Esenyurt Belediye Meclis Üyesi Adayı İbrahim Kızılyer seçim çalışmalarını, DİSK/Gıda-İş Sendikası Genel Sekreteri Levent Gökçek kaleme aldı.
Levent Gökçek, Esenyurt'taki Meclis Üyesi Adayı İbrahim Kızılyer'in seçim çalışmalarıyla igili yaptığı açıklama aşağıdaki gibidir:
TÜİK’in 2018 resmi nüfus verilerine göre İstanbul’un en büyük ilçesi olarak karşımıza 891 bin 120 nüfusuyla Esenyurt çıkıyor. Bu sayıya özellikle Suriyeliler başta olmak üzere mülteci ve göçmen emekçileri de eklediğimizde ilçenin nüfusu çok rahat bir şekilde 1 milyonun üzerine çıkıyor. Esenyurt aynı zamanda bir sanayi havzası. İlçede 3 bin civarında fabrika bulunuyor ve bunların yaklaşık 2 bini ihracat yapıyor. Esenyurt, İstanbul sanayisinin yüzde 21’ini, Türkiye’nin ise yüzde 4’ünü karşılıyor.
SEÇİM ÇALIŞMALARI
Sosyoekonomik açıdan oldukça önemli bir yer tutan ilçede seçimlere girmesi engellenen Emek Partisinin ve emek-meslek örgütlerinin 31 Mart yerel seçimlerinde desteklediği CHP Esenyurt Belediye Meclis Üyesi Adayı İbrahim Kızılyer’in seçim çalışmaları ise fabrika önlerinde, OSB’lerde, mahallelerde, kıraathanelerde ve halk pazarlarında devam ediyor. Doğrudan emekçi halka seslenen bu seçim çalışması ile birçok işçi, emekçi, genç ve kadın ile sohbet etme imkanı buluyoruz. Bu çalışmalar esnasında karşımıza çıkan iki ayrı profil üzerinden yerel seçimlerin ve memleket meselelerinin nasıl tartışıldığının fotoğrafını çekmeye çalışacağız.
İŞÇİLER KOŞULLARDAN MEMNUN DEĞİL
Bir cuma namazı çıkışı bildiri uzattığımız 30’lu yaşlarda biri “Hiç uzatma benim oyum Ak Parti’ye” diyor. “Ak Parti bugüne kadar işçiye emekçiye ne fayda sağladı” diye sorduğumuzda ise “Bizim milletimiz nankör. Bu yolları, köprüleri görmüyor musunuz” diyerek karşılık veren yurttaşla daha koyu bir sohbete girdiğimizde aslında mevcut ekonomik sorunlardan bahsettiğini görüyoruz, fakat bunun iktidarla bağını kurmuyor. Trabzonlu olduğunu belirten yurttaş bir hastanede taşeron temizlik işçisi olarak çalışıyor. Taşeron işçilere kadro verilmediğine ve hayat pahalılığına ilişkin sözlere hak veriyor. Bu işin AKP-CHP rekabeti olmadığını, her iki ittifakın da özünde işçinin yanında olmadığını somut örnekler üzerinden açıkladığımızda “Doğru diyorsunuz. Olan işçiye ve garibana oluyor, zenginler gemisini yürütüyor” diye karşılık veriyor. Bu durum bize net olarak gösteriyor ki AKP tabanındaki işçi ve emekçiler de çalışma ve yaşam koşullarından hiç memnun değiller, fakat örgütsüzlükten ve yaşanan sürece müdahale edememekten dolayı henüz bir çıkış yolu göremiyorlar.
"ARTIK GÜNAHIMI BİLE VERMEM"
Seçim çalışmaları esnasında azımsanmayacak ölçüde karşımıza çıkan bir başka işçi profiliyle ise bir pazarda denk geliyoruz. Bildiriyi uzatır uzatmaz çarşı-pazardaki pahalılıktan ve zamlardan dert yanarak öfkeli bir şekilde söylenmeye başlıyor. Yine bu emekçi arkadaşımızla sohbeti derinleştirdiğimizde kombi ve beyaz eşyada dünya markalarından olan bir firmanın yetkili bakım servisinde çalıştığını öğreniyoruz. Son dönemde işten çıkarmaların olduğundan bahsediyor ve yaşanan kriz durumundan iktidarı sorumlu tutuyor. İkili diyaloğumuz ilerledikçe öğreniyoruz ki tüm bunları söyleyen, 24 Haziran seçimleri dahil bugüne kadar AKP’ye oy vermiş bir işçi! Bu durum bizi şaşırtmıyor çünkü yukarıda da belirttiğim gibi Esenyurt’ta böyle işçi ve emekçiler ile daha sık karşılaşıyoruz. Bu işçi kardeşimizle sohbeti sürdürürken tepkisinde öne çıkan başlıklar ise şunlar oluyor: “Cumhurbaşkanının damadını ekonominin başına geçirmesi, işten atmalar, enflasyon, işsizlik, hayat pahalılığı ve iktidar tarafından EYT’lilere yöneltilen küçük düşürücü ifadeler…” Bu arkadaşımız “Artık değil oyumu günahımı bile vermem” diyerek sözlerini sonlandırıyor.