Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kültür Sanat Etkinlikleri kapsamında, ‘Bir Diriliş Mimarı Sezai Karakoç’ adlı programda üstadın hayatı ile ömrüne sığdırdığı eğitim, kültür ve düşünceler konuşuldu. AKM’de düzenlenen etkinliğe vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi.SAKARYA (İGFA)- Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sanat Etkinlikleri, Sezai Karakoç’un hayatı, fikirleri, edebi düşünceleri ve eğitiminin konuşulduğu ‘ Bir Diriliş Mimarı Sezai Karakoç’ programıyla devam etti. AKM’ de düzenlenen panele Prof. Dr. Münire Kevser Baş, Prof. Dr. Turan Karataş, Prof. Dr. Durmuş Günay ve Prof. Dr. Yılmaz Daşcıoğlu konuşmacı olarak katıldı. Programda üstat Karakoç, kendi eserleriyle hatırlandı.
Programda hatıralarıyla üstadın hayatını katılımcılara anlatan Prof. Dr. Turan Karakaş, “Sezai Karakoç kimseye boyun eğmeden dosdoğru yaşadı. Bu hayattaki dik duruşunu ben Mehmet Akif’e benzetiyorum. Hayatta hep öğrenmek için çabalayan ve bunun için kendine eğitime adayan bir şahsiyettir. Kendisi çok mütevazı bir kişilikti. Sezai Karakoç son nefesine kadar çalıştı ve toplumu aydınlatmak için mücadele etti. Bugün görüyoruz ki Sezai Karakoç gibi örnekler azalıyor. Umuyorum Karakoç gibi toplumu aydınlatan kişiler her geçen gün çoğalır” derken diğer konuşmacı Prof. Dr. Durmuş Günay ise “ SAÜ ye 1987 yılının başında geldim, 2000 yılında ayrıldım. 13 yıl Sakarya’da yaşadım. 1990 yılında Diriliş Partisi Sakarya İl Teşkilatı kuruldu. Üstadı sürekli davet ederdik büromuza. Belki üstadın en çok ziyaret ettiği illerden biri Sakarya’dır. 1993 yılında bir seçim konusu oldu. Karakoç, meydan konuşmasında kürsüde konuşurken devletle ilgili 3 tane slogan yazıldı. Sloganların hepsini kendi elleriyle yazdı. Millete adanan devlet anlayışından bahsediyordu yazdıklarında. Üstat Antep’te okurken büyük doğuyla ilgili bir pankart görüyor ve bu konu ilgisini çekiyor. Uzun bir süre araştırmaları ile birlikte Necip Fazıl’a mektup yazıyor” ifadelerinde bulundu.
"MODERN BATI DÜŞÜNCELERİNE DE ÖNEM VEREN BİR KİŞİLİKTİ"
Üstadın fikirlerini katılımcıyla paylaşan Prof. Dr. Münire Kevser Baş, “Sezai Karakoç deyince üç anlam gelir aklıma. Şair, mütefekkir ve müstesna bir kişilikti kendisi. Bu kavramları inşa etmek için bir ömür adanmıştır. Karakoç, 1933 yılında kendi deyimiyle yıkılmışlık içinde dünyaya gelmiştir. Bu asrın en büyük şiirlerinden biri olan Mona Rosa şiirini 1951 yılında genç yaşlarında yazmıştır. Karakoç’un düşünce ve dünyasının İslami
kimliği belirgin çevrelerin modern entelektüel kaygılarına cevap veren doyurucu bütünlüğü onun ve eserlerinin ilgi odağı olmasını sağlamıştır. Kendisi üç büyük üstadım dediği İbni Arabi, Mevlana ve Yunus Emre’nin fikirlerini oldukça önemsemiştir. Sezai Karakoç’un diğer İslami düşünce önderlerinden önemli bir fark onun modern batı düşüncesini de takip etmesidir” dedi.
"SANATIYLA IŞIK SAÇAN BİR ÜSTATTIR"
Prof. Dr. Yılmaz Daşçıoğlu ise Karakoç ile ilgili anlatımında, “ Sezai Karakoç sadece şair değil aynı zamanda düşünürdü. Son 150-200 yıl edebiyatının düşünce dünyasına baktığımızda sanatıyla düşüncesiyle bir bütün sistem oluşturmaya çalışan tek örnektir. Bize sunduğu yapı aslında birbirini tamamlayacak şekilde 57 esere serpiştirilmiştir. Bizim modernleşme diye bir problemimiz var. Bu aslında hepimizin hayat tarzını değiştiren büyük bir problem. Sezai Karakoç son 100 yılın içerisinde düşüncesiyle, sanatıyla ışık saçan bir üstattır. Ondan öğreneceğimiz fikirlerin yanı sıra onu model olarak geliştireceğimiz bir kişiliktir.