CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, katılımcı bütçenin, demokrasinin güçlenmesi ve siyasetçinin halkına hesap vermesi anlamına geldiğini belirterek, "Bazen politikacılar çıkar şunu söyler: 'Ne demek millete hesap mı vereceğiz?' Evet efendim. Politikacıysanız millete hesap vereceksiniz. Millete hesap vermenin onurlu bir görev olduğunu asla unutmayacaksınız." dedi.
Kılıçdaroğlu, Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda düzenlenen "Şişli Belediyesi Katılımcı Bütçe Çalıştayı"ndaki konuşmasında, herkesin bazen bilerek bazen farkında olmadan vergi verdiğini söyledi.
Ekmek alırken, dolmuşa binerken, su içerken, elektrik düğmesine basarken, musluğu açarken vergi ödendiğinin çoğu kişinin farkında olmadığını dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Ama bir bakkal dükkanınız varsa veya bir mali müşavir sizin hesaplarınızı tutuyorsa siz ödediğiniz vergileri şöyle veya böyle daha fazla hissedersiniz. Demek ki vergi adı üstünde zor alıma dayanan bir olay. Kişi 'Ben vergi vermiyorum.' diyemez. Devlet denen kurum o vergiyi zorla sizden alır. Adı zaten vergi. Vereceksiniz. Başka seçeneğiniz yok. Bütün mesele ödediğimiz vergiler ne oluyor? Demokrasinin çıkış kaynağı da aslında budur. Vergi veriyorum evet gayet güzel. Benden zorla alıyorsun gayet güzel. Benim refahım için aldığını söylüyorsun. Bu da gayet güzel. O zaman bu vergileri nereye harcıyorsun? Bu sorunun sorulduğu ülkelerde demokrasi gelişmiştir. Eğer bu soru sorulmuyorsa o ülkede demokrasi hala aksak yoluna devam ediyor demektir."
Her bir sorumlu vatandaşın, gelir ve eğitim düzeyi ne olursa olsun, doğduğu andan itibaren vergi verdiğini anlatan Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Emzik alınır, vergi ödersiniz. Bez alırsınız altına, vergi ödersiniz. Sakız alırsınız, vergi ödersiniz. Demek ki vergisiz bir hayat yok. Dünyada yok aslında. Şu anda bildiğim kadarıyla sadece teneffüs ettiğimiz hava dolayısıyla vergi vermiyoruz. O da ileride olur mu olmaz mı? Onu bilmiyoruz. Ama hayatın gerçeği bu. Peki ödediğimiz vergiler nerelere harcanıyor? Bütçeler yapılır, belediyeler yapar, merkezi yönetim yapar. O bütçeler zaman zaman yeri gelir tartışılır. Ama çoğumuz o bütçe rakamları içinde kaybolup gideriz. Acaba tercihlerimize uygun bütçe yapılıyor mu? Acaba vergiler bizim sorunlarımızı giderecek alanlar için harcanıyor mu? Şu soru kocaman bir soru işareti olarak hafızalarımızda yer almak zorunda. 'Ben bu kadar vergi veriyorsam, vergimi ödüyorsam zamanında, neden bu kadar işsizlik var? Neden benim ödediğim vergilerin büyük bir kısmı faiz olarak birilerine ödeniyor?' Eğer bu soruları büyütür ve bu sorunları hafızamızın bir yerinde tutar ve öyle seçim sandığına gidersek demokrasiyi çok güçlendirmiş oluruz."
"Mahallenin Sakini, ihtiyacı En İyi Bilen İnsandır"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, katılımcı bütçenin felsefesine değinerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
" 'Madem ki vergi veriyorum. O zaman bu vergiyi nerelere harcayacağımıza beraber karar verelim. Neden? Çünkü ihtiyacı en iyi bilen sizsiniz.' Mahallenin sakini, ihtiyacı en iyi bilen insandır. Parkı yoksa belediye başkanı veya yöneticilere 'Burada bir ağaç bile görmüyoruz, ağacın üstünde bir kuş bile görmüyoruz. Sokakta bizim dışımızda canlı görmüyoruz. O zaman bizim bu kentte huzur içinde yaşamamız lazım. Bir ağacın altında bir parkta oturmalıyım, torunlarımla, çocuklarımla beraber sohbet etmeliyim, koşmalı onlar, eğlenmeli onlar. Onlar da ağaç görmeli, doğayla kucaklaşmalı.' İhtiyaçları önce onlardan almak. O ihtiyaçları karşılamak için de gerekli bütçeyi yapmak. Bu sadece bunu mu sağlıyor? Hayır bunu sağlamıyor. Aynı zamanda belediye yönetiminin saydamlığını da zorunlu kılıyor. 'Madem geldin bana sordun. İhtiyaçlarımı tespit ettin. Ben bakacağım şu bütçeye, beklentilerimi ne ölçüde karşılıyorsun?' Belediye başkanı, mahallelerden aldığı ihtiyaçları bütçeye yansıtacak ve sizler de onu göreceksiniz. Dolayısıyla belli zaman dilimleri içinde size hesap verecek. Evet, 'Şu ihtiyaçları karşıladık ama şu ihtiyaçları bu bütçede karşılayamadık.' Niçin? Onun da gerekçelerini mahalle halkına veya vatandaşa bir şekilde anlatmış olacak."
Saydamlık, şeffaflık denilen kavramın çok değerli olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, verginin nerelere, nasıl harcandığının ayrıntılarıyla gösterilmesi gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, "Bu ayrıntıdan, bu bilgiden bir yönetici veya yönetim kaçınıyorsa benim ödediğim vergi, benim düşünmediğim alanlara gidiyor. O ortaya çıkıyor. Örneğin merkezi yönetimde bazen büyük havaalanları, bazen şehir hastaneleri, bazen yatırımlar, yollar, köprüler yapılıyor. Gayet güzel yapılsın, kimse itiraz etmiyor zaten niye yol yaptınız diye. Kaça yapıyorsun? Kaça mal oluyor? Bunu bizim öğrenme hakkımız var. Bu sorunun sorulmadığı yerde dediğim gibi demokrasi, ağır aksak şekliyle gider." diye konuştu.
"Türkiye'nin sadece bugününü değil, geleceğini de düşünmek zorundayız"
Kemal Kılıçdaroğlu, keyifle izlediği katılımcı bütçenin çoğaltılması gerektiğini dile getirerek, şunları söyledi:
"Sadece Cumhuriyet Halk Partili belediyeler değil aslında bütün belediyelerin aynı sorumlulukla hareket etmesi lazım. Katılımcı bütçeyi denetleyecek organların da ortaya çıkması lazım. Bazen herhangi bir vatandaşın vakti olmayabilir. Benim katılımcı, görüşümün alındığı bütçemde acaba öngörülerim gerçekleşti mi gerçekleşmedi mi? Onu da sizin oluşturduğunuz sivil toplum örgütleri, sizin adınıza denetler ve size bilgi verir. Veya meslek kuruluşları. Sivil toplum örgütlerinin böyle temel bir görevi vardır. Bu bütçenin, bu anlayışın bütün belediyelerde egemen olması ve bu egemen olan anlayışın merkezi yönetim bütçesine de yansıması en büyük arzumuzdur."
TBMM'ye her yıl bir gelecek yılın bütçesinin, bir de geçmiş yılın bütçe sonuçlarının geldiğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Biz hep geleceğin bütçesini tartışıyoruz. Geçmiş yılda çıkan bütçe ne oldu, amacına ne kadar ulaştı? Ne kadar doğru yapıldı, bu bilinmiyor. Bunu yeteri kadar tartışmıyoruz. Bunu tartıştırmak çok ama çok değerli." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, bu nedenle "İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi"nde, parlamentoda kesin hesap komisyonu kuracaklarını, başkanlığına da ana muhalefet partisi başkanını getirecekleri sözünü verdiklerini anımsatarak, şunları aktardı:
"Bütçeyi hükümet yapıyorsa ve bu parayı harcadıysa, bu paranın doğru harcandığının hesabını kesin hesap komisyonunda, muhalefet partisine iktidar partisi hesabını verecek. Kesin hesap komisyonunun başkanının ana muhalefet partisinden olması ve iktidar partisinin de bütçe harcamalarını ne kadar nerelere yaptığının hesabını vermesi kadar değerli bir şey yok. O ne demektir? Siyasetin ayrıca yolsuzluklardan büyük ölçüde arınması demektir. 'Ben geleceğim, parayı harcayacağım ama iktidarım. Ama yarın meclise gideceğim. Üstelik kesin hesap komisyonuna gideceğim, başkanı ana muhalefet partisinden, orada çoğunluk muhalefet ve ben onlara hesap vereceğim. O zaman benim hata yapmamam lazım.' Bu algı, bu anlayış ortaya çıkacak."
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin sadece bugününü değil, geleceğini de düşünmek zorunda olduklarını dile getirerek, siyaset kurumunun temel felsefesi de bu olduğunu söyledi.
Şişli'de Belediye Başkanı Muammer Keskin'in harcamaların hesabını kente verdiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Dolayısıyla çok fazla bir yükünüz de olmuyor. Harcamalar şeffaf yapıldı. Hesabını veremeyeceğiniz hiçbir şey yok. Şişli'nin sokaklarında, caddelerinde, kahvelerinde, parklarında rahatlıkla gezebiliyorsunuz. 'Aldığım her kuruşun hesabını veriyorum.' diyorsunuz. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi? Katılımcı bütçe demokrasinin güçlenmesi ve siyasetçinin halkına hesap vermesi demektir. Bazen politikacılar çıkar şunu söyler: 'Ne demek millete hesap mı vereceğiz?' Evet efendim. Politikacıysanız millete hesap vereceksiniz. Millete hesap vermenin onurlu bir görev olduğunu asla unutmayacaksınız."
Programda "Benim Bütçem" isimli animasyon film gösterimi sunuldu. Gönen Orhan'ın "Benim Bütçemin Hikayesi" isimli sunum gerçekleştirdiği programa, Şişli Belediye Başkanı Keskin, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Bitmez, Şişli Kent Konseyi Başkanı Şükran Eroğlu da katılanlar arasında yer aldı.