Tıptaki karşılığı hiperkültüremi olan Floransa sendromu, özellikle sanat eserleri karşısında aşırı duygusal tepkiler veren bireylerde görülen bir psikosomatik rahatsızlıktır.
Ancak kesin nedenleri ve etkileri konusunda daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulan bu sendroma ilişkin detayları gelin hep beraber öğrenelim...
İSMİ NEREDEN GELMEKTEDİR?
Bireylerin sanat eserleri karşısında yoğun bir etkileşim yaşayarak fiziksel veya psikolojik semptomlar göstermesi durumunu tanımlayan Stendhal sendromu, ismini 19. yüzyılın ünlü Fransız yazarı Stendhal’dan almaktadır.
Ayrıca sendroma ilişkin araştırmalar yapan Magheri'ni, Floransa'da araştırmalar gerçekleştirmiş ve benzer semptomları yaşayan birçok kişinin verilerini toplamıştır. İtalyan psikiyatrist Graziella Magherini tarafından yapılan araştırmalar neticesinde Stendhal sendromu, 1979 tarihinde resmi olarak tanımlanmıştır.
FLORANSA SENDROMUNUN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Sendromun fiziksel belirtileri şöyle:
- Hızlı kalp atışı
- Baş dönmesi
- Baygınlık
- Halüsinasyonlar
- Ağız kuruluğu ve terleme
- Mide bulantısı
- Göğüs baskısı ve nefes darlığı
Ayrıca, Floransa sendromunun ruhsal belirtileri ise şunlar:
- Panik atak krizleri
- Duygu durum bozukluğu
- Paranoya ve hafıza kayıpları
SENDROMUN TEŞHİSİNDE DİKKAT EDİLENLER
- Fiziksel muayene: Yaşanan belirtilerin başka bir sağlık sorunundan kaynaklanıp kaynaklanmadığının öğrenilmesi için önemli bir teşhis yöntemidir.
- Psikiyatrik değerlendirme: Psikiyatrik bir durum olarak görülen sendromun teşhisinde, kişinin genel psikolojik durumu, duygusal tepkileri ve stresle başa çıkma yetenekleri incelenmekte ve değerlendirilmektedir.
- Hikâye anlatımı: Teşhis sürecinde bir diğer önemli yöntem ise kişiye yaşadığı deneyimlerin anlattırılmasıdır.
- Laboratuvar ve görüntüleme testleri: Yaşanan belirtilerin başka bir hastalıktan kaynaklanıyor olabileceği sebebiyle laboratuvar testleri ve görüntüleme yöntemleri de teşhiste önemli rol oynamaktadır.
FLORANSA SENDROMU NEDEN KAYNAKLANIR?
- Sanata duyarlılık: Sanat eserlerinin estetik güzelliği, sanata duyarlı kişilerde duygusal tepkileri tetikleyebilir ve bu durumun neticesinde de belirtiler ortaya çıkabilmektedir.
- Beyin işleyişi: Beyin işleyişi diğer insanlara göre farklı olan kişiler sanat eserlerine karşı daha yoğun duygusal tepkiler verme eğiliminde olabilir.
- Beyin kimyası: Beyin kimyasında yer alan serotonin, dopamin gibi nörotransmitterlerin rolü önem taşımakta ve bunlarda yaşanan değişiklikler ve hassasiyetler kişilerin duygusal tepkiler vermesine yol açmaktadır.
- Bireysel deneyimler: Sanat eserleriyle birlikte kişinin önceki yaşam deneyimleri, travmatik olaylar veya duygusal anıları ortaya çıkabilmekte ve bu durum da yoğun tepkilerin yaşanmasına sebep olabilmektedir.
- Stres ve anksiyete: Kişinin stresli ya da anksiyete dolu bir döneminde yoğun sanat eserlerine maruz kalması nedeniyle belirtiler ortaya çıkabilmektedir.
FLORANSA SENDROMU GERÇEKTEN VAR MI?
Birçok kişi tarafından gerçekliği tartışma konusu olan Floransa sendromu, şu anki literatüre göre nadir bir durum olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca edinilen bilgilerde Stendhal sendromunun ruhsal bozuklukların tanısı ve sınıflandırması için kullanılan uluslararası referans kaynağı DSM’de (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) resmi şekilde tanınan bir psikiyatrik bozukluk olmadığı bilinmektedir.
Öte yandan konuya ilişkin gerçekleştirilen çalışmalarda bireylerin sanat eserlerine maruz kaldıklarında beyinlerinin duygusal tepkilerle ilişkili bölgelerinin aktive olduğu iddia edilmektedir.
SENDROM BİLİMSEL ARAŞTIRMADA DA YER ALDI
Bilimsel bir araştırmaya konu olan sendroma ilişkin çalışma, İtalya'daki bir sanat araştırmaları merkezinde psikolog ve teknik uzmanlarla iş birliği içerisinde düzenlendi.
Burada yapılan deneyde, Floransa'da bulunan Medici Riccardi Sarayı'nın ziyaretçileri gözlemlenerek fresklerle süslü şapeli gezen ziyaretçilerin kalp atış ve nefes alış hızları, tansiyonları, göz ve kas hareketleri incelendi. Ayrıca deney kapsamında fresklere bakan ziyaretçilerin görüntüleri kaydedilerek, kendilerinden eserlere bakarken neler hissettiklerini yazmaları talebinde de bulunuldu.
Çalışmalar neticesinde elde edilen sonuçlarda, bazı ziyaretçilerin eserlere bakarken yüz kaslarının gevşediği, gözbebeklerinin küçüldüğü, kalp atışı, nefes alış hızı ve tansiyonlarında değişiklikler yaşandığı kaydedildi.
Öte yandan, görsel sanat eserlerine işitsel uyarıcılar da eklendiğinde beyindeki aktivitenin daha da arttığı fark edildi.