İSTANBUL (AA) Hayatını oğlunun doğumuyla tanıştığı serebral palsili çocuklara adayan Cengiz Uzun, daha önce görev yaptığı ordudaki deneyimleri sayesinde tasarladığı makinelerle hastalığın tedavisine katkı sunarken, kurduğu dernekte oluşturduğu tesiste evladı ile aynı kaderi paylaşan çocuklara hizmet veriyor.
Amasya'da 1996 yılında dünyaya gelen oğlu İbrahim'in fiziksel ve cerrahi tedavilere rağmen gelişim gösterememesi üzerine İstanbul'a yerleşme kararı alan baba Cengiz Uzun, 19841990 yıllarında görev yaptığı ordudaki askeri tecrübesiyle oğlu için ekipmanlar geliştirmeye başladı. Serebral palsili çocukların fizik tedavisi ve egzersizleri için yaptığı tasarımlarını, sanayide tanıştığı usta eşliğinde kullanılabilir hale getiren Uzun, bu makinelerle düzenli tedavi uyguladığı oğlunun ilk adımına 17 yaşında, okumasına 18 yaşında, konuşmasına ise 19 yaşında şahitlik etti.
Oğlu İbrahim'in kişisel ihtiyaçlarını karşılayabilecek duruma gelmesine rağmen serebral palsili çocuklara umut aşılamak ve bu konudaki çalışmalara öncü olmak için çalışmalarını sürdüren Cengiz Uzun, Yeryüzü Serebral Palsililer Bilim, Teknoloji, Araştırma, Geliştirme, Rehabilitasyon, İnovasyon ve Sosyal Yardımlaşma Derneği'ni (SEPARİNDER) kurdu.
Toptancılık yaparak geçimini sağladığını ancak söz konusu hastalık dolayısıyla işine yeteri kadar vakit ayıramadığı için küçülmeye gittiğini anlatan Uzun, serebral palsili bireylere daha geniş imkan ve alan verilmesini beklediklerini söyledi.
SEPARİNDER Başkanı Cengiz Uzun, AA muhabirine, ilk kez 1996 yılında duyduğu, sonrasında kısıtlı imkanlarla kendince tedavi modülü geliştirdiği hastalıkla ilgili çalışmalarını anlattı.
Oğlunun 19962007 yıllarında yoğun fizik tedavi aldığını, ardından ameliyat olduğunu belirten Uzun, 2010'da yapılan ikinci ameliyatın ardından gelişim göstermeyen oğlunun tedavisi için mücadele başlattığını vurguladı. Uzun, ilk olarak evladının bacaklarını hareket ettirebilmesi için askeri deneyimiyle prototip geliştirdiğini ve bunu bir makine ustası ile tasarladıklarını anlattı.
Hazırlanan makinenin oğlunun fiziksel gelişimine katkı sağladığını aktaran Uzun, oğluyla beraber çalışarak tedavide kullanılabilecek farklı parça ve makine tasarımları oluşturduklarına dikkati çekti.
"Kendi ihtiyaçlarını giderebiliyor, dışarıda 500 metre gidebiliyor, telefon kullanabiliyor"
İmkansızlığın getirdiği "mucitlik" ile oğlunun ilk adımlarına şahitlik ettiği anı anlatan Uzun, "Ben bu makineleri yaptıktan bir sene sonra oğlum yürümeye başladı. Oturamayan çocuk bir sene sonra (17 yaşında) bu cihazlarla çalışmanın neticesinde yürümeye başladı. Ertesi sene 18 yaşında okumaya başladı, 19 yaşında iki kelime konuşmaya başladı. Biz 20 yaşında ilk okur yazar belgesini aldık. Siz ayağını düzelttiğiniz zaman iletişimi de değişiyor çocukların. Beyindeki başka gelişmelere de vesile oluyorsunuz. Benim oğlum şu an lise sona gidiyor. Kendi ihtiyaçlarını giderebiliyor, dışarıda 500 metre gidebiliyor, telefon kullanabiliyor." diye konuştu.
Uzun, askeri disiplinin ve birikimin bu çalışmalarda önemli rolü olduğunu ifade ederken, "Oradaki birikimim olmasa hiçbir şey yapamazdım. Temeli oraya dayanıyor. O askeri disiplin, o askeri süreklilik, azim, kararlılık, oradaki spor hareketleri, egzersizler, hedef belirleme ve hedefe ulaşmak. Bir sürü şey var. Pek çok aile buradaki sistemi kopyalıyor gidiyor ama sonuç alınmıyor. Neden? Belirli bir istikrar yok, belirli bir altyapı yok, disiplin yok, kararlılık yok. Bunların elbette büyük etkisi var." değerlendirmesini yaptı.
Cihazların dernek binasında oluşturulan alanda serebral palsili bireylerin kullanımına açık olduğunu kaydeden Uzun, ülke genelinde 100 bin nüfusa sahip her ilçede buna benzer tesislerin kurulmasını talep etti.
"Bir yıl olmadan 4 çocuk bağımsız yürümeye başladı"
Uzun, "Buradaki sistemi önce evime sonra iş yerime taşıdım. İş yerinden sonra da 'bu iş bir dernek çatısı altında, herkesin erişebileceği bir ortamda olsun' diye çaba gösterdik. Derneği de böyle kurduk. Kovid döneminde derneğe 14 çocuk sürekli geldi. Bir yıl olmadan bunun 4 tanesi bağımsız yürümeye geçti. Hepsinde gelişmeler var ama 4'ü yürümeye geçti." dedi.
Makinelerin patentlerine maddi gücünün yetmediğini aktaran Uzun, "İşimi çok küçülttüm, başka bir gelirim yok. Derneğin geliri yok, giderleri cebimden karşılıyorum. Buraya gelen 14 çocuktan 5 tanesinin ailesi boşanmış, ailesinden ayrılmış. Bunlardan hiçbir ücret almıyoruz. Burada alınan da buranın kirasına, fizyoterapist maaşına gidiyor. Devletin herhangi biriminden ya da herhangi bir yerden ücret almıyoruz. Bugüne kadar da almadık." ifadesini kullandı.
Geriye dönüp yaptıklarına baktığında büyük mutluluk yaşadığını, çocuğu iyileşmesine rağmen bu konuda çalışmaya devam ettiğini dile getiren Uzun, şunları söyledi:
"Bunlar çocuk, bu çocuklar masum. Ne aileler ne de bu çocuklar bunu seçti ve kendilerine ne yapıldığını bilmiyorlar, onlar karar vermiyorlar. Cerrahiye gidiyorlar, onlar karar vermiyorlar; ilaç kullanıyorlar, onlar karar vermiyorlar. Siz yetişkin birey olarak kullanacağınız ilaçları okuyorsunuz, doktor tercih edebiliyorsunuz, ameliyat tercih edebiliyorsunuz ama bu çocuklar masum. Aileler de masum. Herkes benim gibi araştırmak zorunda değil. Araştırmak çok büyük bir süreç istiyor. Şimdi ben kas sistemi nasıl çalışır, kemik yapısı nasıl çalışır, insanın bebeklikten büyüme yaşına kadar öğrenmesi nasıl oluşur, beyni nasıl çalışır, tüm bunları okumak zorunda kaldım. Bir belgem yok, fizyoterapist değilim, doktor değilim ama bütün bunları okumak zorunda kaldım. Okuduklarıma göre çocukların nasıl bunu başarabileceğine dair buradaki sistemi kurmaya çalıştım. Halen de yapılacak çok şey var. İnşallah ülkemizde sahip çıkanlar olur, inşallah bu masum çocukların hayatına dokunmaya sebep olur. Onların mutlulukları yetiyor, onlar o kadar seviniyorlar ki o mutluluk her şeye değiyor."