"Haberin İşçisi, İşçi Haber."
İstanbul
Orta şiddetli yağmur
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
34,5467 %0.18
36,0147 %-0.62
3.406.178 %-0.415
3.005,46 1,47
Ara
İşçi Haber Yaşam Kelimelerle resim yapan şair: Cenap Şahabettin

Kelimelerle resim yapan şair: Cenap Şahabettin

Servet-i Fünun dönemi edebiyatına sembolizm anlayışını getiren şair Cenap Şahabettin "Hakikat-i Sevda", "Elhan-ı Şita" ve "Bitmemiş Bir Gül" adlı şiirleri kaleme aldı.

Türk edebiyatında sembolizmin öncüsü kabul edilen şair, yazar ve gazeteci Cenap Şahabettin'in vefatının üzerinden 88 yıl geçti.

Şahabettin, 1870'te Manastır'da doğdu ve babası Binbaşı Osman Şahabettin Bey'in 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Plevne'de şehit düşmesinden sonra ailesiyle İstanbul'a geldi.

Tophane'deki Feyziye Mektebi'nde ilk öğrenimi tamamlayan Şahabettin, Gülhane Askeri Rüştiyesi'ni bitirdi. Tahsilini Askeri Tıbbiye'de sürdüren şair, 1899'da hekim yüzbaşı olarak mezun oldu.

Cenap Şahabettin, 14-15 yaşlarındayken divan gazellerini taklit ederek şiire başladı. Usta şairin henüz okul yıllarında yazdığı ilk şiirleri Muallim Naci'nin yönettiği "Saadet" gazetesinde yayımlandı.

"Mekteb", "Hazine-i Fünun", "Maarif", "Malumat" gibi dergilerde şekil, içerik ve anlatım bakımından farklı şiir denemelerinde bulunan şair, önceleri Muallim Naci'nin etkisiyle divan şiiriyle ilgilense de daha sonra Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamid Tarhan'dan etkilenerek Batı tarzı şiire yöneldi.

Şiirleriyle dönemin sanat dünyasında çokça tartışıldı

Dönemin önemli edebiyat dergisi "Servet-i Fünun"da şiirleri okurlarla buluşan Şahabettin, zamanla Tevfik Fikret ve Halit Ziya Uşaklıgil ile Servet-i Fünun edebiyatının üç önemli isminden biri oldu ve eserleriyle dönemin sanat dünyasında çokça tartışıldı.

Şahabettin, bir süre sonra "Servet-i Fünun" şairlerinden ayrılarak bireysel şiiri tercih etti ve şiirde heceyi müzikle uyumlu kullanmayı savundu.

Tıbbiyeden iyi bir dereceyle mezun olduğu için 1890 başlarında cilt hastalıkları alanında eğitim almak üzere devlet bursuyla Paris'e gönderilen Şahabettin, 4 yıl sonra yurda dönerek Mersin, Rodos ve Cidde'de karantina hekimliği ve sıhhiye müfettişliği görevlerinde bulundu.

Usta şair, bu yönüyle Tanzimat'tan sonra Batı edebiyatı tesirinde gelişen Türk şiirinde Abdülhak Hamid'in ardından en büyük yenilikleri yapanlar arasında yer aldı. İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra Meclis-i Kebir-i Sıhhi üyeliği ve Daire-i Umur-ı Sıhhiyye müfettişliği görevlerini üstlendi.

Bir dönem düz yazıya yönelen, "Tanin", "Hürriyet", "Kalem" ve "Hak" gazetelerinde makaleler yazan Şahabettin, "Sözcüklerle yapılmış bir resim" olarak tanımladığı şiirde aşk ve tabiat konularına ağırlık verdi.

Cenap Şahabettin'i, Balkan Savaşlarından sonra birkaç kez Avrupa'ya gönderen "Tasvir-i Efkar" gazetesi, usta kalemin yazılarını, "Avrupa Mektupları" başlığıyla yayımladı.

 Fransızca-Türkçe sözlüğünü tamamlayamadı

Hekimlikten 1914'te emekliye ayrılarak Darülfünun'da (İstanbul Üniversitesi) Türk edebiyat tarihi, Batı edebiyatı ve Fransızca dersleri veren şair, Birinci Dünya Savaşı yıllarında ise 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa'nın davetiyle Suriye'ye gitti. Şahabettin'in bu gezileri, 1918'de "Suriye Mektupları" adıyla okura ulaştı.

Şahabettin, nesir alanında eserler verdiği gibi tiyatroyla da ilgilendi. Usta edebiyatçı, 2. Meşrutiyet döneminde hız kazanan tiyatro çalışmalarına katılarak, "Sahne-i Osmaniye" ve "Darülbedayi" gibi toplulukların edebi kurullarında görev aldı.

Kurtuluş Savaşı yıllarında Milli Mücadele'yi küçümseyen sözler sarf ettiği ileri sürülerek, öğrenciler ve diğer bazı hocalar tarafından aleyhinde gösteriler düzenlenen usta şair, 1922'nin eylül ayında üniversitede görev yapan diğer hocalar Ali Kemal, Rıza Tevfik, Hüseyin Daniş ve Barsamyan Efendi'yle görevinden istifa etmek zorunda kaldı.

Cenap Şahabettin, yaşamının son yıllarında yoğun bir şekilde üzerinde çalıştığı Fransızca-Türkçe sözlüğünü tamamlayamadan, beyin kanaması nedeniyle 12 Şubat 1934'te İstanbul'da vefat etti. Usta şairin cenazesi, Bakırköy Mezarlığı'nda yatan, kızı Destine Hanım'ın yanına defnedildi.

"Servet-i Fünun'a sembolizm anlayışının bizzat örneğini vererek getiren odur"

Cenap Şahabettin şiirleri hakkında çalışmalar yapan Mehmet Kaplan, bir açıklamasında usta şairi şu sözlerle anlatmıştı:

"Yalnız o da çağdaşları gibi hayatı ve insanları, aralarına girmeyerek uzaktan temaşa lezzetiyle yetinmiştir. Resim ve musiki kültürü olan Cenap Şahabettin, şiirini bu sanatlarla beraber yürütmüştür. Şiirine musiki sanatının girişinde Fransız sembolistlerinden faydalanmakla beraber bunu pek az şiirinde başarı ile uygulayabilmiştir. Elhan-ı Şita, Yakazat-ı Leyliyye, Temaşa-yı Leyal, Temaşa-yı Hazan gibi şiirleri nesiller boyunca okunan Cenap Şahabettin, şiirde ahenge önem verdiği için hece yerine daima aruzu tercih etmiş, makalelerinde ve tartışmalarında hece veznini küçümsemiştir."

Akademisyen Hasan Akay da "Servet-i Fünun" şiir estetiğinin kurucusunun Cenap Şahabettin olduğunu belirterek, "Servet-i Fünun şiirinin her şeyden önce 'bir sıfat devrimi' olduğunu ilk defa ispat eden odur. Servet-i Fünun'a sembolizm anlayışının bizzat örneğini vererek getiren de odur. Orijinal yeni imajlar, hayaller, tasavvurlar, alegori ve semboller sokan, sadece üslup açısından değil fakat aynı zamanda 'şiir penceresinden dünyayı seyrediş' hususunda da Servet-i Fünun şairlerini etkileyen Cenap olmuştur." değerlendirmesini yapmıştı.

Şahabettin'in şiiriyle göstermeye çalıştığı iki unsuru, şiir için sesin ve görüntünün değeri olarak açıklayan yazar Mehmet Can Doğan ise şunları kaydetmişti:

"Bunları gösterirken yeni ve farklı olanı da tecrübe etmiştir. Onu, öncekilerden ve neslinden ayıran bu tecrübe, bir zihin şiiri ortaya çıkararak şairini durdurmuşsa da sonrakiler için yol açıcı olmuştur. Şairin yapmaya çalıştığının dönemi içinde farklı ve yeni olduğunu görenler, şiirlerindeki pitoreske ve sese yoğunlaşmışlardır. Poetikanın kurduğu şiir, yorumunu da beraberinde getirmiştir. Dönemsel okumalarda, şiirlere farklı anlamlar yüklendiği, yüklenebileceği bilinen bir gerçektir. Hele söz konusu şiirler, Cenap'ta olduğu gibi poetika ile desteklenmişse yüklenen anlam dönemselliği aşıp bütünüyle şiire eklenebilmektedir."

 Eserleri

Şiir türünde: "Tamat", "Seçme Şiirleri", "Bütün Şiirleri", "Elhan-ı Şita", "Yakazat-ı Leyliye"

Tiyatro: "Yalan", "Körebe", "Küçükbeyler", "Merdud Aile"

Gezi yazısı: "Hac Yolunda", "Afak-ı Irak", "Avrupa Mektupları", "Suriye Mektupları", "Medine'ye Varamadım"

Düz yazı: "Evrak-ı Eyyam", "Nesr-i Harp", "Nesr-i Sulh"

İnceleme: "William Shakespeare", "Kadı Burhanettin"

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *