Dervişoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
Yeni anayasa ile başlayan sarayın yeni entrikaları malumunuz etki ajanlığıyla devam etti. O arada tasarruf tedbirleri tartışmalarına başlandı. Elbette bu esnada adalet televizyonlardaki gündüz kuşağı programlarında tecelli ediyor, yargı Ankara'daki yandaş ofislerde dağıtılıyor. Hukuk ise herkesin yüreğini sızlatıyor ama sadece iktidara göre kusursuz işliyor. 22 yıllık iktidarlarının bilançosu ortada olanlar tam da bıçak kemiği bile kırıp geçmişken, inatla gündemde tutmaya çalıştıkları sivil anayasa heyulasını 27 Mayıs'ın yıl dönümü vesilesiyle yine dillendirdiler.
Maarif sistemi yerle yeksan olduğundan artık okullar tabeladan ibaret kalmış, bilimsel çalışmalar yapılamaz hale gelmiş, dernekler, sendikalar, meslek kuruluşları yok olmuş, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle yasama fonksiyonlarından arınmış, yürütme yargı dağıtır hale gelmiş, yargı yürütmeyi üzmemek için kendini görevli saymış. Yani tüm erkler birbirine karıştırılmıştır. Kollukta kimin kime operasyon yaptığı belli değildir. Hangi tarikat, hangi cemaat derken emniyet ve jandarma İçişleri'nden alınıp neredeyse Diyanet'e bağlanacak seviyeye gelmiştir. Vatandaş bugününden şüpheli, yarınından ise umutsuzdur.
"RECEP TAYYİP ERDOĞAN VESAYETİ VAR"
2018'den beri bu milletin başına tek adamlığı siz bela ettiniz. Ayrıca neden şikayet edersiniz ki? Bizleri hayatımızın baharında zindanlara gönderen askeri darbeler sizleri saraylara taşıdı. Yürürlükte olan 1982 anayasasında vesayet yok değil, elbette var. Var ama askeri yönetimlerin vesayetinden ziyade, yaptığınız anayasa değişikliklerinden kaynaklı olarak Recep Tayyip Erdoğan vesayeti var. Gelin, doğru bir iş yapmak isterseniz biz hazırız. Bu anayasadan bütün vesayetlerin izlerini birlikte silelim. İşe de Tayyip Erdoğan vesayetini kaldırmakla başlayalım. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye adlandırılan Tayyipizm'den Türkiye'yi el birliğiyle kurtaralım.
İyi Parti olarak bugüne kadar sayısız yasa teklifi, araştırma önergesi ve yazılı soru önergesi verdik. Derneklerle, barınaklarla görüştük. Dertlerini dinledik. Çözümler geliştirdik. Hayvan hakları yasası çıkmalı dedik. Kontrol ve kısırlaştırma gerekiyor dedik. Bu hususlarda büyük gayret gösteren öncelikle milletvekillerimize ve emek veren tüm partili arkadaşlarıma huzurunuzda teşekkür ediyorum. Bizler, hayvanlara eşya muamelesi yapmayan En’am Suresi 38. Ayette ifadesini bulan 'Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir.' İlahi emrini, iman hakikati olarak kabul etmiş bir milletiz. Yüzyıllardır hayvanlara merhamet gösteren, şefkatli bir millet olarak, hayvanlarla çocuklar arasında yaşamsal bir tercih yapmamışız. Elbette bunları kıyaslanacak şeyler olarak da görmemişiz.
"İŞİNİZİ YAPMAYA NİYETİNİZ Mİ YOK"
Bizler Avrupalılar gibi sıfır sokak hayvanı politikası üretecek bir tarihten de gelmiyoruz. Veba salgınını, kedilerle birlikte atlatmış Yörük çadırını, dostu bildiği köpeğiyle birlikte taşımış, Asya’dan Avrupa’ya kısrak başı gibi uzanan bir toprağın çocuklarıyız. Gel gelelim birtakım ülkeler gibi, hayvan ve insanların birbirine karıştığı, bir şehir anarşisini de tercih edecek değiliz. Ancak bu anarşiden beslenen vicdan vampirleri kendi riyakarlıklarını örtmek için sabrımızı ve vicdanlarımızı sınıyorlar.
Diyor ki Tarım ve Orman Bakanı 'Bilimsel verilere göre, başıboş köpeklerin çoğalmalarının kontrol altına alınabilmesi, bir sene içinde toplam sayının yüz 70’inin kısırlaştırılması ile mümkündür. Ancak son 5 yılda ortalama 260 bin, bir yılda en fazla 350 bin köpek kısırlaştırılabilmiştir.' Yani paranız mı yok? İmkânınız mı yok sayın bakan? Yoksa işinizi yapmaya niyetiniz mi yok? Elbette bu sorular belediyeler için de geçerli. Sorumluların birbirine topu atmasına gerek yok.
Meselenin çözümü bellidir. Zor da değildir. Öncelikle iyi niyet gereklidir. Sonra merkezi hükümet ile yerel yönetimler arasında sivil toplum ve gönüllüler arasında, koordinasyon ve iş bilirliği gereklidir. Sonra yapılacak şeyin formülü bellidir. Topla, kısırlaştır, aşıla, koru. Bu süreçte barınakların kapasitesi ve imkanları da arttırılmalıdır. Evcil Hayvan ticareti tamamen yasaklanmalıdır. Hayvanlar takip edilmeli, onları sokağa terk edenlere yaptırım uygulanmalıdır. Yani hayvan hakları yasası çıkartılmalıdır.
"SEN GARİBANI GAMMAZLA, BİZ KALANTORU KAYIRIRIZ PROJESİ"
İngiltere'nin ünlü finans ve yatırım danışmanı pardon dilim sürçtü Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek... Bu aralar dil sürçmesi fazla oluyor bizde de oldu gördüğünüz gibi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek kamu görevlilerinin servislerini kaldırarak başladığı şahane tasarruf tedbirleriyle ekonomik krizi çözeceğinden o kadar emin olmuş olacak ki eşsiz uygulamalarına bir yenisini daha eklemeye karar verdi. Bu projeyle hem vergi gelirleri artacak hem de esnafın ve vatandaşın ek gelir ihtiyacı da karşılanmış olacak. Biz bunun adını MUYAP koyduk. Yani muhbirlik yap, para kazan projesi. Sen garibanı gammazla, biz kalantoru kayırırız projesi. Hayatın her alanında vatandaşı birbirine düşürerek siyasi rant sağlamaya çalıştıklarını biliyorduk ama bunu iktisadi alana çalışacaklarını doğrusunu isterseniz düşünememiştik.
Ne hikmetse bakanın aklına vergi borcu affedilen iş adamları, ballı maaş alan üst düzey yöneticiler, israf rekoru kıran saray harcamaları, görev zararı konusunda rekor üstüne rekor kıran kamu bankaları gelmemektedir.
Ayrıntılar geliyor...