Hollanda sokaklarını gezerken, evlerin çoğunda perde ya da jaluzi görmemeniz oldukça sıradandır. Evlerin pencereleri genellikle açık ve herkesin içini görebileceği şekilde tasarlanmış. Peki, bu alışkanlık nereden geliyor ve neden Hollandalılar bu kadar cesur? Aslında bu gelenek, II. Dünya Savaşı dönemine dayanıyor.
Hollanda'da Perde Kullanımı: Gizlilikten Mi, Dürüstlükten Mi?
Hollanda, Nazi Almanyası tarafından işgal edilmeden önce de, savaş yıllarında ve sonrasında çok ciddi sosyal ve kültürel değişiklikler yaşadı. O dönemdeki gizlilik ve şüphe duygusu, insanların birbirlerine güvenmemelerini sağladı. Nazilerle işbirliği yapanlar ve direniş gösterenler arasında, savaş sonrası ciddi bir güven bunalımı oluştu. Bu dönem, şeffaflık ve dürüstlük değerlerinin önem kazandığı bir döneme işaret etti.
İşte bu dönemin ardından, Hollandalılar arasında "saklayacak bir şeyim yok" anlayışı yaygınlaştı. Evlerinde gizlemeye gerek duydukları hiçbir şey yoktu. O günden sonra, perdeler, halkın hayatına yerleşen bir gereksizlik haline geldi.
Bugün bile Hollanda'da pek çok evde perde ya da pencere örtüsü kullanılmaz. Bu gelenek, hala şeffaflık, açıklık ve dürüstlük göstergesi olarak kabul ediliyor. Hollandalılar için bir evin içine perde takmak, gizlenme ya da saklanma isteği gibi algılanabiliyor.
Bu alışkanlık sadece mimaride değil, aynı zamanda toplumsal hayatta da yansımasını buluyor. Hollanda, genellikle açıklığı, özgürlüğü ve samimiyeti savunan bir toplum olarak bilinir. Evlerin perde takılmadan, dışarıya tamamen açık olması, bu değerlerin bir yansıması olarak görülüyor.
Hollanda’daki perdesiz yaşam sadece kültürel bir alışkanlık değil, aynı zamanda açık ve ferah bir yaşam tarzı sunuyor. Evler, doğal ışıkla aydınlanıyor ve iç mekânlar, dışarıyla daha fazla bağ kuruyor. Bu da insanların yaşam alanlarını daha canlı ve iyi hissettiren bir hale getiriyor.