Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı'ndaki konuşmasında, iktidarın ekonomi yönetimi nedeniyle her yeni güne yeni bir zam haberiyle uyanıldığını savundu. Enflasyonun yüzde 73,5 açıklandığını anımsatan Akşener, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin "Biz bir yol ayrımına gittik. Enflasyonla büyümeyi tercih ettik. Bu sistemden dar gelirliler hariç, üretici firmalar, ihracatçılar kar ediyor." ifadelerini eleştirdi.
Yokluğa, yoksulluğa mahkum edilenlerle dalga geçildiğini iddia eden Akşener, "Dar gelirli vatandaşlarımızı vatandaştan saymayan böyle bir umursamazlık olabilir mi?" diye sordu.
TÜİK'in kira fiyatlarının ne kadardan hesapladığını yayımlamayacağını açıkladığını aktaran Akşener, "TÜİK, yitip giden inandırıcılığını geri kazanmak adına vatandaşa daha şeffaf olmak yerine tam tersine 'AB'den artık böyle bir talep gelmiyor, ben de yayınlama ihtiyacı görmüyorum.' diyor. Yani kendisini bu ülkenin vatandaşına karşı değil sadece Sayın Erdoğan'a karşı sorumlu hissediyor." dedi.
"Bu kurumlar kimsenin şahsi şirketi değil"
Türkiye'de giderek derinleşen kurumsal devlet krizi olduğunu ileri süren Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Sayıştayın kuruluş yıl dönümü töreninde yaptığı konuşmada kuruma "ayar" verdiğini savundu. Akşener, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Hayırdır bay kriz? Neden bu kadar korktun? Neden bu kadar çekindin? Sayıştayın raporları zaten yolsuzluk ansiklopedisi gibi. Şimdi tehditle, baskıyla, zorbalıkla, bunun önüne geçebileceğini mi zannediyorsun? Hiç boşuna uğraşma, hiç kendini yorma çünkü devlet unutmaz. Haksızlık, hukuksuzluk, kimsenin yanına kalmaz. O raporlar elbet bir gün döner dolaşır ilgililerin yakasına yapışır. Bitti mi, bitmedi. Aynı şekilde Danıştaya da hem sopa gösterdi hem de hukuk dersi verdi. Neymiş? Vesayete koltuk değnekliği yapan, gizli, açık örgütlerin arka bahçesi haline dönüşen, menfaat hesaplarının aleti olan bir yargı, millet adına karar veremezmiş. Peki Danıştayın görevi ne? Yürütme organına yardımcı olan bir inceleme, karar ve danışma organı olmasının yanı sıra millet adına yargı yolu ile denetim yapmak. Hayırdır Sayın Erdoğan? İstanbul Sözleşmesi'nin Cumhurbaşkanlığı kararıyla feshedilemeyeceğini duymak çok mu zoruna gitti? Cübbesine düğme dikemediğin erdemli ve ahlaklı savcıların olmasına çok mu bozuldun? Bu kurumlar kimsenin şahsi şirketi değil. Bu kurumlarda çalışan hiç kimse de emir erin değil."
"Yargıyla soracağız, Danıştayla soracağız"
Muğla'nın Marmaris ilçesinde bulunan Kızılbük koyunda yapılan otel ve devremülk inşaatına tepki gösteren Akşener, Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanı Murat Kurum'a ve Muğla Valiliğine "'ÇED raporu gerekli değildir.' kararını hangi çıkara, hangi çıkar sahibine, hangi amaca ve hangi beklentiye göre verdiniz? Milletimizin gözünün içine baka baka, patlatılan dinamitlerle milli parkımızın, ağaçlarımızın ve endemik bitkilerimizin yok oluşuna neyin karşılığında göz yumuyorsunuz?" sorusunu yöneltti.
İktidara geldiklerinde milletin çalınan ve yağmalanan her bir karış toprağı, kopartılan her bir çiçeği, ağacının hesabını soracaklarını söyleyen Akşener, "Talana yol verenden de altına imza atandan da çanta taşıyandan da hesap soracağız. İhaleyi alandan da şantiye kurandan da ranttan beslenip semirenden de hesap soracağız. Şimdiden tüm ilgilileri uyarıyorum. Herkes ayağını denk alsın. Bunun şakası yok. O sandık elbet milletimizin önüne gelecek. Biz de milletimizden yetkiyi alınca göz göre göre bu ihanete paydaş olanlardan milletimiz adına hesap soracağız. Yargıyla soracağız, Danıştayla soracağız." ifadelerini kullandı.
"Gençlerimiz kendilerini çaresiz, sahipsiz hissediyor"
Türkiye'de yaşayan bir gencin hem ailesinin içinde bulunduğu durumdan hem de kendisinin içine düştüğü durumdan etkilendiğini öne süren Akşener, evde, okulda, sokakta, hiçbir yerde huzur bulamayan gençlerin ağır bir mutsuzlukla mücadele ettiğini söyledi.
Gençlerin ekonomik zorluklar nedeniyle yurt dışına gitmeyi düşündüğünü kaydeden Akşener, "Gençlerimiz kendilerini işte böyle çaresiz, kimsesiz, sahipsiz hissediyor. Üstelik bu çocuklar 'şanslı' olarak nitelendirilebileceğimiz koşullarda yaşaması gereken çocuklar. Büyükşehirde yaşayan gençlerimiz bile bunları yaşıyor. Daha küçük şehirlerde, köylerde yaşayan gençlerimizin, çocuklarımızın durumu daha da vahim." dedi.
AK Parti'nin eğitimde yol açtığı en önemli tahribatlardan birinin "köy okullarının kapatılması" olduğunu savunan Akşener, şunları kaydetti:
"Son 20 yılda, 20 binden fazla köy okulu kapatıldı. Taşımalı eğitim sistemi denilen garabet bir uygulamaya geçildi. Sonuçta ortaya çıkan manzarada köy var, köyde çocuk var ama okul yok. Bugün tam tamına 722 bin 845 çocuğumuz köylerinden şehir merkezlerine taşınıyor. Köy okulları kapatılınca milli bayramlarımız artık köylerimizde kutlanamıyor. Artık İstiklal Marşımız her pazartesi köylerimizde okunmuyor. Bayrağımız göndere çekilmiyor. Köy okulları kapatılınca köy hayatı da canlılığını kaybetti. Tarım bitti, hayvancılık bitti. İYİ Parti olarak milletimizin takdiriyle iktidara geldiğimizde ilk iş olarak taşımalı eğitim için harcanan parayla terk edilen köy okullarını yeniden tamir edeceğiz, her birini teknolojik yönden iyileştireceğiz. Köy okullarını açtığımızda unutturulmak istenen değerlerimize yeniden sahip çıkacağız."