"Haberin İşçisi, İşçi Haber."
İstanbul
Hafif yağmur
8°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,9489 %0.04
37,4644 %0.27
3.522.311 %-0.817
3.312,68 0,80
Ara
İşçi Haber Özel Haber Altın Portakal ödüllü Fidan'ın yönetmeni Ayçıl Yeltan: Benim için dünyadaki kadınlar 13 yaşında

Altın Portakal ödüllü Fidan'ın yönetmeni Ayçıl Yeltan: Benim için dünyadaki kadınlar 13 yaşında

Antalya Altın Portakal Film Festivali'nden 2 ödülle dönen Fidan filminin senaristliğini ve yönetmenliğini üstlenen başarılı isim Ayçıl Yeltan ile Fidan filmi üzerine konuştuk. "Fidan" filminin hikayesinden ve tüm süreçlerinden bahseden Yeltan, İşçi Haber'e kariyeri ve ilk uzun metraj filmi Fidan'ın başarılarına dair samimi açıklamalarda bulundu.

ÖZEL HABER-GİZEM GÜVEN

“Fidan”, parlak bir geleceği olmasına rağmen önemli bir yol ayrımına giren genç bir kızın hikayesini anlatıyor. Başrollerde, 13 yaşındaki Fidan karakterini canlandıran Leyla Smyrna Cabas ve kardeşi Ali'yi oynayan Ömer Asaf Bilgin yer alırken, başarılı oyuncular Alican Yücesoy, Ayça Bingöl, Göksel Kortay, Gürkan Uygun, Ilgın Bingöl ve Pınar Tuncegil de kadroya dahil oldu. Filmin cameo rollerinde ise sürpriz isimler izleyiciyi bekliyor.

Görüntü yönetmenliğini Arda Yıldıran, sanat yönetmenliğini ise Canip Serten üstlenirken, filmin kurgusu ise Melike Kasaplar tarafından yapıldı. Müzikleri Tolga Çebi'ye ait olan filmin süpervizörlüğünü Ahmet Sesigürgil, senaryo danışmanlığını ise Tarık Tufan gerçekleştirdi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü'nden ilk film yapım desteğini alan "Fidan", uluslararası alanda da dikkatleri üzerine çekti. Film, Fest New Directors New Film Festivalinden Marsilya'da pitching ödülünü kazanırken, MedFilm Festivalinden Roma'da work in progress ödülü aldı. Filmin fragmanını İsmet Araç hazırlarken, afiş tasarımını Atakan Hürpek üstlendi.

Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Sanat yolculuğum çok küçük yaşta müzikle Ankara Devlet Konservatuarı'nda başladı. İstanbul'a taşındım ve oyuncu olmak istedim. İstanbul Devlet Konservatuarı'nda Tiyatro ve Oyunculuk Bölümü'nü bitirdim. Ondan sonra da Dormen Tiyatrosu'nda bir 4 yıl, kapanana kadar oynadım aslında. Ondan sonra da Amerika yolculuğu başladı. İlk önce New York'tan başladım. Ondan sonra Los Angeles'a geçiş yaptım. Masterımı tamamladım. Oyunculuk yapmaya devam ederken birden bire kendi hikayelerimi anlatmak istedim. 2016 yılında da film yapmaya başladım. 

Oyunculuktan senaristliğe geçiş sürecinizde size ilham olan şey neydi?

Oyuncu dediğiniz kişi hikaye anlatan kişidir. Yazılmış şeyi anlatmak da bir seçenek. Kendiniz hikayenizi oluşturup da anlatabilirsiniz. Yorumcu aslında. Aynı zamanda kendi hikayelerini anlatan bir sürü oyuncu var. Senaryo yazan… Ama yöneten çok oyuncu yok çünkü o başka bir iş, başka bir kendini eğitmeyle ilgili bir şey. Her oyuncu buna istek duymuyor. Zaten zor bir şey yönetmenlik. Oyunculuğun yanında daha zor. Çok fazla sorumluluğu olan bir profesyonel yaklaşım yönetmenlik. Oyunculuk ise sadece senaryodaki karakteri giymek. Yönetmen her şeyi üstten görmek zorunda, kendi vizyonunu oluşturmak zorunda. Özellikle benim gibi kendi hikayelerini yazıp yöneten yönetmenler… Kitap yazmak gibi bir şey olarak düşünebilirsiniz. 

Altın Portakal'dan 2 ödül ile döndüğünüz yeni filminiz "Fidan" hakkında konuşmak istiyorum. Nasıl bir süreçti? Nasıl bir film “Fidan”? Senaryosunu nasıl yazdınız?

Özel bir şey yoktu aslında. Birçok şeyin birleşimi benim için senaryosu. Hikayeleri düşündüğüm zaman, kısa filmlerimde de öyle oldu, gündüz düşleri görmeye başlıyorum. Karakterler gözümde canlanıyor, yavaş yavaş oluşmaya başlıyor. Fidan için de öyle oldu. Hep bir kız çocuğunu görüyordum. Anlatmak istediğim şey bir kız çocuğunun gençliğe adım atarken ve yetişkin hayatına adım atarken eğitimin ne kadar önemli olduğunu vurgulamak istiyordum. Tek anlatmak istediğim şey başta oydu ama sonra hikayeye başka şeyler eklendi. Bir kız çocuğunun annesini kaybetmesi ne demektir? Bunlar hep benim dışarıdan duyduğum hikayelerin birleşimi. Ama en önemli şey benim için bir kız çocuğunun gençliğe adım atarken bütün yaşananlara rağmen eğitimin ne kadar önemli olduğunu fark etmesi ve her şeye rağmen yola devam edecek olmasını göstermekti. Onun dışında bir de Fidan'ın filmdeki yaşamıyla dünya kadınlarının şuanda yaşadıklarının paralelliğini kurmaya çalıştım. Çünkü benim için dünyadaki kadınlar 13 yaşında ve kabuğunu kırmaya çalışıyor. Bütün dünya öyle ama Türkiye özellikle. Fidan'ın 13 yaşında olmasının sebebi biraz da oydu. 

"Fidan" filmini nerede çektiniz?

Bu film, Demirciköy Sarıyer'de çekildi. 

Neden o mekanı tercih ettiniz?

Valla ben çok aradım aslında bir mekan. Yazarken filmi mekana göre yazmadım. Amerika'da yazdım zaten filmi. Sonrasında Türkiye'ye geldiğimde mekan bakarken Ege'de bir sürü köyü dolaştım. İstanbul'da Şile taraflarına gittim. Şile çok iyi olabilir diye düşündüm ama Şile'yi gezdiğim zaman şunu gördüm ki beni çok üzdü. Eski Şile kalmamış. Her yer inşaat… O sırada bir arkadaşıma sordum ve kendisi Demirciköy'de oturuyor zaten. Bana bazı yerleri gezdirdi orada. Sonra beni Demirciköy Uzunya'ya götürdü. Gittiğimiz anda ‘Burası’ dedim. Çok bekledik o yer için. Orası aslında bir kamp yeri. Kışın yaşayan çok yok ama yazın bir sürü insan geliyor. Deniz kenarı aslında. Biz plajı çok göstermedik ama orada bir plaj da var. Biz köy olarak kullandık orasını ve bence çok da güzel hizmet etti. Çünkü ahşap evler arka planı çok güzel sağladı. 

Filminizdeki oyuncuları ve özellikle Fidan karakterini canlandıran Leyla'yı nasıl seçtiniz? 

Bazı rolleri bazı oyunculara yazdım. Ayça Bingöl ve Gürkan Uygun'a kendi rollerini yazdım. Yani onları düşünerek yazdım. Nesrin rolünü özellikle Ayça… Aslında Ayça ve Gürkan sınıf arkadaşımdı. Birlikte Dormen Tiyatrosu'nda oynadık. Sonra babaanne karakteri için Göksel Kortay'ı düşündüm. Göksel abla ile de sahneye çıkmıştık Dormen Tiyatrosu'nda. Pınar'ı da yani anneyi oynayan Serap'ı da başta düşündüm. Onu da ona göre yazdım sayılır. Sadece Alican Yücesoy ve çocuklar sonradan katıldı. Öğretmeni oynayan Ilgın'ı da düşünmüştüm. 

Leyla'yı bulmak için bayağı bakındım. Leyla'da karar kılmamın sebebi ise çok böyle bir dingin suratı olması ve çok iyi bir dinleyici olmasıydı. Bu arada yaşı küçüktü ve çekimlerden bir sene önce karar verdik ona. Benim için bu çok önemliydi çünkü Fidan karakteri hiç konuşmuyor. Sadece bir cümlesi var. İfadelerini de dingin ve barışçıl buldum. Böyle iyi irtibat kuracağını tahmin ettim. Bu ilk filmi zaten. Leyla ile tanıştık ve ben annesine hemen Leyla ile çalışmak istiyoruz dedim. Böylece karar verdik. Çok yetenekli, iyi bir oyuncu olacak. 

Genel olarak da filmde replikler az. Filmde “Fidan” karakteri neden hiç konuşmuyordu? Sadece bir repliği vardı. 

Bütün oyuncularımızın diyaloğu azdı. Fidan'ın hiç diyaloğunun olmaması baştan tasarlanmış bir şeydi. Ben, bütün bu sorunları yaşayan kız çocuğunun sessiz çığlığını aktarmak istedim. Yani söyleyemediğimiz şeyler çok daha değerli. Bunu sürekli ifade etseydi Fidan, bence bu kadar etkili olmayacaktı. Diyaloğun olmaması bence konuyu çok daha iyi anlattı. Fidan zaten içine kapanık bir çocuk, annesinin hastalığı ile daha çok içine kapandı. Fidan'ın bir de zeki tarafı var. Matematiği çok iyi mesela. Akıllı bir kız ve konuşmak yerine gözlemlemek üzerine hayatını kurmuş. Bunu üzerine bir de acılar yüklenince, annesinin ölümü, iyice içine kapanıyor. Bu çok gördüğümüz bir şey çocuklarda. Ama benim için sessiz olması çok önemliydi. Sadece babası ile konuşuyor. Bu filmde bir de baba kız ilişkisi vardı. Sadece babası ile konuşmasının nedeni de bir anda her ne kadar karar ona bırakılmış olsa da babasının onayı çok önemli onun için. Babasının onun adına bir şey istemesi çok önemli. Babasının ona güvenmesi önemli. O yüzden Fidan sadece babası ile konuşuyor. 

"Fidan" filmi ile Altın Portakal'da en iyi kurgu ödülünü aldınız. Neler hissettiniz? Neler yaşadınız? Kurgu süreci nasıl oldu?

Kurgu, filmin tekrar yapıldığı yer. Yani bir yazarken yapıyoruz, bir çekerken yapıyoruz, bir de kurgularken yapıyoruz. Kurgu artık final oluyor. Ben bu filmi yazarken, şunu düşündüm: Öyle bir yazmalıyım ki sahnelerin yeri değiştiğinde bile bu film hala bir anlam ifade etmeli. Benim için görsel anlatım çok daha önemli diyalogdan. İlk kısa filmimde de hiç diyalog yoktu. İkinci filmimde de yine bir cümle vardı. Bunda yine diyalog var. Benim için bu filmin en önemli tarafı ekip ruhu ile yapılmasıydı. Mesela Sanat Yönetmenimiz çok başarılı. Mesela o gördüğünüz evlerinde içinde hiçbir şey yoktu ve içi boştu. Onların hepsini Sanat Yönetmenimiz giydirdi. Bomboş, buz gibi evleri o hale getiren Sanat Yönetmenimiz. O kadar yetenekli ki Canip Serten… 

Kurguda iki ay kadar çalıştık. Melike Kasaplar da çok iyi bir kurgucu. Anlatımı güçlü. Her gün 8-9 saat çalışıyorduk. Bence çok güzel şeyler bulduk ve denemediğimiz hiçbir şey kalmadı. Yani içim o anlamda çok rahat. Melike sabırlı bir kurgucu. Çok güzel bir çalışmamız oldu. Ben Melike ile çalışmadan önce hiçbir filmini seyretmemiştim ama ondan yaptığı bir belgeseli göndermesini istedim. Yaptığı işi çok beğendim ve belgesel üzerinden gitmek istiyordum zaten. Benim için doğal akış görüntü anlamında çok önemliydi. O yüzden Melike'nin doğru insan olduğuna karar verdim. Bir de kadın olması, bir kadın hikayesini anlatacak olması yine çok önemliydi. Bir kadın kurgucu olsa diye içimden geçiyordu hep. Ödül de aldı zaten.

Dizide Fidan'ı kim giydirdi?

Onun kendi kıyafetlerini kullandık. Çünkü ben oyuncuların hele böyle ilk defa bir şey oynayan kız çocuğunun kendi kıyafetlerini kullanmasının da çok büyük bir doğallık arz ettiğini düşünüyorum. Kendi olması için… 

Ayça Bingöl de Antalya Film Festivali'nde En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü'nü aldı.

Ayça çok anaç biri. O karakter de çok önemli aslında. Çünkü bütün her şeyi toparlayan kaldıran o. Aslında bir anlamda Fidan'ın kendisine örnek aldığı ve annesi de öldüğü için sığındığı bir liman. Tabi bunların hiçbiri göze sokularak anlatılmadı. Hikayelerimi ajite etmeden anlatmayı seviyorum. Tabi burada Görüntü Yönetmeni'nin de çok büyük bir etkisi var Arda Yıldıran… Kamera hakimiyeti o kadar güçlü ve o kadar iyi ki. Seyirciyi içimize almak çok önemliydi ve herkesin kendi yorumunu yapabilmesi. O yüzden çok fazla diyalog yoktu. Bundan dolayı da negatif eleştiri de aldık. Genel anlamda diyalog olmaması sebebiyle eleştirildik. Bana ve seven seyircilerimize göre de filmin en güçlü tarafı buydu. Baştan biliyordum zaten ana karakterimin hiç diyaloğunun olmayacağını ve bunun bana tam böyle bıçak sırtı bir şey oluşturacağını biliyordum. Yani bu filmi seven çok sevecek sevmeyen de hiç sevmeyecek. Bunu bilerek işin içine girdim. Hiçbir sanatçı sanatını birilerinin sevmesi için kurmuyor. 

Benim filmimin kurgusu ödül aldı ama kurgusu da çok eleştirildi. Yani seven seviyor sevmeyen sevmiyor. Negatif eleştiriler de bizim için çok önemli. Sonuçta amacımız seyirci sayısını yükseltmek. Hikayelerimizi anlatırken seyirciye ulaşabilmesi önemli. Sonuç olarak yaparken de insanların beğenisine göre yapmıyoruz. 

Filminizi bir dijital platformda yayınlamak yerine sinema salonlarını tercih ettiniz. Neden?

Aslında film, sinema salonları için yapılıyor. Genel anlamda bu böyle. Tabi ki çok zayıfladı sinema seyircisi. Çünkü herkesin elinde büyük ekranlar var ve birçok dijital platformdan bir sürü filme ulaşabiliyorlar. Ama bence özellikle benim filmim için söyleyebilirim. Bir kere bu filmde ses çok önemli bir unsurdu. Çünkü ana karakterin konuşmaması bütün filmde ses dizaynını buna göre kurduk. Sinemada seyretmek önemli. Burada bir birliktelik sağlayabiliyorsunuz. Evde dikkat dağıtıcı çok etki var ama bu filmi oturup izlemeniz gerekiyor. Tabi ki ilerleyen zamanlarda dijital platformlara da veririz. Benim için sinemada seyredilmesi çok önemli. Hiçbir yönetmen filminin televizyonda seyredilmesini istemez. Çünkü filminin seyirci ile bütünleşmesini ister. Filminin öylesine yemek yerken bir yandan başka bir şey yaparken izlenmesini istemez. 

Dijital platformda izleyecek seyirci sayısı ile sinemada izleyecek seyirci arasında fark var. Bu nedenle dijital platformlar da çok önemli. Nasıl baleye giden seyirci sayısı azaldıysa, sinemaya gidenler de azaldı. Ama teknolojimiz ilerliyor, bu da güzel bir şey. Bize sunulan teknolojik gelişmeleri de sevgiyle kabul ediyorum ama gönül  ister ki filmlerimiz sinemada seyredilsin.

Çekmekten en çok keyif aldığınız filminiz neydi?

Filmler, yönetmenler için çocuk gibi oluyor. Anneler çocukları arasında nasıl seçim yapamazsa siz de filmleriniz arasında seçim yapamıyorsunuz. Her film, kendi hayatını yaşıyor ve size kattığı deneyimler farklı oluyor. İlk filmde daha yeni öğreniyordum, ikinci filmde castı ve hikayeyi büyüttüm. Üçüncü filmde ilk kez Türkiye'de çektiğim ve Türk ekiple çalıştığım filmim. Hepsinin bana kattığı deneyim, enginlik farklı. O yüzden öyle bir seçim yapamam ama tabii Fidan ilk uzun metrajım olarak kalbimde bir işgal edecek. Çok insanla çalıştığım ilk filmim ve Türkiye'de çektiğim ilk filmim. Bundan da çok gurur duyuyorum. Çok istemiştim ilk uzun metrajımın Türkiye'den ve Türk konusu olmasını. Fidan'ın beni çok mutlu eden bir özelliği var. 

Benim en büyük şansım yapımcılarımın çok tecrübeli olmasıydı. Ben Türkiye'de kendi başıma bir film yapamazdım. Çünkü 21 yıldır Türkiye'de çalışmıyorum. Endüstri değişti. 

Son filminizde kız kardeşiniz Görkem Yeltan ile çalıştınız. Nasıl bir süreçti?

Yapımcılarımın biri kız kardeşim Görkem'di evet. Benim için büyük avantajdı. Beni o kadar iyi tanıyor ve ne istediğimi o kadar iyi biliyor ki. Bana hizmet etmek için çok çırpındı. Her yapımcı da bunu yapmaz tabi. Mesela süpervizörümüz Ahmet Sesigürgil. O kadar önemli ki ilk filminizde bir süpervizörünüzün olması. Şuan birçok yönetmenin böyle bir şansı yok. Ekibimiz, oyuncularımız, mekanımız çok güzeldi. İlk filmini yapan bir yönetmen olarak yüzde 80 istediğimi aldım bu filmden. Bu çok büyük bir rakam. Ben çok memnunum çocuğumdan. Fidan'ımı seviyorum. Ekibimiz o kadar güzeldi ki o kadar zevkle çalıştık ki…

Ayçıl Yeltan, Fidan'ın şu anda Afrika Kamerun'da gösterildiğini söyledi. Fransa Cinemed'de filmin çok ilgi gördüğünü belirten Yeltan, orada bir sürü seyirciden Türkiye'den aldığı yorumları aldığını belirtti. Yeltan, “Fidan, Amerika yolculuğuna başlayacak. Birçok şehirde gösterilecek ve sinemaya da girecek. Avustralya'da ve Kanada'da gösterilecek. Bunların yavaş yavaş hazırlıklarını yapıyoruz. Bundan da çok memnunuz” dedi. 

Yeni projelerinden de bahseden Ayçıl Yeltan, yeni projesini yurt dışında ve Türk oyuncularla çekmek istediğini dile getirdi.