Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın katkıda bulunduğu Dünya Eşitsizlik Raporu 2022 yayımlandı.
RAPOR BİZE NELER ANLATIYOR?
Yayımlanan rapordan öğrenilenlere göre gelir eşitsizlikleri çok yüksek seviyelerde. Dünyanın en zengin %10’luk kesimi küresel gelirin %52’sini elinde tutarken, nüfusun en yoksul yarısı küresel gelirin sadece %8,5’ine sahiplik yapmakta.
Öte yandan servet eşitsizlikleri ise gelir eşitsizliklerinden daha da çarpıcı durumda. Rapora göre dünya nüfusunun en yoksul yarısı neredeyse hiçbir servete sahip değilken (toplam zenginliğin yalnızca %2’sini elinde bulunduruyor), dünya nüfusunun en zengin %10’u ise küresel servetin %76’sına sahip olmakta.
Nüfusun en yoksul yarısı yetişkin başına ortalama 2.900 euro, en zengin %10’luk kesim ortalama 550.900 euroya sahip. Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) dünyanın en eşitsiz bölgesiyken Avrupa en düşük eşitsizlik seviyelerine sahip. Avrupa’da en zengin %10’luk kesimin toplam gelirden aldığı pay %36 civarındayken bu oran MENA’da %58’e ulaşıyor. Doğu Asya’da ilk %10’daki kesim toplam gelirin %43’unu alırken Latin Amerika’da bu oran %55‘e yükseliyor.
Eşitsizlik hakkında, ortalama milli gelirler ise çok fazla ipucu sağlamıyor. Yüksek gelirli ülkelerden bazıları çok yüksek eşitsizlik seviyelerine sahipken (ABD gibi), diğer ülkelerde toplam gelirin nispeten daha eşit dağılmış olduğunu görüyoruz (İsveç gibi).
Aynı şekilde benzer farklılıklar, orta ve alt gelir seviyesindeki ülkeler için de geçerliliğini koruyor. Bazı ülkeler gözlemlenen en yüksek eşitsizlik düzeylerine sahipken (örneğin Brezilya ve Hindistan), diğerleri yüksek (örneğin Çin) veya orta/nispeten düşük eşitsizlik düzeyleri sergiliyor (örneğin Malezya, Uruguay).
KÜRESEL EŞİTSİZLİKLER AZALIYOR
Günümüze bakıldığında küresel eşitsizlikler, 20. Yüzyılın başlarında Batı emperyalizminin zirvesinde olduğu seviyelere yakın.
Son yirmi yıl değerlendirildiğinde ülkeler arasındaki küresel eşitsizliklerin giderek azaldığı görülmekte. Ülkelerin en zengin %10’undaki bireylerin ortalama gelirleri ile ülkelerin en yoksul %50’sindeki bireylerin ortalama gelirleri arasındaki fark yaklaşık 50 kattan 40 katın biraz altına düşüyor.
Ancak ülkeler içindeki eşitsizlikler önemli ölçüde artış gösteriyor. Ülkelerdeki en zengin %10 ile en yoksul %50 gelir grubundaki bireylerin ortalama gelirleri arasındaki fark, 8,5 kattan 15 kata yükselerek neredeyse iki katına çıkıyor.
Söz konusu rapora göre, bugün küresel eşitsizliklerin 20. Yüzyılın başlarında Batı emperyalizminin zirvesinde olduğu kadar yüksek düzeylerde olduğu belirtiliyor. Dünya halkının en yoksul yarısının şu anda gelirden aldığı pay, 1820’dekinin yarısı kadar olmakta. Buna karşılık 1820 ile 2020 yılları arasında dünyanın en yüksek gelirli %10’unun küresel gelirdeki payı %50-60 civarında sabit kalmakta.
DEVLETLER YOKSULLAŞIYOR
Raporda göze çarpan önemli bir nokta, son 40 yılda ülkeler önemli ölçüde zenginleşirken devletlerinin önemli ölçüde yoksullaşması oldu. Zengin ülkelerde kamu aktörlerinin elindeki servetin payı sıfıra yakın veya negatif. Yani servetin tamamı özel kişilerin elinde bulunmakta.
Devletlerin zenginliklerindeki bu düşüş eğilimi gayrisafi yurtiçi hasılanın %10- 20’si kadarını, esas olarak özel sektörden borç aldığı COVİD-19 salgını sonrasındaysa iyice yükseliş yaşadı.
ÖZEL SERVET DEĞERLENDİRMESİ
Birçok alanda olduğu gibi özel servetteki artışta, ülkeler içinde ve dünya düzeyinde de eşit bir şekilde gerçekleşmiyor. Küresel multimilyonerler, son birkaç on yılda küresel servet artışının orantısız ölçüde bir payını ele geçirdiler: En tepedeki %1, 1990’ların ortalarından bu yana biriken tüm ilave servetin %38’ini alırken; alttaki %50, bunun yalnızca %2’sini alıyor.
1995’ten bu yana dünyadaki en zengin bireylerin serveti yılda %6 ila %9 oranında büyürken, ortalama servet yılda yalnızca %3,2 oranında büyüme sağlıyor.
1995’ten bu yana en zengin %0.01’in sahip olduğu küresel servetin payı %7’den %11’e yükseliyor. Milyarderlerin sahip olduğu servetin payı da bu dönemde yükseliyor (%1’den %3’e) ve bu artış, COVİD-19 pandemisi sırasında daha da göze çarpıyor. Öyle ki, 2020 küresel milyarderlerin servet payında kaydedilmiş en yüksek artışa sahiplik yapıyor.
Ülkeler içindeki servet eşitsizlikleri küçülüyor fakat en alttaki %50’nin payı her zaman çok daha düşük seviyelerde seyrediyor.
Batı ülkelerinde 20. yüzyılın başları ile 1980’ler arasında servet eşitsizliği önemli ölçüde azalıyor; ancak bu ülkelerdeki nüfusun en yoksul yarısı her zaman bu zenginliğin çok küçük bir payına sahip oluyor. (Toplam servetin %2 ila %7’si) Diğer bölgelerdeyse en alttaki %50’nin payı daha da düşük olmakta.
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ
Genel olarak, kadınların çalışarak elde edilen toplam gelir içindeki (emek geliri) payı, 1990’da %30’a yaklaşmışken bugün hala %35’in biraz altında seyrediyor.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİYLE MÜCADELE
Ortalama olarak, insanlar atmosfere kişi başına yılda 6,6 ton karbondioksit (CO2) salıyor.
En zengin %10’luk kesim emisyonlarının yaklaşık %50’sinden sorumluyken, en yoksul %50 toplam emisyonun ancak %12’sini oluşturuyor.
Avrupa’da nüfusun en yoksul %50’si, yılda kişi başına yaklaşık beş ton emisyondan sorumluyken Doğu Asya’da aynı grup yaklaşık üç ton ve Kuzey Amerika’da yaklaşık 10 ton emisyona sebep oluyor.
EŞİTSİZLİĞİN AZALTILMASI İÇİN GEREKEN O ADIM
Multimilyonerlerin servetleri üzerinde uygulanacak mütevazi artan oranlı bir verginin eşitsizliğin azaltılması konusunda hükümetler için önemli bir gelir kaynağı olabileceği öngörülüyor.
Verginin uygulamaya geçtiği senaryoda, küresel gelirlerin %1,6’sının eğitim, sağlık ve ekolojik dönüşüme geri yatırılabileceğini görülüyor. Rapor, herkesin tercih ettiği servet vergisini küresel düzeyde veya kendi bölgesinde tasarlayabilmesi için çevrimiçi bir simülatör de sunuyor.
Sağlık, eğitim ve fırsat eşitliğinde muazzam ilerleme kaydetmiş modern refah devletlerinin 20. Yüzyıldaki yükselişi, artan kademeli vergi sistemlerinin yükselişiyle bağlantılı olduğu saptanıyor. Bu durum, kademeli vergilendirmenin ve servetin sosyalleşmesinin sosyal ve politik olarak kabul edilebilirliğinin sağlanmasında kritik bir rol oynuyor. 21. yüzyılın zorluklarını ele almak için de benzer bir evrim gerekli olduğu tespit ediliyor.