Türk Parlamenterler Birliği’nce düzenlenen programda Hukukun Üstünlüğü ve Yargı Reformu başlıklı konferans veren Adalet Bakanı Abdullah Gül, gündeme dair açıklamalarda bulundu.
''ADALET OKSİJEN GİBİDİR, OLMAYINCA EKSİKLİĞİNİ HİSSEDERSİNİZ''
''Adalet varsa ve adalet ayakta tutuluyorsa devletin temelleri çok sağlamdır, adaletle bir var oluş mümkündür. İnsan ve devlet adaletle ayakta kalır. Nasıl şu anda nefes alıp veriyoruz, adalet işte odur. Oksijen gibidir, nefes alıp verirsiniz, hayatın her alanında vardır, olmayınca eksikliğini hissedersiniz.'' dedi.
''VATANDAŞ HİSSEDİYORSA ORADA HUKUK, ADALET VARDIR''
“Bir kişi akşam başını yastığa koyduğunda, sabah kalktığında daha iyi işleyen hukukla uyanacağı, kendisini tehdit eden bir norm, eylem ya da işlemle karşılaşmayacağına inanmalıdır. Diyarbakır’ın en ücra köşesindeki bir vatandaşımızla Edirne’nin en ücra köyündeki bir vatandaşımız bu güvenle yastığa kafasını koyuyorsa işte hukuk devleti vardır, adalet vardır. Bir şekilde ‘sana şu kadar hukuk veriyorum, adalet veriyorum’ diyerek değil, adaleti vatandaşın kendisi hissediyorsa, yaşıyorsa işte orada hukuk devleti vardır, adalet vardır.”
''MİLLETİMİZ SİYASETE HERKESİN 'BU BENİM ANAYASAM' DİYECEĞİ YENİ BİR ANAYASA YAPMA ÖDEVİ VERMİŞTİR''
“Türkiye’deki tüm bu demokratik kazanımların bir anayasal güvence altına alınmasının ihtiyacı vardır. Türkiye’de halkların ve özgürlüklerin genişletilmesi anlamında son 19 yılda çok önemli mesafeler alındı. Türkiye’de herkesin ‘Evet bu benim anayasam’ diyebileceği bir anayasaya ihtiyaç var. Milletimiz siyasete bu ödevi vermiştir ve siyasetin bu ödevi yerine getirmesini beklemektedir. Şu anda demokrasiye, özgürlüklere inanan bir hükümet var. Ve bu haklar uygulanıyor. Dolayısıyla haklar bir anayasal teminata kavuşmak zorundadır. Bu çerçevede Türkiye’de özellikle toplumun her kesiminin anayasa anlamında ‘Bu benim haklarımı koruyor. Özgürlüklerimi teminat altına alıyor. Daha iyi bir Türkiye’ye bakmamı sağlıyor’ düşüncesine kavuşacağı bir anayasaya ihtiyacı var. Özellikle Türkiye’de bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç var. Toplumsal sözleşme derken de ‘Ben ey toplum, sana bu sözleşmeyi layık görüyorum al ve imzala’ diye buyurgan, hazırlanmış, şablon bir sözleşme değil. Yani devletin hazırlayıp ‘Ey toplum sana bu sözleşmeyi layık görüyorum’ demesi değil. Toplum bir araya gelir, bireyler bir araya gelir. ‘Ben böyle bir sözleşmeye imza atıyorum’ der, işte o zaman toplumsal sözleşme olur. Yani yukarıdan, tepeden, buyurgan bir sözleşme toplumsal sözleşme değildir. Bilakis genciyle yaşlısıyla, kadınıyla, erkeğiyle doğusuyla, batısıyla Hakkari’nin en ücra köyündeki Ahmet amcanın da ‘Ben böyle bir sözleşmeye imza atıyorum’ diyeceği, Sinop’un en ücra köşesindeki bir gencimizin de, bir metropol merkezindeki genç bir üniversiteli arkadaşımızın da istediği bir toplumsal sözleşme imzalanır ve bu sözleşmenin hayata geçirilmesi için de siyaset alır bunu anayasaya dönüştürür. Ülkemizin yeni yüzyılına, 2023’e girerken ben inanıyorum ki Türkiye’de artık darbe anayasasına son vermenin vakti gelmiştir. Türkiye’nin sivil, demokratik bir anayasaya, yeni anayasaya ihtiyacı açıktır. Bunu da parlamentomuzun yapabileceğine inancımız tamdır. Milletimizin buna ihtiyacı vardır. Milletimizin siyasete verdiği bir ödev vardır. Ve Türk siyasetinin de, demokrasisinin de gelmiş olduğu bu seviye bunu yapabilecek güçtedir.”
''REFORMLARDA MİLLET İRADESİYLE İDEAL OLANI HEDEFLİYORUZ''
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yapılan reformlarda millet iradesiyle ideal olanının hedeflediğini vurgulayan Bakan Gül, Yargı Reformu Strateji Belgesi (YRS) ve İnsan Hakları Eylem Planıyla (İHEP) güven veren erişebilir adalet sistemine ulaşılması için çalışmaların sürdüğünü kaydetti.
“Her yeni günde çok daha iyiye gideceğimize inancımız tam. 3 temel hassasiyetimiz var. Yargılamalar makul sürede olsun. Hukuk, kolaylaştırıcı ve erişebilir olsun. Geç gelen adalet, adalet değildir. Mevzuatların insanın hayatını kolaylaştırıcı hale getirmek bir zorunluluktur. Bu konuda da özellikle alternatif çözüm yolları çok önemli bir müessese. Ülkemizde 1 milyon 750 bin ihtilaf arabuluculuk yoluyla çözüldü. Uygulama kapsamında en önemlisi iki taraf da helalleşiyor, ‘Hakkını helal et kardeşim.’ ‘Helal olsun.’ İki taraf memnun olarak ayrılıyor.” dedi.