"Haberin İşçisi"
İstanbul
Parçalı bulutlu
11°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
38,2552 %0.34
43,8333 %0.15
4.076,87 % 0,33
3.225.285 %-0.172
İşçi Haber Özel Haber Kalabalıklardan kaçtı, doğada kendini buldu: Şeref Özarslan’ın köy günlükleri

Kalabalıklardan kaçtı, doğada kendini buldu: Şeref Özarslan’ın köy günlükleri

Şehir kalabalığından uzaklaşarak çocukluğunun geçtiği yaylalara sığınan Şeref Özarslan, doğanın kucağında kendi benliğini buldu. Küçük yaşta dedesiyle kurduğu bağ, onu bugünkü yolculuğuna taşıdı. Şimdi ise sosyal medyada binlerce kişiye, doğa ile yeniden bağ kurmanın yollarını anlatıyor. Peki, geçmişe olan bu özlem nereden geliyor? Onun için doğa ve köyler sadece bir yer mi, yoksa bir ruh hâli mi?

Okunma Süresi: 8 dk

ÖZEL HABER - YASEMİN YILDIZ SÜRMEN

Şeref Özarslan, doğayla iç içe bir yaşam sürmeye çocukluk yıllarında başlamış. Yaz tatillerinde ailesiyle Ankara'nın Çamlıdere ilçesindeki Çukurören Köyü'ne giden Özarslan, burada rahmetli dedesi ve ninesinin yanında vakit geçirirken doğa sevgisi ve köy hayatına olan ilgisi aşılanmış. Bu süre zarfında, doğanın huzur veren etkisini keşfeden Özarslan, "Yaşım 34, hâlâ köye giderken aynı duyguları yaşıyorum. Oralarda kendimi buluyorum ve enerjik oluyorum" diyor. Şehir hayatının karmaşası ve stresinden uzaklaşmak, doğada daha fazla vakit geçirmek ise ona motivasyon kaynağı oluyor. Ayrıca; doğanın insana kazandırdıklarını, yeryüzündeki tatil olanaklarının farklılıklarını, şehir hayatından ve karmaşasından nerelere sığınılacağına dair bilgiler veren Özarslan'la öze dönüşe dair pek çok şey konuştuk. İşte röportajımızın devamı…

Doğayla bu kadar iç içe olma hikâyeniz nasıl başladı? Sizi bu yola ne yöneltti? Biraz sizi tanıyabilir miyiz?

Doğayla iç içe olmam; küçüklükten bu yana yazları okullar tatil olduğunda hemen köye giderdik. Rahmetli dedem ve ninemin yanında dururduk kız kardeşimle. Hatta 3 ay bize yetmezdi, burada doğa ve köy hayatı sevgisi aşılanmaya başladı. Bu, bir orman köyü olan Ankara'nın Çamlıdere ilçesi, Çukurören Köyü'ydü. Yaylamız Benli Yaylası. Yayla ve köy kültürünün en yüksek seviyede olması da bizim için bir ödül diye düşünüyorum. Şükürler olsun. Köye giderken sevinirdik, heyecanlanırdık. Yaşım 34, hala yine giderken aynı duyguları yaşıyorum. Oralarda kendimi buluyorum ve enerjik oluyorum. Şehir hayatı bütün motivasyonumu düşürüyor.

Sosyal medyada paylaştığınız doğa yaşantıları, köy hikâyeleri ve eskiye dair özlemler büyük ilgi görüyor. Bu hikâyeleri paylaşma motivasyonunuz nedir?

Köylerde yaşanılanları, dediğim gibi doğa, köy, yaban hayatı ve doğa tefekkürü sevdiğimden ve kendimde yaşadığım için Anadolu insanlarıyla daha iyi bağ kurabiliyorum. Onlardan aldığım motivasyonla duyguları ve hisleri tam manasıyla sosyal medyada aktarmaya çalışıyorum.

Köylerde yaşayan insanlarla kurduğunuz diyaloglarda sizi en çok etkileyen hikâye ya da duygu ne oldu? Bizimle paylaşır mısınız?

Köylerde yaşayan insanların hep aza yetinen insanlar olduğundan bazı şeyleri yaşayamayışları, hep bir şeylere kanaat ederek geldikleri bu noktada eskiye dair anıları her zaman beni duygulandırır. Ama şöyle de bir şey var: Hep yarım kalmış hikâyeler, ama doğal, sakin ve temiz bir hayat sürmüşler.

Şehir hayatının kalabalığı ve karmaşası içinde doğanın ve köy yaşantısının insan ruhuna iyi geldiğini düşünüyor musunuz? Size göre doğa insana ne kazandırıyor?

Tabii ki iyi geliyor, hem de tahmin ettiğimizden çok daha fazla. Doğa, insanın yalnızca gözünü değil, ruhunu da doyuruyor. Kalabalık şehirlerde zamanla yorulan zihnimiz, doğanın sessizliğinde yeniden sakinleşiyor. Beton duvarlar arasında unutmaya başladığımız gerçek benliğimiz, ağaçların gölgesinde, kuş seslerinin arasında kendini hatırlatıyor.

Doğa, insana sabrı, sadeliği ve şükretmeyi öğretiyor. Her mevsimin kendi döngüsünü yaşarken gösterdiği denge, bize de yaşamın iniş çıkışlarını daha huzurlu karşılamayı öğretiyor. Gün doğumunu izlerken, rüzgarın yapraklarla konuşmasını dinlerken ya da bir derenin kıyısında otururken zaman yavaşlıyor… Sanki her şey olması gerektiği gibi.

Bana göre doğa, insanın içindeki karmaşayı düzene sokan bir aynadır. Ne zaman bir şeylerden sıkılsam ya da içimde çözüm bulamadığım sorular birikse, kendimi bir ormanın içine atarım. Çünkü bilirim ki o sessizlikte, doğanın kendi düzeninde, cevaplar hep oradadır.

Kısacası doğa, sadece bir kaçış değil; bir arınma, bir yeniden başlama ve insanın kendini hatırlama yeridir. Doğayla baş başa kalan insan, aslında en çok kendisiyle buluşur.

Son yıllarda artan ekonomik zorluklar nedeniyle insanlar tatil yapma imkânı bulmakta zorlanıyor. Böyle dönemlerde sizce doğa insanlara nasıl bir alternatif sunabilir?

Son yıllarda artan ekonomik zorluklar nedeniyle insanlar tatil yapma imkânı bulmakta gerçekten zorlanıyor. Tatil dendiğinde akla lüks oteller, kalabalık plajlar, pahalı mekanlar geliyor ama aslında dinlenmek ve ruhunu tazelemek için bunlara hiç gerek yok. Çünkü doğa, her zaman en sade ama en etkili alternatif olarak önümüzde duruyor.

Zaten bir tatilde ne arıyoruz ki? Huzur, sessizlik, biraz dinginlik, biraz nefes alacak alan… Bunların hepsini fazlasıyla doğada bulabilirsiniz. Üstelik hiç de yüksek bütçeler ayırmadan. Bir dere kenarına kurulmuş çadır, yakılan küçük bir kamp ateşi, yıldızlarla kaplı bir gökyüzü ve sabahın ilk ışıklarında uyanmak… Bunlar, insanın kalbine işleyen deneyimler. Parayla ölçülmeyen ama yıllar geçse de hafızadan silinmeyen anlar.

Ekonomik olarak zorlandığımız dönemlerde bile doğayla baş başa bir tatil; sade, doğal ve gerçek bir kaçış sunuyor bize. Çocuklarınızla, dostlarınızla ya da sadece kendinizle baş başa kalarak doğanın içinde geçireceğiniz birkaç gün, ruhunuzu tazeler, hayat enerjinizi geri getirir. Bence en kıymetli tatil, doğanın bize sunduğu huzurla yapılır.

Tatil veya dinlenme dendiğinde akla hemen pahalı oteller ve kalabalık sahiller geliyor. Siz, insanlara doğada nasıl daha uygun ve huzurlu tatil fikirleri önerirsiniz?

Dediğim gibi, tatil demek, öncelikle insanın kendisine verdiği bir hediyedir. Lüks oteller, pahalı mekanlar vs. buralarda şahsen ben dinlenemem. Tabii herkesin dinlenme şekli farklıdır, kimisi kalabalıkta dinlenebilir, ama genelde insanlar sakin, doğa ile iç içe yerlerde kendini dinlendirir. Ailenle çadırını açarsın, bir deniz, dere, baraj kenarında uzanırsın, gökyüzüne bakarsın, ay ışığı, yıldızlar, kuş sesleri... Hayat bu bence.

Geçmişe ve eski yaşamlara duyduğunuz özlemi sosyal medyada oldukça etkileyici bir dille aktarıyorsunuz. Sizin için “özlem” kavramı ne ifade ediyor?

Özlem kavramı, o zamanlar doğanın bağrında yaşanılan tüm hisleri, duyguları, renkleri ve sesleri tekrar yaşama arzusudur. Bu eskiye dair yaşanmışlıklara dair her şeyi, köylerde halen bulabilmektir. Neden şehirler daha uzak?

Bugüne kadar gezdiğiniz yerler arasında sizi en çok etkileyen köy veya doğa manzarası neresi oldu? Neden?

Benim için en etkileyici manzara, doğup büyüdüğüm topraklar... Ankara’nın Çamlıdere ilçesine bağlı Çukurören Köyü ve yaylamız Benli Yaylası. Belki dünyanın dört bir yanını gezebilirsiniz ama insanın köklerinin olduğu yerin yeri başka. Oraların havası, toprağı, kuş sesleri bile başka geliyor insana. Çünkü sadece bir manzara değil o; çocukluğumun geçtiği patikalar, dedemin sabah erkenden kalkıp odun kırdığı avlu, ninemin tandırda pişirdiği ekmeğin kokusu… Hepsi o doğanın içine karışmış. Orada sadece doğayı değil, geçmişimi, kim olduğumu, nereden geldiğimi hatırlıyorum.

Gezdiğim yerlerde çok güzel coğrafyalar, harika manzaralar gördüm ama hiçbiri içimde o aidiyet duygusunu bu kadar güçlü yaşatmadı. O yüzden "en etkileyici yer" deyince aklıma ilk gelen hep kendi köyüm olur. Çünkü ben sadece orada doğayı izlemiyorum; doğayla bütünleşiyorum. Orası beni ben yapan yer.

Eğer geçmişte bir dönemde yaşama şansınız olsaydı, hangi dönemde ve nasıl bir köyde yaşamak isterdiniz?

Açıkçası geçmişte bir dönemde yaşama şansım olsaydı, yine kendi köyümde, Çukurören’de, Benli Yaylası’nda doğmak ve yaşamak isterdim. Ama bu kez, eski zamanların o sade, kalabalıksız ve teknolojiye bulaşmamış halini doya doya yaşamak isterdim. Elektriğin yeni yeni geldiği, akşamları gaz lambasıyla aydınlanan, soba üstünde çay kaynayan, radyo başında toplanılan zamanlar… Komşulukların içten, sofraların ortak, çocukların ayakkabısız ama mutlulukla dolaştığı dönemler.

Benim için o dönem, doğayla, insanla ve kendi iç dünyanla kurulan bağın en saf halini temsil ediyor. Şehirleşme başlamadan, yollar asfalta boğulmadan, çocuklar ekranlara değil gökyüzüne bakarken büyüdükleri zaman… O dönemde bir yayla evinde sabah erken kalkıp koyunların ardından yürümek, yazın en güzel sabahını çiğ damlalarına basa basa karşılamak, akşamları yıldızları battaniye gibi üzerime çekmek isterdim.

Modern hayatın karmaşasından uzak, sessizliğin bile huzur verdiği bir zamanda, kendi köyümde yaşamak... O hem bir hayal, hem de aslında geçmişe dair yüreğimde kalan bir özlemin tarifi gibi.

Doğada yaptığınız yolculuklarda size en çok öğreten, hayatınıza yön veren deneyim ne oldu?

Doğada yapılan yolculuklar, ziyaretler ve yapılan her şey biraz da tefekkürdür. Eğer bakarsanız, Allah'ın yaratma sanatını en iyi gözlemleyebileceğiniz alanlardan biri doğadır. İnsana her şeyi öğretiyor. Geçmişten geleceğe de bir köprü kurarak düşünebiliyorsunuz.

Şeref Özarslan, doğa ile iç içe yaşadığı hayatını sosyal medyada takipçileriyle paylaştığı etkileyici yazılarla zenginleştiriyor. Köy yaşamına ve doğanın insan ruhuna kattığı huzura dair söyledikleriyle, şehir hayatının karmaşasından uzaklaşmak isteyenlere ilham veriyor. Şehirdeki stresin bir kenara bırakılmasını ve doğada, sade bir yaşam sürülmesini savunan Özarslan, aynı zamanda geçmişin hatıralarına olan özlemini de paylaşarak, takipçilerine daha doğal bir yaşam tarzını benimsemeleri konusunda cesaret veriyor.