Cantimur, işitme engellilerin sosyoekonomik hayata katılmasının önemine ilişkin değerlendirmelerde bulunurken, engelli hakları konusunda toplumsal bilinçlenmeye ihtiyaç olduğunu söyledi.
Türkiye'de engelliler konusunda en son istatistiki çalışmanın 2011'de yapıldığını anımsatan Cantimur, "Bu araştırmaya göre duymada sıkıntı yaşayanların sayısı 836 bin. Araştırma 10 yıllık olduğu için çok eski. Bu sayıların güncellenmesi gerekiyor. Bizler sivil toplum kuruluşları olarak 3 milyon işitme engelli kişi olduğunu dile getiriyoruz." diye konuştu.
Onr Cantimur, işitme engelliler konusunda önemli başlıklardan birinin haklar konusu olduğunu belirterek, "Mevzuatlar yeterli fakat uygulamada sıkıntılar var." değerlendirmesinde bulundu.
Engelli haklarının toplumsal hayata yansımasında problemler olduğunu yineleyen Cantimur, "Her yerde işaret dili tercümanı maalesef bulunmuyor. Tapu, noter gibi yerlerde işlemlerin yapılması için tercümana ihtiyaç duyuluyor. Tercümanların yüksek ücretleri nedeniyle de engelliler kamu hizmetlerine erişemiyor." ifadelerini kullandı.
İşitme engellilerin en önemli sorunlarından birinin de tıbbi cihazlara erişim olduğuna dikkati çeken Cantimur, cihazların maliyetinin engellileri ve yakınlarını zorladığını dile getirdi.
Toplu taşıma ve bankacılık hizmetlerinin düzenlenmesi
İşitme engellilerin günlük hayattaki sıradan hizmetlerden yararlanmada dahi sıkıntı yaşadığını anlatan Cantimur, şunları kaydetti:
"Vatandaşlarımız toplu taşımada anonsları duyabiliyorlar fakat işitme engelliler görsel herhangi bir bilgilendirme olmadığında gidecekleri yere varamıyorlar. Bankalarda şifre gibi işlemlerde, çağrı merkezini aramamızı istiyorlar. Bu büyük bir sıkıntı. Yazışarak veya elektronik posta yoluyla işlemlerimizi yapmak istiyoruz. Şubelerde de işaret dili bilen olmayınca iyice sıkışmış hissediyoruz. Diğer vatandaşlar için çok basit hizmetleri dahi alamıyoruz."
İşitme engelliler için olumlu gelişmelerin de yaşandığını ifade eden Cantimur, "Ülkemizde güzel gelişmeler de oluyor. Son olarak CİMER üzerinden işaret diliyle şikayet hakkını savunduk. O da uygulamaya geçti. Duyma engelli vatandaşlarımız işaret diliyle ambulans çağırabiliyor. Bunlar güzel uygulamalar." diye konuştu.
Cantimur, toplumda engelli bireylerin hakları konusunda belli bir bilinç seviyesinin yakalandığını belirterek, başta işitme engelliler olmak üzere birçok engelli grubunun eğitim ve istihdam gibi alanlara erişmesi gerektiğini söyledi.
"İşaret dilinin anaokulundan itibaren öğretilmesi lazım"
Türk İşaret Dili eğitmeni Remzi Kırıcı ise özellikle temel hizmet alanları olan eğitim, sağlık ve güvenlikte işaret dili bilen kişilerin eksikliğinin yaşandığını belirtti.
İşaret dilinin 2005'e kadar hiç önemsenmediğini aktaran Kırıcı, "Söz konusu tarihten itibaren halk eğitim merkezleri ve belediyelere bağlı kurs merkezlerinde 120 saat işaret dili, 200 saat işaret dili öğreticisi ve tercümanlığı kursları açıldı. Ben de Ümraniye Engelliler Kurs Merkezi'nde 6 yıl boyunca bu eğitimleri verdim. Burada işitme engelli okullarından öğretmenlere, avukatlara, doktorlara bu eğitimi sunduk." dedi.
Kırıcı, işaret dilinin engellilerin ana dili olduğuna vurgu yaparak, şöyle devam etti:
"İşaret dilinin anaokulundan itibaren öğretilmesi lazım. Onların ana dili bu. Biz eğitimin her kademesinde en fazla Türkçe dersi alıyoruz. Son 34 yıl içinde dersler konuldu fakat bunlar da yetersiz. İlk, orta ve lisede bu dersler olmalı. Yükseköğrenimde sadece Anadolu Üniversitesi'nde Engelliler Entegre Yüksekokulu'nda işitme engelliler için bölümler var. O okullarda işitme engelli öğrenciler ana dillerini öğrenmeliler. İşitme engelli çocuklar özellikle kaynaştırma eğitiminde zorluk çekiyor. Bu öğrencilerin işitme engellilere özel okullarda eğitim almalı."
İşitme engelliler için her yerde okullar açılmasının zor olduğunu aktaran Kırıcı, bu alanda yatılı okullara ihtiyaç duyulduğunu söyledi.