Türkiye’de siyasetin kırılma noktalarından biri olan TÜSİAD ve hükümet ilişkileri, yine bir polemiğin merkezinde. Bu kez sahnede DSP Genel Başkanı Önder Aksakal var. Sert sözlerle TÜSİAD’ı hedef alan Aksakal, “Tıpkı Ecevit hükümetini devirdikleri gibi bugün kendilerinin yörüngesine girmeyen Recep Tayyip Erdoğan’ı devirme gayreti içindeler. Tabii bu hesap tutmayacaktır” diyerek dikkatleri üzerine çekti.
Ne var ki bu çıkışın ardından kamuoyunda başka bir sessizlik de yankı buldu: Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan’ın konuya dair sessiz kalması. DSP’nin yüksek perdeden eleştirilerine karşın, Erbakan’ın bu tartışmaya mesafe koyması, siyaset kulislerinde “stratejik bir sessizlik mi?” sorusunu gündeme getirdi.
Aksakal’dan Sert Eleştiriler: TÜSİAD Darbeci Vesayetin Ürünü
Aksakal, Meclis’te yaptığı açıklamada TÜSİAD’ı sadece bir iş dünyası örgütü olarak görmediklerini vurguladı. Ona göre TÜSİAD, Türkiye’nin siyasi yapısını dizayn etmeye çalışan “tuzu kuru” bir kulüp. 12 Mart 1971 darbesinden 20 gün sonra kurulan TÜSİAD’ın, o dönem darbeci vesayeti kalkan olarak kullandığını iddia eden Aksakal, “Bu kuruluş, Ecevit hükümetini nasıl yıktıysa, şimdi de Erdoğan’ı hedef alıyor” dedi.
Aksakal’ın dikkat çektiği bir diğer nokta ise DEM Parti heyetinin Irak’ın Erbil kentinde gerçekleştirdiği ziyaretler ve Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı gibi gelişmelerin, TÜSİAD’ın açıklamalarıyla aynı döneme denk gelmesi. Ona göre bu durum sadece bir tesadüf değil.
Fatih Erbakan’ın Sessizliği: Stratejik mi, Temkinli mi?
DSP lideri Aksakal’ın çıkışı oldukça netken, Fatih Erbakan’ın bu konuda sessiz kalması ise kulislerde yorumlara yol açtı. Yeniden Refah Partisi, son dönemde AK Parti’ye karşı mesafeli bir tutum izliyor. Öyle ki geçtiğimiz aylarda AK Parti’nin olağan kongresine katılmama kararı alarak ittifak çizgisinden uzaklaştığını belli etmişti.
Erbakan’ın TÜSİAD konusundaki sessizliği ise bir strateji mi, yoksa gerginlikten uzak durma politikası mı? Siyasi analistlere göre Yeniden Refah Partisi’nin tabanı, TÜSİAD gibi sermaye çevrelerine karşı mesafeli bir duruşu benimsiyor. Ama Erbakan’ın bu tartışmaya doğrudan dahil olmaması, “AK Parti ile köprüleri tamamen yakmak istemiyor” şeklinde de yorumlanıyor.
Ek olarak Fatih Erbakan’ın geçmişte benzer tartışmalarda daha temkinli açıklamalar yaptığı biliniyor. Örneğin, Kürt sorununa dair “Öcalansız çözüm” vurgusu yaparak net ama kutuplaştırıcı olmayan bir tavır sergilemişti.
TÜSİAD-Türkiye Siyaseti İlişkisi
TÜSİAD ve siyaset arasındaki gerilim yeni değil. Türkiye’de askeri darbelerden ekonomik krizlere kadar birçok kırılma anında TÜSİAD, hükümetler üzerinde dolaylı ya da doğrudan etkili oldu. 2001 ekonomik krizi döneminde Ecevit hükümetine yönelik eleştiriler ve TÜSİAD’ın hükümet değişikliği taleplerini çağrıştıran açıklamaları hala hafızalarda.
Aksakal’ın bu tarihsel göndermesi, özellikle DSP’nin geçmişte yaşadığı tecrübeler ışığında anlam kazanıyor. Yine de bugünkü Türkiye’de, askeri vesayetin yerini siyasi kutuplaşmalar ve ekonomik dengeler almış durumda.
Siyasette bazen en güçlü mesaj, söylenmeyenlerde gizlidir. Fatih Erbakan’ın bu konuda suskun kalması, belki de dikkatli bir siyasi hesap. Öte yandan Önder Aksakal’ın yüksek perdeden eleştirileri, DSP’nin aktif bir muhalefet çizgisinde kalmaya devam edeceğini gösteriyor.
TÜSİAD ve siyaset arasındaki bu yeni gerilim hattı, önümüzdeki günlerde daha fazla tartışma yaratacağa benziyor. Ama şu anda bir yanda güçlü söylemler, diğer yanda sessiz bekleyiş var. Ve Türkiye siyasetinde, bu tür sessizliklerin neye yol açacağını kestirmek her zaman kolay olmuyor.