlık ve Işık ile katıldığı Milliyet Roman Yarışmasında birincilik ödülünü aldı. Bu roman 1982 yılında Cevdet Bey ve Oğulları ismiyle yayımlandı. Klasik yazımla edebiyat hayatına başlayan Orhan Pamuk, Post modern tarzıyla yazım hayatına devam etti. 2006 yılında Nobel Edebiyat ödülünü alan ilk Türk yazarı oldu. Orhan Pamuk'un tuhaf, şiirsel ve baş döndürücü bu romanı 1994 yılında yayımlandığında, tıpkı anlattığı sihirli kitap gibi esrarlı havasıyla kült roman olmuş, bir anda yüz binlerce okura ulaşmış, kırkı aşkın dile çevrilmişti. "Yeni Hayat insana Walter Benjamin'in, 'Bütün büyük edebiyat eserleri bir biçimi ya sona erdirir ya da bir yenisini başlatır, yani özel vakalardır' sözünü hatırlatıyor.
Bir kitap nasıl her şeyi birden anlatabilir? Tek olay etrafında okura nasıl aynı anda üç kitap okumuş hissi verebilir? Peki, kitabın birden fazla konuyu aynı cümlelerle ve aynı kitabın içerisinde işlemesi mümkün müdür? Kitabı okuyan birçok kişinin kitaptan çıkarımları nasıl farklı farklı olabilir? Böyle bir şey mümkün müdür? Eğer yazarı Orhan Pamuk ise, mümkündür, onu yaşayan en büyük roman yazarımız olduğunu kabul etmeliyiz.
Yeni Hayat kitabını okurken, biraz zorlanabilirsiniz zira Pamuk, kendisini okura kolayca teslim eden, yazdıklarını ve düşüncelerini açıkça okurun önüne seren bir yazar değildir. Her kitabında gizem, her kitabında hala anlaşılamamış bir takım olaylar vardır. Birçok kitabıyla ilgili hala anlaşılamamış sırlar bulunmaktadır. Kendisini çok seven ve hemen hemen tüm kitaplarını okumayı kendilerine bir görev edinen okurların bile üzerinde anlaşamadığı bir takım yazınları vardır. Bu kitap da tam olarak öyle bir kitaptır. Anlaması zor ve kendisini okurun önüne kolayca bırakmıyor. Okurken müthiş bir tat aldığınızı hissedersiniz; ama zaman zaman "ben bu kitabı anlamıyorum" hissine de kapılırsınız.
"Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti." cümlesi ile başlayan, bir kitap ile bütün hayatı değişen, 22 yaşındaki bir gencin romanı olarak bakmak, bana göre oldukça sığ bir bakış açısı olacaktır ve Orhan Pamuk'un zekâsına hakaret etmek anlamı taşıyacaktır. Zira Yeni Hayat, bundan çok daha fazlasıdır ve çok daha fazlasını hak etmektedir. Evet, bakıldığında kitapta anlatılan, hayatı değişen bir mühendislik öğrencisinin başından geçenler gibi görünmektedir; fakat gerçekte verilen mesajlar ve alt metindeki konu bambaşkadır. Yeni Hayat, bir yolculuktur, arayıştır, içe dönüştür, öze dönüştür, terk ediştir, geri dönüştür ve hatta ölümdür... Osman isimli mühendis öğrencisinin, okuduğu kitaptan etkilenerek kitaptaki hayatı araması, kitabın vaat ettiği yeni hayatın peşinden koşması, evini, annesini, okulunu, şehrini geride bırakmasını anlatan bir arayış, yolculuktur. Hatta Osman, kitabın etkisi ile Canan isimli bir kıza aşık olur. (Gerçi kitabın ilerleyen bölümlerinde Osman, Canan'ın etkisi ile kitaba başladığını kendisine itiraf ederken, okurun gözüne farklı bir bakış açısı da sunuluyor.) Böylece Osman, Canan'ın da yönlendirmeleriyle üniversite öğrenciliğinden uzaklaşır, İstanbul'dan ayrılır, bitip tükenmeyen otobüs yolculuklarına çıkar, yolculuktan yolculuğa savrulur. Yeni hayatın arayışında, kitapta vaat edilen hayatı arar da arar...
Benim kitapta gördüğüm ikinci konu ise, tasavvuftur. Osman sayısız otobüs yolculuklarında tasavvuf yolcusu, derviş gibi kaza ve kader içinde dolanır durur. Ayrıca ismi geçen Osman, Nahit ve Mehmet aynı kişiler olup Mehmet kendisi olabilmek için Osman'ı öldürür ve uzun yolculuklardan sonra başladığı yere yani kendine, özüne döner/dönüşür. Kendin olabildiğin, özüne döndüğün, en baştan başladığın yolculuktur. Zira "yolculuk", doğu edebiyatında kişinin olgunlaşması ve hakikati bulması için sıkça kullanılan bir semboldür. Orhan Pamuk da kitabın içerisinde sıkça Doğu-Batı romanlarını karşılaştırması ve bir takım örnekler vermesi bundandır. Osman ise kitap boyunca kendi iç dünyasında yolculuğa çıkar. Amacı "Canan’a kavuşmaktır. Canan ise, mutasavvıfların Allah'a verdikleri isimdir. (Canan yok ise can gerekmez.) Nasıl ki, bir mutasavvıf, yani maşuk, Canan'ına kavuşmak için ruhunda bir yolculuğa çıkarsa, Osman da aynısını yapar. Ayrıca Yeni Hayat, muhtemelen dinlerdeki kutsal kitaplardan biridir. Yazarı Rıfkı Hat karakteridir. Rıfkı Hat, memleketin, ancak Batı’dan alınan yeniliklerin topluma adapte edilmesiyle gelişebileceğini ancak kendi öz kimliğini de kaybetmemesi gerektiğini savunur. 1970'li yıllarda, Cumhuriyet'in kuruluş yıllarındaki modernleşme politikasının terk edilmesinden memnun değildir. Osman ise böyle bir kimlik arayışı içerisinde yolculuklardan yolculuklara dolaşıp durur.
İyi bir romandan beklentiniz nedir bilmiyorum; ama bu kitapta hepsinin bulunduğuna emin olabilirsiniz. Siyah beyaz televizyonlu kahveler, trafik kazaları, siyasi kumpas ve cinayetler, arayışlar, yolculuklar, kendini buluşlar... Hatta Pamuk bazı yerlerde romanı bırakarak okurla sıcak bir sohbetin içerisine bile giriyor. Daha ne olsun? Okurken kitabın karakteri ile karşılaşabiliyorsunuz ve bu hiç sırıtmıyor. Bambaşka bir ülkede sevdiğiniz bir tanıdıkla karşılaşmış hissi uyandırıyor okura. Gidip sarılmak istiyorsunuz o karaktere. İşte Pamuk sizi alıp bambaşka diyarlara sürüklüyor ve bir daha eski yerinize dönemiyorsunuz.
“Hayat ne kadar da kırık dökük.” kitaplar ise bu kırıkları yapıştıran tutkallardır, hayatımızda hiç eksik olmasın, her kitap yeni bir hayat, hayatımıza birer yenilik, güzellik olsun diyerek bitiriyorum.