ANTALYA (AA) Antalya'da düzenlenen 6. Uluslararası Güvenlik Sempozyumu'na katılan İçişleri Bakan Yardımcısı Tayyip Sabri Erdil, Türkiye'nin PKK terör örgütünün eylem yapma kapasitesini büyük ölçüde sıfırladığını ve etkisiz hale getirdiğini bildirdi.
Polis Akademisi Başkanlığınca Serik ilçesi Belek Turizm Merkezi'ndeki bir otelde "Uluslararası güvenliğe bir tehdit olarak PKK ve bileşenleri" başlığıyla gerçekleştirilen sempozyumun açılışında konuşan Erdil, akademinin karar vericilere rehberlik eden önemli çalışmaları ortaya koyduğunu söyledi.
Güvenlik yönetiminin 2000'li yıllarda küreselleşme ile yeni bir evreye yöneldiğine dikkati çeken Erdil, güvenliğin uluslararası ilişkiler disiplininin bir parçası haline geldiğini kaydetti.
Güvenlik kavramının dünyadaki gelişmelere bağlı olarak sürekli bir dönüşüm yaşadığına işaret eden Erdil, ulaşım ve iletişim teknolojilerinde yaşanan olağanüstü ilerlemenin güvenlik tehditleri ve bu tehditlere verecek cevapların artması ve çeşitlendirilmesine önemli bir etki yaptığını vurguladı.
Güvenlik yönetiminin artık devlet sınırlarını aştığını, terör örgütü ve diğer güvenliği tehdit edenlerin etkin bir paylaşım ve etkileşim içerisinde olduğunu aktaran Erdil, "Türkiye, sahada değişik motivasyonlarla faaliyet yürüten terör örgütlerinin ortak hareket ettiğini, birlikte yapılandığını özellikle PKK, YPG, DEAŞ ve FETÖ gibi örgütlerin gerektiğinde çeşitli alanlarda ortak faaliyet, paylaşım, güç birliği içerisinde olduğunu tecrübe eden bir durumla karşı karşıya. Türkiye çevremizde örgütlenen terör yapılanmalarıyla topyekun bir mücadele iklimi oluşturmuştur. Türkiye, kendisini tehdit eden oluşumlar çerçevesinde yapılanmış gruplarla bir güvenlik koridoru oluşturmak ve onların etkileşimleri azaltmak, içeriye nüfuzunu azaltmak, içeride oluşturduğu hem lojistik hem de paylaşım iklimini etkisiz kılmak için çeşitli operasyonlar yaptı." dedi.
PKK'nın küresel bir tehdit olduğunu önlerindeki süreçte dünyanın daha güçlü olarak yaşayacağının altını çizen Erdil, şunları kaydetti :
"PKK'yı ülkeler hala dünyada çok yüksek ve kararlı bir sesle, dille, duruşla terör örgütü olarak tanımlamadıklarını biliyoruz. Türkiye'nin 45 yıldır çok büyük bir enerjisini sömürdüğünü uzaktan izliyorlar, görüyorlar. Uluslararası güvenliği tehdit edecek önemli bir bileşen rolünü önümüzdeki süreçte oluşturacağını birlikte göreceğiz. Bu küresel bir tehdide dönüşecek. Zaman zaman işaretlerini veriyor ama bundan sonra daha güçlü bir şekilde gösterecek. Oluşturduğu risk ve tehdit kapasitesini, güvenliği tehdit edecek güç kapasitesini sahip olduğu bütün bileşenleriyle Türkiye'ye doğru kullanıyordu ancak burada kullanma kabiliyeti azaldı. Türkiye'nin bu alandaki etkin ve başarılı mücadelesi ortada. Türkiye çok boyutlu mücadelesiyle yıllık terör örgütüne katılımların 5 bin 500 olduğu yıllardan bu yıl 50'li rakamlara düşürdü. İçerdeki terörist sayısı da 160'ın altına indi. Terör örgütünün eylem yapma kapasitesini Türkiye, büyük ölçüde sıfırladı ve etkisiz hale getirdi. Yani Türkiye'nin PKK'yla bütünleşik mücadelesi sonuç verdikçe, eylem kapasitesi azaldıkça, sahip olduğu bileşenler ve güçle terör örgütü muhtemelen dışarıda kendine yeni alanlar bulacaktır. Risk ve tehditlerini oralara taşıyacaktır."
Türkiye'yi yöneten siyasal iradenin bölgede sosyolojik anlamda ret ve inkar politikaları yerine oradaki olguyu doğru okuyup farklı politikalar geliştirdiğini anlatan Erdil, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Toplumsal bütünleşme ve kaynaşma iradesini politika olarak ortaya koymanın terörle mücadelenin başarısında önemli bir etkisi var. Terör örgütü ile konvansiyonel mücadelemizin yanında örgütü diri tutan ve hem bölgede hem de yerel halk üzerindeki gücünü, etkisini sürdüren, uluslararası sistemde, kamuda güç toplayan unsurlardan bir tanesi de oradaki yerel yönetimlerin oluşturduğu iklimdi. Bu sadece insan ve finansal kaynak diye yorumladığımız destek değil. Onun ötesinde yerel yönetimler marifetiyle oradaki kamu üzerinde devletin erkinin dışında bir erk olarak örgütün gücünü orada inşa etti. Adeta arka planda paralel bir yapı, paralel bir devlet inşa etti. Yerel yönetimlerle ilgili kayyum atamaları, görevlendirmeler yapıldı. Devletin bütün hizmetlerini hatta hafif pozitif ayrımcılık yaparak orada var edecek çalışmaları arttırıyoruz. Bütün bakanlıklar ortak olarak çalışıyor, kapasitesi ve hizmet kalitesi arttırılıyor. Memnuniyet inşa etme çalışması sürdürülüyor. Oradaki toplumun hoşnutluğu, rızası inşa edilmeye çalışıyor. Bunun üstünde, dışında daha farklı derin çalışmalara ihtiyaç var. Bilimsel, teknik, akademik boyutta desteklenecek stratejilere ihtiyaç var. Bu çizgide asimetrik bir akıl, düşünce, mücadele ve teknik üretmek durumundayız."
Sosyal medyanın da terör örgütlerinin iletişim ve etkileşimini arttırdığını belirten Erdil, farklı grupların inşa edilmesinde, güçlenmesinde etki oluşturan sosyal medyanın önemsenmesi ve çok farklı boyutlarıyla incelenmesi gerektiğini vurguladı.
Polis Akademisi Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Çolak, terör örgütü PKK'nın asimetrik terör saldırılarıyla istikrar ve barış ortamına en büyük meydan okumalarından birisini yaptığını söyledi.
PKK'nın terör faaliyetleri ve eylemleri arasına çocukların kaçırılması ve istismarı, kadınların radikalleşme sürecine dahil etmeye çalışmasıyla aile yapısına doğrudan zarar verdiğine dikkati çeken Çolak, "Edindiği tecrübe ile Türkiye, terörle mücadele konusunda en başarılı devletler arasında yerini almıştır. PKK terör örgütünün oluşturduğu tehditler bölgesel düzeyi aşıp uluslararası anlamda istikrarsızlık oluşturan bir durum haline gelmiştir. Küresel politikada bir çok devlet PKK'yı terör örgütü olarak tanımasına rağmen örgüt çeşitli ülkelerde yapılanmalarını sürdürüyor, buralardan kendisine finansal destek sağlıyor." diye konuştu.
Küreselleşmenin diğer terör örgütlerinde gözlendiği gibi PKK'nın da teknolojik iletişim araçlarıyla toplumu manipüle etmeye çalışmasına neden olduğunu kaydeden Çolak, "Türkiye, 40 yılı aşkındır terör örgütü ile hem ulusal sınırları içerisinde hem de sınır ötesinde silahlı mücadelesini sürdürmektedir. Türkiye, çeşitlendirdiği araç ve imkanlar ile PKK'nın sınırlar içerisinde faaliyet ve eylem kabiliyetini büyük oranda sonlandırmıştır." ifadelerini kullandı.
Sempozyumda PKK içerisindeki yabancı teröristlerle ilgili de oturum gerçekleştirileceği bilgisini veren Çolak, "PKK'nın içinde Avrupa'dan gelen aşırı sol, anarşist grupların yer aldığı bilinmektedir. Bunların sadece Türkiye için değil döndüklerinde kendi memleketleri için de ciddi bir tehdit oluşturmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
Uluslararası Terörizm ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (UTGAM) Müdürü Prof. Dr. Şule Toktaş da sempozyumda 5 ayrı oturum başlığı altında PKK terör örgütünün oluşturduğu tehdidin tüm unsurlarıyla ele alınacağını söyledi.
Sempozyum, 12 Aralık'ta sona erecek.