"Haberin İşçisi, İşçi Haber."
İstanbul
Parçalı az bulutlu
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
34,5466 %0.13
36,1780 %-0.16
3.392.486 %3.352
2.966,08 0,14
Ara
İşçi Haber Siyaset İYİ Parti lideri Dervişoğlu: Tayyip Erdoğan Türkiye'si gazetelerde koskoca bir üçüncü sayfa haberinden ibaret kaldı

İYİ Parti lideri Dervişoğlu: Tayyip Erdoğan Türkiye'si gazetelerde koskoca bir üçüncü sayfa haberinden ibaret kaldı

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu partisinin grup toplantısında konuşma yaptı.

İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.

Dervişoğlu, konuşmasına helikopter kazasında yaşamını yitiren İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindeki heyete rahmet dileyerek başladı.

Dervişoğlu'nun açıklamalarından satır başları şu şekilde:

"105 yıl sonra içinde bulunduğumuz şartların 1919 şartlarına ne kadar benzer olduğunu, nasıl bir çaresizlik içinde olduğumuzu bir kere daha sıralamayacağım; bunun hamasetine de yaslanmayacağım. Buradan milletimizin kırık kalbine, incinen gururuna, çiğnenen onuruna, zedelenen ruhuna bir vesvese daha vermeyeceğim. Bizler 'İYİ' ve cesur insanlar; çarşıdan, pazardan, hastaneden, mahkemeden, okuldan, karakoldan habersiz, şuursuz ve duyarsızlardan, yani milleti maraba sayanlardan değiliz. Çocukluğunda bağdaş kurup oturduğu yer sofralarını, yere düşen ekmeği öpüp alnına koymayı, yatarken dua ettiği Yaradan'a sadece kendisi için değil; vatanı ve milleti için de kalpten dua edenlerdeniz. Bizler bu toprakların değerlerine yabancılaşmış aymaz atanmışlardan hiç değiliz. Bugün burada 105 yıl sonra tekrarlanması ve hatırlanması gereken şey; Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün tüm sorunları çözmek için ortaya koyduğu milli hakimiyete dayanan kayıtsız şartsız müstakil bir Türk devleti tesis etme ülküsüdür. Aslına bakarsanız parlamenter sistemdeki ısrarımız Mustafa Kemal Atatürk'ün ısrarıdır. Milli devletteki inadımız da yine Mustafa Kemal'in inadıdır. İşte biz o yüzden 'milli hakimiyet' diyoruz, 'milli Meclis' diyoruz, 'milli devlet' diyoruz!

"BUGÜN HİÇBİR YARGI KARARI YOKTUR Kİ BİR HAKSIZLIĞI GİDEREBİLSİN"

105 yıl sonra geldiğimiz noktada vatan da beka da görüyoruz ki artık adalettir. Adalet sistemini, adalet duygumuzla; hak ve hürriyetlerimizi hakkaniyet duygusuyla, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığımızı o kimliğe sahip olmanın verdiği gurur ve mutlulukla birlikte adım adım erozyona uğrattıktan sonra bu tek adam sistemini getirip milletimize dayattılar. İşte bu sistemdir adaleti mülkün temeli olmaktan çıkaran... İşte bu sistemdir devleti milletten koparıp mülk sahiplerinin malı yapan... Ve biz o günden beridir her işte adaletten yoksunuz, hakkaniyetten yoksunuz, hukuktan yoksunuz, can mal ve namus güvenliğinden yoksunuz. Tanzimat'tan bugüne 150 yıllık medeniyet kavgamızdan geri düşmek bu iktidara nasip olmuştur. 'Dilde, fikirde ve işte birlik' diyen bizler için hukukta birlik olmak da amaçtır. Bugün hiçbir yargı kararı yoktur ki bir haksızlığı giderebilsin, birinin yüreğine su serpebilsin... Artık iş öyle bir yere geldi ki bu kara düzenden kendileri bile şikayet ediyorlar... Olanlara darbe diyor ya da operasyon diye tanımlıyorlar. İktidar adeta kendini yemeye çalışan bir yılan misali kendi kuyruğuyla savaşıyor. Kendi geçmişini unutan bir meczup gibi aynada gördüğü suretine terörist diyor, albümde gördüğü fotoğraflarına ise darbeci diyor, FETÖ'cü diyor.

Mahkemelere, yargıya, adalete artık kim güvenebiliyor ki? Kendisine yapılan haksızlığa karşı, güvenle ve inançla “Ankara’da hakimler var diyerek” kim kendi kendini teskin edebiliyor? Hangimiz karakoldan aranınca, adliyeden tebligat gelince, gönül rahatlığıyla yaptığından ve yapmadığından emin olarak oralara gidebiliyor ki?

Çok yakın zamandan bir örnek olarak Ankara Organize Suçlar Müdürü, savcılığa gidip ifade vermek istiyor. Savcı, ifade vermeye gelene gözaltı kararı çıkartıyor. Emniyete güvenmeyip, jandarmaya aldırıyor. Jandarma alıp İstihbarat Teşkilatı’na götürüyor. İl Emniyet Müdür Yardımcısı ve beraberindekiler tutuklanıyor hiçbir şey olmasa bile belli ki bir şeyler oluyor.

"İYİ PARTİ BU ÜLKENİN ERKEN UYARI SİSTEMİDİR"

Açılım sürecinin tarafları hatırlatılmasını pek sevmezler ama ben kararlıyım ve unutturmayacağım. O ağalar Dolmabahçe’de 6-7-8 Ekim’den 4 ay sonra 28 Şubat 2015’te buluşup sonrasında da barış bildirisi okudular. Mahkemenin gerekçeli kararını bekliyoruz. Ülkemizi ateşe çevirmek isteyenlere verilen cezaları da ayrıca değerlendireceğiz. Ama onlarla Dolmabahçe’de pazarlık edenleri de asla unutmayacağız, unutturmayacağız!

Bir yandan mafya operasyonları derken, bir yandan 6-7-8 Ekim Davası eş zamanlı sonuçlandı. Bir yandan Gezi Davaları derken, bir yandan 28 Şubat afları gerçekleşti. Birileri takke alırken, birilerinin külah verdiği bu simsar sahnesinde hikaye hep üstünlerin hukukunu anlatır. Yönetmense hep muktedirlerin koltuğundadır. Bu hikayede 'Laiklik elden gidiyor' diye laik tarumar edilir. Sorunları çözeceğiz diye milletin birliği çözülebilir. 'Yeter' artık diyenlerin sözü 'Yetmez ama evet' manşetiyle görülebilir. Ama hakkı istiklal olan bu millete hiçbir zaman o hak reva görülmez. Başka bir sorumlu aramaya gerek yok; yeni bir şey lazımsa, Türkiye’de eğer değişecek bir şey varsa o da bu hilkat garibesi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ta kendisidir. Bu yüzden kurulduğumuz günden beri önerilerimizi ortaya koyduk. Yıllardır yalnızca hastalığı teşhis etmiyor; gereken reçeteyi de söylüyoruz, tedaviyi de söylüyoruz. Karşı karşıya kaldığımız tüm sorunlarla ilgili olarak ilgilileri zamanında uyardık. Yapmayın etmeyin dedik. Attıkları yanlış adımların nelere sebep olacağını da ayrıntılarıyla birlikte milletimizle paylaştık Ve her zaman haklı çıktık. Bu yönüyle bakıldığında İYİ Parti bu ülkenin erken uyarı sistemidir. Gelin yeni maceralar peşinde koşulacağına; ülkenin gerçeklerini konuşalım, erkleri birbirine karıştıran, ülkeyi tek adamın hırslarına ve heveslerine terk eden bu ucube sistemden kurtulmanın yollarını arayalım.

"EMEKLİLER İKTİDARIN ZULÜM SOPASINDAN PAYINA DÜŞENİ FAZLASIYLA ALIYOR"

Adalet terazisini hurda demir fiyatıyla görenler, Türk milletine pul kadar bile değer biçmiyor. Toplumun her kesimi gibi emekliler iktidarın zulüm sopasından payına düşeni fazlasıyla alıyor. Herkesi emekli ederken, ekmeğe muhtaç etmekten hicap duymuyorlar ama kendileri ne emekliliği ne de emeklinin yaşadıklarını elbette düşünmüyorlar. Ülkemizde şu anda yaklaşık 16 milyon emekli vatandaşımız vardır. Çaresizliğinden milyonlarca emeklinin en düşük emekli maaşını ancak 10 bin lira yapabildiniz.

Bugün milyonlarca emekli vatandaşımızın asgari ücretin altında emekli maaşı almasının tek sebebi, AK Parti iktidarının 2008 yılında yapmış olduğu düzenlemelerdir. Güncelleme katsayısını yüzde 100’den yüzde 30’a düşürdüler. Aylık bağlama oranını yüzde 75’lerden yüzde 50’ye çektiler. Sonuç ise 2003 Ocak’ında en düşük emekli maaşı asgari ücretten yarı yarıya fazla iken, bugün en düşük emekli maaşı asgari asgari ücretin altındadır. Emekli vatandaşlarımızın dertlerini bir nebze olsun çözecekseniz saçma sapan vaatler yerine en düşük emekli maaşını 21 sene önceki haline getirin ve asgari ücretin üstüne çıkarın.

"İKTİDARIN GÖREVİ SOKAKLARI ÖLÜNEBİLİR DEĞİL YÜRÜNEBİLİR YAPMAKTIR"

Ülkemizin 81 ilinden gelen haberler gasp yaralama vahşet cinayet sanılmasın ki sadece organize suç var sanılmasın ki sadece mafya ve devlet ilişkisi var. Dillerine pelesenk ettikleri Türkiye Yüzyılı’nda market kuyrukları Sovyetler Birliği, sokaklar Orta Doğu, yollar Latin Amerika haline geldi. Tayyip Erdoğan Türkiye’si gazetelerde koskoca bir üçüncü sayfa haberinden ibaret kaldı.

Artık büyükşehirlerin bazı yerlerinde suç gettoları oluşmuş durumdadır. Can, mal, ırz güvenliği kalmamış haldedir. Alınan bekçiler nerededirler? Alınan bekçiler görev saatlerinde gerçekten dolaşmaktadır mıdır? Yargıda reform iddiaları ortaya atanlar, güvenlik birimlerinize yardımcı olmanızın bir yolu da infaz düzenlemelerini gözden geçirmektir. Katili caniyi gözü dönmüş ıslah olmamışları sokaklara salmamaktır. İktidarın görevi sokakları ölünebilir değil yürünebilir yapmaktır.

Bu memleket siyasileşmiş cemaatlerin, mafyalaşmış siyasetçilerin ve siyasallaşmış mafyaların devlet içindeki güç mücadelesinden bıkmıştır. Bu millet artık iktidarın zaaflarından beslenen karanlık güç odaklarından yorulmuştur. Bugün Türkiye'de bürokrasi ve yargı şayet devlet içinde yapılanmış ve siyasallaşmış cemaatlerin oyun sahası haline gelmişse ve suç örgütlerinin hakimiyet ve hesaplaşma alanına dönüştüyse bunun tek sorumlusu vardır o da iş bilmez Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan'dır.

"YOKSULLUĞUN SEBEBİ İKTİDARIN YANLIŞ VE AKIL DIŞI POLİTİKALARDIR"

Hem pahalı gıda hem zehirli gıda yiyoruz. Tarım ürünlerini bir borsa yatırım aracı gibi görenler yüzünden memleketteki buğdaydan habersiz buğday ithal eden bir toprak mahsulleri ofisi olduğunu ifade ediyoruz. Enflasyonun sebebini esnafta, üreticide ya da halk arasında aramaktan vazgeçin. Hayat pahalılığının ve yoksulluğun tek sebebi izlediğiniz yanlış ve akıl dışı politikalardır. Eğer bugün birileri haksız kazanç elde ediyorsa sebebi izlediğiniz yanlış politikalardır. Bugün Türkiye dolara en yüksek faizi veren ülke konumundaysa sebebi bu iktidarın uyguladığı yanlış politikalardır. Merkez Bankası, iftiharla sunduğunuz tasarruf tedbirlerinin 8 katı kadar yani 818 milyar zarar ediyorsa ve bunu da sadece 2023 yılında yapmışsa sebebi izlediğiniz yanlış politikalardır.

Eğer başarılı bir istikrar programı izleyeceksiniz en başta tarımda reform yapacaksınız. Ürün zincirlerinde oluşan simsar yapılanmayı kıracaksınız. Barınma ve gıda krizini çözmek için yeni bir kentleşme modeli ile köy ve kent dengesini yeniden sağlayacaksınız."

"TÜRK VATANDAŞLIĞINI EŞANTİYON MALZEMESİ OLARAK GÖRDÜNÜZ"

Sayın Erdoğan nüfus artış hızından yakınıyor. Aileden ve ailenin kutsallığından bahsediyor. Ben size söyleyeyim sayın Erdoğan; sınır güvenliği olmayan bir ülkede can ve mal güvenliği, sokak güvenliği, iş güvenliği, sosyal güvenlik, milli eğitimi, barınacak ev kalmamış bir ülkede aile de olmaz, beklediğin nüfus artışı da gerçekleştirilmez. Şayet doğan çocuk güvenlik altında değilse bu millet bunu kabul etmez.

Ülke güvenliği diye güvenlik koridorlarına soktunuz. O koridorlardan geçen milyonlarca kaçağı da ensar masallarıyla, güvenlik masallarıyla uyutup şehirlerimize doldurdunuz. Hepimizi, Cumhuriyet'in 100. yılında bütün güvenlik krizlerini aynı anda yaşadığımız bir cendereye mahkum ettiniz.

Bu arada, her şeyi satılabilir her şeyi ihale edilebilir gördünüz. Vatan toprağına kupon arazi muamelesi yaptınız. Haliyle Türk vatandaşlığını da eşantiyon malzemesi olarak gördünüz. Kamyon kasalarına, TIR dorselerine doluşan herkes bu sınırlardan girerken mafyalara, çetelere pasaport verdiniz. Alkole ve sigaraya savaş açtınız da uyuşturucu tacirlerine resmi korumalar verdiniz.

"ÜLKEYİ DUYGUSUZ BİR ÇÖLE ÇEVİRDİNİZ SAYIN ERDOĞAN"

Siz bu ülkenin çocuklarını değil, başka ülkenin çocuklarını daha fazla sevdiniz sayın Erdoğan. Kendi çocuğunu sevmeyen taş kalpli bir baba gibi sevgiyi ve şefkati bu ülkenin lugatından çıkardınız. Aynı ihtilalcilerin yaptığı gibi kendi nesillerinizi yetiştirmek isterken tüm yetişmiş fidanları kırdınız, tüm ağaçları kestiniz, bu ülkeyi duygusuz bir çöle çevirdiniz sayın Erdoğan."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *