İSTANBUL (AA) KÜBRA KARA Darülaceze'de yaşayan 77 yaşındaki Emine Nigar Çelik, en sevdiği uğraşlarından biri olan bulmaca çözmeyi gençliğinden bu yana büyük bir tutkuyla sürdürüyor.
Sivas Divriği'de 1944 yılında doğan Nigar Çelik, 1 yaşındayken ailesiyle İstanbul'a göç etti. İlkokulu dışarıdan bitiren Çelik, genç yaşta eşini kaybetti, çeşitli işlerde çalışarak emekli oldu ve 2021 yılının başında Darülaceze'ye yerleşti.
AA muhabirine yaşam hikayesini anlatan Çelik, önce erkek kardeşlerinin yanında kaldığını, daha sonra yeğeninin yanına yerleştiğini ve bir süre sonra yeğeniyle huzurevi aramaya başladığını söyledi.
Çelik, "Yeğenim bana çok güzel baktı. Onun da iki oğlu vardı. Hem kendi işleri oluyor hem de çocuklarla ilgileniyordu. Ben de, 'Özlem bir yer araştıralım, sürekli orada burada kalmak olmuyor' dedim. Araştırdık, özel yerlere de gittik ama içime sinmedi. Darülaceze'ye geldim, keşke daha önce gelip kalsaymışım." diye konuştu.
Özgürlüğüne düşkün birisi olduğunu, Darülaceze'de kalmadan önce tereddüt ettiğini ancak burada kendisini çok daha özgür hissettiğini kaydeden Çelik, Darülaceze'de geçen bir gününü şöyle anlattı:
"Sabah 7'de kahvaltı yapıyorum. Daha sonra gelen gazeteleri okuyorum. Bulmaca çözmeyi çok sevdiğim için, gazete eklerini saklayıp ondaki bulmacaları çözüyorum. Daha sonra yürüyüş yapıyorum. Darülaceze'deki rehabilitasyon merkezine geçip elişi yapıyorum. Son zamanlarda lif örüyorum. Elimde biraz titreme var ama yavaş yavaş örüp bitiyorum. Öğle yemeğini yiyoruz. Odadaki arkadaşlarımızla vakit geçiriyoruz. Güzel bir dayanışma var. Daha sonra akşam yemeğini yiyoruz ve yatıyoruz. Sağlık açısından bir sıkıntımız olursa da 24 saat hemşirelerimiz var, bizimle ilgileniyorlar. Hiçbir şeyimiz eksik değil çok şükür."
"Sokakta bulduğum gazetelerin bulmacasını yırtıp alıyorum"
Kitap okumayı, bulmaca çözmeyi çok sevdiğini dile getiren Nigar Çelik, genç yaşta eşini kaybettiğini, birçok işte çalışarak ayakları üzerinde durduğunu anlattı.
Çelik, "Okulu dışarıdan tamamladım ama çok kitap okudum. Kitap okumayı çok sevdiğim için hala okumaya devam ediyorum. Sokakta bulduğum gazetelerin bile bulmacasını merak edip yırtıp alıyordum, evde çözüyordum. Yeni kelime ezberlemeyi sevdiğim için çocukların okuldaki sözlüklerini saklıyorum, oradan kelimelerin anlamlarına bakıyorum." dedi.
Teknolojinin faydalı yönleri olduğu kadar kullanmayı bilmeyenlerin iletişimini kötü etkilediğini belirten Çelik, gençlerin telefon, bilgisayar gibi teknolojik ürünlere dalarak yaşlılardan kopuk yaşamaması önerisinde bulundu.
Çelik, "Teknoloji, kullanmasını bilene büyük bir nimet ancak düzgün kullanamıyorsan hayatınızı kötü etkiliyor. Gençler telefonu bir dakikalığına bırakıp etrafa bakmalı, yaşlılara saygı göstermeli. Bir gün evime misafirlerim gelmişti. Herkes almış eline telefon bir köşede oturuyordu. Baktım kimse birbiriyle sohbet etmiyor, telefonla ilgileniyorlar. Onlara, 'Eğer telefonla görüşecekseniz ben öbür odaya geçeyim, buraya telefonla konuşmaya mı geldiniz yoksa benimle oturmaya mı?' dedim. Anladılar tabii, telefonu bıraktılar ellerinden." diye konuştu.
"Yaşlıya hürmet etmeli, saygı göstermeli"
Ailelerin çocuklarını yetiştirirken saygı aşılaması gerektiğinin altını çizen Çelik, şu tavsiyelerde bulundu:
"Bazı gençlerde saygının kalmadığını görüyorum ve çok üzülüyorum. Kim olursa olsun, ister komşu ister evdekiler olsun, yaşlıya hürmet etmeli, saygı göstermeli. Sevmeyebilirsin, hoşlanmayabilirsin ama birbirimizi saymak zorundayız, saygılı olmak zorundayız. Ne ekersen onu biçersin, yarın da sana öyle davranacaklar. Tabii bu biraz da yetiştirme tarzıyla alakalı. Her şey ailede başlıyor. Anne ve babalar çocuklarına yaşlıya, büyüye saygıyı öğretmeli, kendileri de saygı gösterip örnek olmalı."
Özellikle yaşlı bireylerin konuşmaya ihtiyaç duyduğunu belirten Nigar Çelik, ziyaret çağrısında bulunarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Yeğenim sık sık ziyaretime geliyor, onu 'Kır çiçeğim' diye seviyorum. Bir isteğim olup olmadığını soruyor, çok mutlu oluyorum. İnsan değişik yüzler görmek istiyor, değişik kişilerle muhabbet etmek istiyor. Gençler bizi ziyarete gelsin. Bizim herhangi bir ihtiyacımız yok, bir şey istemiyoruz. Yiyeceğimiz, içeceğimiz zaten buradan dört dörtlük karşılanıyor. Ancak ziyaretçiler gelirse onlarla konuşalım, dertleşelim. Tek istediğimiz bu."